A password will be e-mailed to you.

Domuz Records fikri nereden çıktı?

Eşin dostun elinde biriken işleri nasıl somut bir materyale dönüştürürüm fikrinden ortaya çıktı aslında. Uzun zamandır üzerine düşündüğüm bir konuydu bu. Çocukken Akmar Pasajı’nın önünde kopya CD satıyordum; müziği kategorize etme, toplama albümler yaratma, dinleyicinin beğenisine göre albümler oluşturma fikri bana o günlerden miras kalan bir motivasyon alanı. Bir yandan da şimdiki mesleğimin önemli bir parçasını oluşturan yasal süreçlerden çok sıkılmıştım; meslek birliklerine eser bildirimleri, yapım sözleşmeleri, muvaffakatnameler, seri halde jingle ve soundtrack üretimi… Gerçek müzikler şöyle mis gibi insanların kulağına girsin dedim. 

 

Neden kaset?

Aslında dijital platformlarla kaset formatı el ele gidiyor. Ben Spotify ile pek anlaşamıyorum; Bandcamp.com diyorum. Bandcamp, istediğin ücretlendirmeyi yapmana el veren ve sanatçıyı pek çok açıdan özgür bırakan bir platform. “Fan” (hayran) yerine “supporter” (destekçi) kavramını öne koyması bile Bandcamp’i başlı başına ayrı bir yere koyuyor. Diğer yandan, ben kaset satın almaya devam ediyorum. Hayatım boyunca kaset aldım; CD teknolojisinden de oldum olası nefret ettim. Üstelik kaset her şekilde kalıcılığını ispat etmiş bir format.

 

Ansızın ben de oraya vardım. Bir de CD’ye nazaran ve fiziksel anlamda, kaset sanki albümü tamamlamaya yardımcı olacak pek çok matbu malzemeye yer açıyor gibime gelmeye başladı. Bu gibime gelme hâli güçlendikçe de kasetin içine neler konabilir diye kafa yormaya başladım. CD’nin üzerine her an sorun çıkartmaya teşne bir çıkartma yapıştırmak zorundasın ama kaset, üzerine bizzat ve dilediğin şekilde müdahale etmene izin veriyor; değil mi? Üstelik CD’nin içinde, günün sonunda, dijital mecrada yayıp paylaşabileceğin bir dizi ses dosyası var ve yassı kapağından öte ürüne kimlik kazandırabileceğin başka bir mecra yok. 

CD’ye has şöyle bir sevimsizlik de var: Film de CD’de, herhangi bir dijital data da. Sunum anlamında cazibesini zaman içerisinde ölümüne sıfırlamış bir mecra CD. “Audio fetishism” veya bir müzik albümüne konseptüel bütünlük sağlamak adına bakacak olursak, CD bugün çok zavallı bir konuma varmış durumda. Oysa bugün içine koyduğun kasetin rengini bile seçebiliyorsun. 

 

Domuz Records’un manifestasyonu başka neler söylüyor?

Çok net bir kriterim var: Bizzat prodüksiyonunu üstlenmediğim hiçbir şeyi basmıyorum. Çok yoğun bir talep olsa da böyle bir kararım var. İsteyenleri Almanya’daki bağlantıma yönlendiriyorum. Kaset dünyası da aradan geçen zaman içerisinde yerinde saymadı tabii ki; meselâ o sınırlayıcı 45-60-90-120 dönemi geride kaldı. Basmak istediğin albümün süresi diyelim ki yirmi dakika; yurtdışındaki çoğaltımcılar sen ne kadarlık bir süre talep edersen bant süresini ona göre ayarlıyor. İstersen üzerine lazer baskı da yapıyorlar. Albümünü basacağım sanatçılar, gruplar dilerse başka bir yerden albümü bastırabilir, yayınlayabilir ve dağıtabilir ama onlardan sadece kaset basma hakkının bende kalmasını talep ediyorum. Spotify, Apple Music gibi mecralara albümlerini koymak sanatçıların kendi inisiyatifinde. Bir diğer kriter de şu ki Domuz Records’un bariz bir şekilde öne sürdüğü bir tür yok ve olmayacak. 

 

Neden? Bağımsız plak şirketleri genellikle basacağı albümlere ilişkin bir tarz, tür çerçevesi çizerek kendini tanımlarken sen neden böyle bir izin altını çizmeyi yeğledin?

Bu yaklaşım, dinleyiciyi tek bir tarza mahkûm etmek bana çok benmerkezci geliyor çünkü. Bunun çok sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Her tarzın birbiriyle etkileşimini sunacak bir yaklaşımı ortaya koymak bence daha uygun. Tarzlardan bağımsız olarak albüm basmak bir plak şirketi açısından dezavantaj yaratır mı? Yaratır ama ben bunu umursamıyorum. Bana etik de gelmiyor. Z raporu almak zorunda olduğum bir iş değil bu. 

 

Kaset, tıpkı plak gibi hızlı bir geri dönüş yaşıyor. Analog teknolojiye dönüşü öneren ve dinleyiciden emek talep eden bu formatın tekrar geçerlilik kazanmasına dair temel sebepler sence ne olabilir?

Trend müzikler, bence bu eğilim hakkında ipucu veriyor: Her tür müzik tarzında retrolaşmayı gözlemlemiyor muyuz? Müziği mutlaka lambalı bir üniteden veya banttan geçirmek artık neredeyse olmazsa olmaz hâle gelmedi mi? Geride kalan yıllar boyunca dijitalleştirilip cılızlaştırılan ve çözünürlüğü düşürülüp pazarlanan müzik şimdi öylesine çöpleşti ki ona analog bir doygunluk kazandırma ihtiyacı depreşti diye düşünüyorum.

 

Basılı malzemeler için alternatif dağıtım ağlarını kullanmak 90’lı yılların başında çok geçerliydi ve zamanla dijitalleşmenin de getirdiği, dayattığı alışkanlıkların sonucunda, bu pratiği unutup kaybettik. Bağımsız dağıtım ağları hususunda neler söylemek istersin?

Dijital mecralar açısından, önceden de değindiğim gibi Domuz Records olarak ben sadece Bandcamp üzerinden ilerlemeye karar verdim. Discogs da makul bulduğum bir mecra. Diğer yandan, albümlerimizin farklı noktalara dağıtımı için hep birlikte dayanışma içinde olmayı öneriyorum. 

 

Jakuzi’nin albümü olay yarattı. Özgün Semerci’nin albümü ayrı bir vaka… Başka kimleri basacaksın?

Pithoui var sırada, The Raws da geri döndü… 

Daha fazla yazı yok
2024-04-25 00:02:50