A password will be e-mailed to you.

En basitinden bir isim bile , hisleri bu kadar değiştiriyorsa başka neler aldığımız tadı veya bir yemeği sevip sevmeyişimizi etkiler?

Üşenmemişler, Sussex Üniversitesi’nde bir araştırma yapmışlar. Somon füme ile lezzetlendirilmiş dondurmayı iki denek grubuna yedirmişler. İlk gruba test edecekleri yiyeceğin yeni ve ilginç bir dondurma olduğu, diğerlerine ise bir çeşit dondurulmuş tuzlu mus yiyecekleri söylenmiş. Tıpatıp aynı yemeği yemiş olmalarına rağmen, dondurma beklentisiyle kaşığı ağzına götürenler yediği yemeği "iğrenç" bulmuş. Diğer grup "kabul edilebilir" hatta "fena değil" gibi yorumlar yapmış.

Bu araştırmadan çıkan sonuç: Bir yemeğe verdiğiniz isim bile insanların onun tadını algılayışını değiştirebiliyor. En basitinden bir isim bile , hisleri bu kadar değiştiriyorsa başka neler aldığımız tadı veya bir yemeği sevip sevmeyişimizi etkiler?

İngiliz şef Heston Blumenthal, profesör arkadaşlarının yardımıyla Oxford Üniversitesi’nin araştırma laboratuvarlarında duyduğumuz seslerin lezzet algımızı nasıl etkilediğine dair deneyler gerçekleştirmiş. İstiridye deneyinde , denek grubuna önce istiridyenin yarısını yedirip bir yandan da kulaklıklardan kıyıya vuran dalga sesleri dinletmişler. İstiridyelerin diğer yarısını yerlerken de inek, koyun sesi doldurmuş deneklerin kulaklarını. Dalga sesleri eşliğinde yedikleri istiridyenin lezzetinin daha yoğun olduğunu , yediği yemekten duydukları memnuniyetin daha yüksek olduğunu ifade etmiş insanlar.

Bir başka deneyde bacon’lı bir yemeği tavada cızırdayan et sesi eşliğinde yiyenler, kulaklığında tavuk gıdaklaması dinleyenlere göre çok daha mutlu kalkmış masadan. Daha yoğun bir bacon tadı aldıklarını ifade etmişler. (bacon: domuz pastırması)

Bol Michelin yıldızlı, kraliçeye 60. yaş doğumgününde yemek pişiren şef Blumenthal, 16 yaşındayken yaşadığı bir yemek deneyimini bakın nasıl anlatıyor : " On altı yaşımda güney Fransa’da üç Michelin yıldızlı bir restoranda yediğim yemeği unutamıyorum. Fıskiyelerin sesi, restoranın önünde uzanan lavanta tarlalarının rengi ve kokusu, yediğimiz kuzuyu servis eden garsonun yaptığı işi teatral bir şova dönüştüren hal ve tavırları hala aklımda. "

Sonrasında şöyle devam ediyor ünlü şef: "Oysa benim restoranım Fat Duck çok büyük değil. Manzarası sıradan ve gelen misafirleri uçuracak muhteşemlikte bir mimarisi yok.Onların hafızalarını, hayal dünyalarını fethetmek için sadece tat alma duyularıyla yetinemezdim. Gözlerini, kulaklarını ve belki de beyinlerini de ele geçirmeliydim."

Heston Blumenthal’in üç Michelin yıldızlı restoranındaki tadım menüsünün en ilgi çeken yemeklerinden birinin adı Denizin Sesi. Yosun kokulu kuru buz ile kaplı masaya kum görüntüsünde yenilebilir deniz bitkileri ile geliyor. Masanın ortasındaki büyük bir deniz kabuğunun içine yerleştirilmiş olan i-Pod’dan kulaklıklarınıza dalga sesleri, martı çığlıkları, uzaktaki gemilerin düdükleri geliyor. İster 16 yaşında olun, ister 66 … İnsan böyle bir yemek deneyimini kolay kolay unutmaz.

Çocukluğumuza veya bir sahil kasabasına bizi ışınlayabilen, tatlı yedirip tuzlu zannettirebilen, masada duygu fırtınaları estiren şefler çağındayız. Blumenthal’in işin içine üç boyutlu gözlükleri de kattığı yeni bir yemek deneyimi üzerinde çalıştığını okudum. Uçur bizi şefim, ortaya karışık!

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 16:36:42