A password will be e-mailed to you.

Pandemiden bu yana ürettiği işlerinden oluşan yeni sergisi “VAR VE YOK” ile Gülfem Kessler, var olmayla yok olmanın keskin ayrımı ve bütünleşik daimini bu kavramların çeşitli veçheleri ile ele alıyor. Sanatına ve kendisine dair sorularımızı yanıtlayan Kessler, “az ile çok şey anlattığımda zafer kazanmış gibi hissediyorum.” diyor. “VAR VE YOK, BE Contemporary’de 22 Kasım 2022 tarihine kadar gezilebilir.

“VAR VE YOK” sergisine sanatçının yakın arkadaşı, yazar Bahar Erkum’un metni eşlik ediyor. Kessler’in üretim sürecinin bir parçası olarak gördüğü yazar arkadaşlarıyla yaptığı buluşmaların bir yansıması olarak sergiye yeni bir katman katmakta. Bu buluşmalarda pandemi sürecini ve etkilerini yoğun bir şekilde ele alırken serginin adını ve temasını belirleyen trajik bir kayıp yaşanıyor. Pandemi sonrası hareketlenen hayat ile bir anda gelen bir kaybın ekseninde, var olma ve yok olma arasında salınan, birbiriyle ilişkilenen ve birbirinden kopan eserlerin oluşturduğu bir anlatı görmekteyiz.

Pigmenti kendisi için her zaman başlangıç noktası olarak alan Kessler, “VAR VE YOK” sergisinde yoğun renk kullanımıyla öne çıkmakta. Son zamanlarda pratiğinde siyah beyaz çalışmalarıyla daha çok karşılaştığımız sanatçı bu geçişi, sanatçının her zaman devinim halinde olması gerekliliğine bağlıyor. Kessler’e göre son ürettiği renkli işlerin Urla’da sergilenecek olması ayrı bir önemi bulunmakta; “şehir daha griyken, Urla benim için yeşil ve renkli, doğaya daha yakın. Bu sergiyi hazırlarken Urla’nın yokluğu içimde önemli bir yer kaplıyordu.”

2006 yılında Urla’ya yerleşen, 2008’den beri İstanbul’un yanı sıra Barbaros Köyü’nde üretimlerine devam eden Gülfem Kessler, uzun bir aradan sonra Urla ve İzmirli sanatseverlerle BE Contemporary’de bir araya geliyor.

Gülfem Kessler, “Değişik Şeyler Okyanusu”

 

Size tipik bir dışavurumcu desem ne yanıt  verirsiniz?

Biz sanatçılar kendimizi ifade edebilmek için elimizde ne kaynak varsa imkan dahilinde onunla yaratıyoruz. Benim kaynağım boya. Kirli şeyleri seviyorum. Kimi zaman kömürle veya çini mürekkebiyle kağıt üstüne çalışıyorum, kimi zaman da pigment toz boyayla kendi renklerimi hazırlayıp çalışıyorum. Son dönemde daha kolay bir medyum olarak akriliği de kullanır oldum. Hangi akım olduğunu tam tanımlayamıyorum. Kendimi sınıflandırırsam sınırlandırmış olurum. Üretirken dışarıdan bakan kişinin ne göreceği ile ilgilenmiyorum. Yaratırken tek ilgilendiğim şey düşüncelerimin yüzeye aktarımı sonucunda kendimle iletişim kurmak. Bir nevi kendimden kendime varmak.

 

Soyut sanatla olan ilişkiniz daha doğrusu soyut olanla ilişkiniz zaman içinde nasıl evrim geçirdi?

Sanat hayatımın ilk kilometrelerinde figüratiftim. Figüratifle kendimi daha iyi ifade edebileceğimi düşünüyordum. Zamanla ifadem özgünleştikçe özgürleştiğimi, figürlerin de soyutlaştığını söyleyebilirim. Az ile çok şey anlatabildiğimde neredeyse zafer kazanmış gibi hissediyorum. Kalabalık yapan formları hissetmek, “fazla”yı ayırt edebilmek, gürültüleri kısmak, tüm dengeyi tutturmak çok keyifli.

 

Soyuttan gelmek mi soyuta varmak mı mesele?

Sanırım ikisi de benim için çok önemli. İki hali birbirinden ayıramıyorum. İçerden geleni soyut bir görselle ifade etmek bir serüven. Çalışmaya başlarken kendi kaynağımdan yüzeye akışta olmayı hedefliyorum. Yapmak istediğim her şey yapma halinde çıkıyor ortaya. Yüzeye aktarımın da, nihai formuna kavuşması mesele!

 

Gülfem Kessel “VAR VE YOK”da Urla özlemini dışavuruyor.

Kimlere nelere bakmayı seversiniz bu anlamda? Sanatçı, sinema, fotoğraf, bulutlar…

Dünyaya bakmayı seviyorum, aradığım her şey yaşamda var. Çalışırken genellikle müzik dinliyorum. Tom McDonald, Ray Lamontagne, Adam Calhoun, Ikebe. Kimi zaman yurt dışındaki bağımsız gazetecileri, politik stratejistleri, hipnoz seanslarını dinliyorum. Son seyrettiğim film “At Eternity’s Gate”. Julian Schnabel’in yönettiği Vincent Van Gogh’un Arles dönemindeki hayatına bir bakıştı. Van Gogh’un  derin duygusallığı, acısı, sanrılarının sanat eserine dönüşmesi, çalıştığı ortamla, doğayla ve dış dünyayla ilişkisinin anlatımı beni çok etkiledi.

 

Günün yeni medya eğilimleri teknolojinin hızlanan ve yayılan imkanları sizi ve sanatınızı nasıl etkiliyor?

Medya ve teknolojik yenilikleri öğrenmekte isteksizim ama kolaylıkları o kadar çok ki.  Sanat izleyicisi sadece kendi coğrafyamızla sınırlıyken, tüm dünyaya seslenebilmek güzel. Dijital medya sayesinde işlerimi takip eden seyirciler, yaşam alanımdaki ve atölyemdeki yaratım sürecime de tanıklık ediyor.

 

Urla nasıl bir coğrafya neler gözlemlediniz ? Akdeniz ve Ege çok farklı değil mi? Sizin Ege ve Urla izlenimlerinizi alabilir  miyiz?

Urla’nın Barbaros köyünde 2008 yılında bir köy evi kiraladım. Evi biraz onarıp yerleştim. O zamanlar New York, Urla arasında gidip geliyordum. 1999 yılında Amerika’ya yerleşmiştim. Ailevi nedenlerden dolayı daha sık Türkiye’de olmam gerekiyordu. Bir yerleşiklik fikrim hiç olmamıştı ama Urla’nın kırsalı o kadar güzeldi ki büyülendim. Bazı arkadaşlarım köy evine  yerleşince delirdiğimi zannettiler. Köyde geride kalmış bir avuç yaşlı çiftçiden oluşan bir nüfus vardı. Köyün eteklerindeki ev atölyemde hayalini bile kuramadığım bir masal yaşamaya başladım. Urla’nın tarımsal zenginliği, doğası şu an anılarımda kaldı. Acımasız betonlaşmanın bir hastalık gibi Çeşme yarımadasını kapladığına 10 yıl boyunca  tanıklık ettim. Azalan arıları ve göçmen kuşları düşünmemeye çalışıyorum. Şu aralar zamanımı bahçemde ve atölyemde geçiriyorum. Alan gittikçe daralıyor ve ben anın keyfini çıkarıyorum. İstanbul’da da bir atölye açtım, ikisini de kullanıyorum, doğada ve kentte üretmek  çalışmalarıma  farklı etkiler kazandırıyor.

“Insomnia”

 

Çağdaş sanatı nasıl tanımlarsınız? Sizce sizin çağdaşlarınız kim?

Çağdaş sanatın ne olduğunu sorguluyorum. Toplumdan kısmen kopmuştur. Umarım bu tanımlamam sanatçılara bir saldırı olarak düşünülmez ancak burada vurgulamak istediğim sanatın piyasa bağımlılığının düşündürücü olması. Kendi çağdaşım olarak çok beğendiğim bir kaç sanatçı var; Nermin Ülker, Genco Gülan, Pelda Aytaş, Özlem Şimşek, Cemal Gürsel Soyel işlerine ilgi duyduğum çağdaşlarımdan bazıları.

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 20:18:08