A password will be e-mailed to you.

"Sanat eleştirmenliği doğuştan gelir" diyen sanat tarihçi ve sanat eleştirmeni, pek çok önemli sanat tarihi metnini Türkçe’ye kazandıran Prof. Dr. Kaya Özsezgin’i kaybettik. 

-Bir insanı eleştiri yazısı yazmaya tevşik eden nedir? Neden eleştiri yazar bir insan?

Şimdi biraz kestirme bir yanıt olacak ama şöyle girmek isterim eleştirmenlik insanın zaman içinde kazandığı bir nitelik değil. Doğuştan gelen bir şey. Benim sanata olan ilgim merakım daha lisede başlar. Ben resim de yaptım. Sergi bile açtım ben. Sonradan şu yolu seçtim ve dedim ki, ben ben sanat üzerine düşünmek istiyorum. O nedenle de sanat tarihini seçtim. Liseyi bitiridğim yıl 1960’lara doğrudur. Ankara’da yüksek öğrenim sırasında Diyarbakır öğrenci yurdunda kalıyordum. Benim Ankara’ya Dil Tarih Fakültesi’ne kayıt yaptırmam garip karşılandı. Nerede bir resim görsem müzeye gitsem sanatçı arkadaşla karşılaşsam o dala eğilirim. O merak daha üniversitede başladı. Bitirdikten sonra değişik yerlerde görev yaptım. İlgim hiç azalmadı. Hala var. Benim yazmadığım dergi yok gibi bir şey… Aydınlık’ta köşem var. Çeviri yapıyorum. En son Fransız bir yazarın Ömer Kaleşi üzerine yazdığı kitabı çeviriyorum.


-Sanat tarihinden söz açmışken genç insanlara önerir misiniz bu bölümü?

Güzel bir soru sordunuz. Ben aynı zamanda üniversitelerde hocalık yaptım. Ankara Hacettepe en son Yeditepe… Bu süreç içinde sanat tarihine meraklı öğrencinin çok ama çok az olduğunu gördüm. Ama tek tük çıkıyor. Büyük Külüp’te sanat tarihi dersi veriyorum. Öğrencilerde görmediğim ilgiyi kursiyerlerde buluyorum. Dolayısıyla sanat tarihine meraklı olmak için sanatı sevmek gerekir. İki yönlüdür, sanat eserlerine ilgi duymak, müzeleri gezmek, yurt içi yurt dışı eserleri incelemek… Sanat üzerine yazılan kitapların sayısı az. Hem sanatı sevecek eserlerle kendi arasında bir bağ kuracak hem de okuma hevesi olacak.

 

-Sanatın iktidarı mı iktidarın sanatı mı?

Sanatın iktidarı. Ön planda olan sanat olmalı. Tarihsel gelişmelere baktığmız zaman daima yönetimler sanatı kendi doğrultuları içine almak isterler. Yönlendirmek isterler. Sanat dışarıdan yönetilen bir kavram değildir. Sanatçı buna için vermez. Sanatçı özgür olmak ister. Sanat da öyle olduğu zaman gelişebilir. Klasik örnekledir. ispanya’da Franco, İtalya’da Mussolini, Almanya"da Hitler döneminde sanat devamlı olarak her şeyi bilen iktidar sahiplerinin sanatı da bildikleri yanılgısına rastlanmıştır. Bu yanlış bizde de var. Sanatı bilmek çok ayrı bir birikim ve yetenek. İktidarlarda bu birikime sahip insan yoktur. Yapısında yoktur.


-Sanat ortamı son yıllarda büyük bir gelişme içinde mi?

On beş, yirmi yıldır umut kırıcı da umutlandırıcı şeyler var. Şunu söylemek istiyorum. Galerilerinin sayısı arttı. 1950’li yıllar ilk galeri… Teşvikiye’de bir yığın galeri var. Bu iyi. Sayıca artış iyi. Çoğalmanın getirdiği nitelek sorunları var. Hepsi iyi galeri değil. Titiz galeri sahipleri var ama hepsini aynı potada göremeyiz. Müzeler de çok önemli. Müzelerin açılmasıyla müzecilik hareketi de gelişti. Batı müzeleri kadar zengin değil. Hele özellikle yabancı sanatçılara ait koleksiyon yok gibi… Abdülaziz zamanında Osmanlı’nın son dönemi, Halil Şerif Paşa var. Resim meraklısı. Para harcamaya içkiye meraklı aynı zamanda görevi de var. O zaman biriktirdiği bir resim de Courbet’nin Dünyanın Merkezi’dir. Bizde koleksiyona giremeyecek kadar müstehcen. Keşke eserleri bugün bir müzede olabilseydi satmak zorunda kalmasaydı.

(16 Ocak 2016 Tarihli Hayatın Aydınlığı TV programı konuşmasından)

Daha fazla yazı yok
2024-05-04 15:02:38