A password will be e-mailed to you.

Art On sanat galerisi, Sezer Tansuğ’un bıraktığı yerden yürümeyi kendine misyon edinmiş. Bu misyonda  bir sorun yok mu?

Sezer Tansuğ, 1993 yılında bir eleştirmen olarak inandığı sanatçılara 40×40 cm ölçü sınırında bir eser sipariş eder.

Lakin Tansuğ’un hastalığı ve sonrasında vefatı nedeniyle projesi yarım kalır.

İşte Art On galerisi, Tansuğ’un bıraktığı yerden devreye giriyor.  Tansuğ’un davetiyle üretilmiş eserlere ulaşıyor. Ardından Sezer Tansuğ’un arşivinde, listede yer alan ama eser teslim etmemiş sanatçıları buluyor ve bu sanatçılardan projeye devam etmelerini talep ediyor. Hatta teslim edilmiş işlerin bazıları yıpranmış. Restore ediliyorlar.

Buraya kadar güzel.

Lakin proje bu kadarla kalmıyor.

Galeri, sanat eleştirmeni Sezer Tansuğ‘un listesine 99 Kare sergisi başlığı altında yeni sanatçılar ekliyor. Sezer Tansuğ’un eser sipariş etmediği, etmeyi düşünmediği hatta tanımadığı sanatçılara Tansuğ’un yerine eser sipariş etmekte ve Tansuğ’un projesini adlandırdığı başlıkla bunu yapmakta hiç tereddüt etmiyor.

Bu arada projeye dahil edilen ve eser sipariş verilen  sanatçıların Sezer Tansuğ eleştirisi’yle ilgili ilişkilerine dair hiçbir fikrimiz yok. Tansuğ’un Bizans ve Osmanlı sanatını çağdaş Türkiye resmiyle birlikte nasıl değerlendirdiğini örneğin biliyorlar mı? Bilmiyoruz.

Zaten sergiyle ilgili vurgulanan Sezer Tansuğ’un eleştiri külliyatının benzersizliği, ilginçliği değil. 99 Kare sergisi, eleştirmenin projesinden yola çıksa da onun yerli ve entelektüel eleştiri külliyatından bir başlık yerine “Cumhuriyet Değerleri” başlığı altında işleri bir araya getirdiğini vurguluyor.

Öte yandan sergi, “25 sene öncesinde proje için hazırlanan işleri, bugün yapılan yeni üretimlerle birlikte sunarak farklı zamanların ruhunu bir çatı altında birleştirdiğini” iddia etmekte sakınca görmüyor.

Oysa kar amacı güden bir sanat galerisi olarak Art On’un yaptığı “birleştirme” değil net düşüncesizlik. Bir tür ihanet öte yandan. Bir sanat eleştirmeninin seçkisini, beğenisini gasp.

99 Kare, eğer gerçekten iddia ettiği gibi Sezer Tansuğ’un sanat eleştirisine odaklanmak, onun beğenisini bugün güncellemek isteseydi, pekala bu projesini onun arşivde bulunan listesindeki isimlerle tamamlar. Sergiyi bu şekilde örgütler. Elbette bununla da yetinmez. Tansuğ’un eleştiri külliyatı üzerine bir konuşmalar serisi düzenler. Bu seride günümüz eleştirmenlerine alan açarak Sezer Tansuğ ile yeni ilişkiler kurmalarını sağlardı.

Aslına bakarsanız yaşanan tipik bir “kültürün özelleştirilmesi” operasyonu. Türkiye’nin en çok Doğu ve Batı görme biçimlerine hakim eleştirmeninin kültürel mirasının “özelleştirilmesi”, bir şeyleri satmak için “araç” haline getirilmesi, metalaştırılması.

İşin en tuhaf tarafı kar amacı güden bu kurumun sanki hiç kar amacı gütmüyormuş gibi davrandığına başta kendisini sonra çevresini inandırması. Bu gasp karşısında herkesin bunu yapan kuruma teşekkürü bir borç bilmesi!

Başta Sezer Tansuğ Vakfı, bu tavrı sorgulamadığı gibi projeye destek veriyor.

Günümüzde sanat eleştirisinin krizine de güzel örnek teşkil ediyor “99 Kare Projesi”. Ve özellikle yazarlara, sanatçılara hayatları boyunca onca taviz, özveri ve zorlukla yaşarken kurdukları kendi özerk kültürel miraslarına hayattayken şimdiden nasıl sahip çıkmaları gerektiği konusunda da bir uyarı!

Yaşarken “özerk”, öldükten sonra her an bir ticari kurum tarafından “meta”laştırılma ihtimaline karşı şimdiden stratejiler geliştirmek gerekiyor. Maalesef. Evet.

 

Doğan Paksoy, Sezer Tansuğ, 2018

 

 

İLGİLİ HABERLER

Sezer Tansuğ Sanat Vakfı’ndan açıklama: “Bağımsız ve bağlantısızız”

Sezer Tansuğ’dan Yüksel Arslan’ın ilk sergisi üzerine / Arşiv Özel

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 12:21:16