A password will be e-mailed to you.

ICA Boston’daki İnternet Çağında Sanat, 1989’dan Günümüze sergisinin girişinde görünen ilk eser Nam June Paik’in algı değiştirici bir deneyim olarak siber aleme dalan, iri video heykeli İnternet Rüyası (1994) elli iki tane katot ışın tüpünden monitörlerin oluşturuduğu bir duvar. Monitörlerden her biri yanıp sönen çok renkli analog ya da ilk dijital grafik akımlarını gösteriyor. Görsel ruh hali hiperaktif, neşeli. Paik’in video ortamında daha önceki haşarılıklarının süper boyutlu bir çeşitlemesi, elektronik sinyalin coşkusunda, insanın imkanlarını ya da yeni görme biçimlerini çoğaltıcı bir unsur olarak yirminci yüzyılın iletişim ağlarına söylenen bir zafer şarkısı gibi…

Paik’in heykeli internetin ilk zamanlardaki tekno optimizmini etkili bir biçimde hatırlatmakta ve küratör Eva Respini’nin kataloğun önsözünde yazmış olduğu gibi, “Amerika Birleşik Devletleri’nde internet konusu etrafında toplanan hem geçmiş hem bugünkü geniş yelpazedeki sanat eserini bir araya getirme girişiminde bulunan ilk kapsayıcı kurumsal sergiye” başlamak için uygun bir eser. Bununla birlikte galerilerin içinde olanlar aslında oldukça farklı: Ortak ilgi alanlarını paylaşan kendilerinden önce gelen nesillere mensup ünlü kişilerle desteklenen, dijital süreçler ve sentetik materyaller ile çalışan çağdaş sanatçıların en iyilerinin bazılarından oluşmuş hoş, erişilebilir bir vitrin.

Nam June Paik, Internet Dream, 1994

İzleyicilere Seth Price, Jill Magid, Cory Arcangel, Lynn Hershman Leeson, Oliver Laric, Sondra Perry, Trevor Paglen, Dara Birnbaum ve yeni teknolojik gelişimlerin estetik potansiyellerini açığa çıkarmakla ünlenmiş pek çok başka sanatçının çalışmaları sunuluyor. Ama serginin başlığı Tim Berners-Lee’nin İnternet Sunucuları Ağı’nı (World Wide Web) ilk kez sunduğu yıldan bu yana yapılmış tarihsel bir sanat araştırmasını çağrıştırırken, onun için yapılan seçkiler hem ağla hem de daha geniş olarak internetin kendisiyle, pratiklerin ve kültürlerin özel bir takımı olarak doğrudan bir ilişki kurmaktan uzak. Tıpkı internetin kendisi gibi İnternet Çağında Sanat da iyi kaliteyi ve hoşa gidecek bir içeriği sunmakta müthişken, önemli bir bağlam sağlamakta o kadar da iyi değil.

Sergi kendisini kronolojik olarak örgütlemek yerine baş tematik bölümle sunuyor: Ağlar ve Dolaşım, Hibrit Bedenler, Sanal Dünyalar, İzleme Biçimleri ve Kendi Kendini Sergileme. Daha yaşlı müzeseverler (yani kapaklı cep telefonları döneminde yapılan sanatı hatırlayan bizler) bu tanıdık temaların dijital sanat alanını sürekli olarak meşgul eden standart kategoriler olduklarını fark edecektir. Geçmişteki pek çok çaba gibi, İnternet Çağında Sanat da en nihayetinde bütünüyle sadece internet hakkında olan bir sergi değil, ama teknolojideki daha geniş sıçramalar hakkında.  McLuhan dönemindeki sanat ve teknoloji araştırmalarının uzun mirasının bir parçası ve sanat dünyasında Whitney’in BitStreams’i (2001), New Museum’daki Rhizome gibi örgütlenmiş çalışmalar ve 1990’lar ve 2000’lerdeki Avrupalı medya festivalleri gibi sergiler yoluyla sanat dünyasında temsil edilmiş eski “yeni medya” paradigmasının devamı niteliğinde.

HOWDOYOUSAYYAMINAFRICAN?, thewayblackmachine (2014- )

Serginin kategorileri faydalı çerçeveler olarak çalışıyor. Örneğin Ağlar ve Dolaşım’a ayrılmış olan bir odada sergi bilginin internet üzerinden hareketini sembolleştiren pek çok parçayı içeriyor: Price’ın Hâlâ, Beş Kukuletalı Adamla Bir Oturan Adam (2005); bir terörist rehine videosundan alınmış ekran görüntüsünde düşmekte olan şeffaf bir afiş; Aleksandra Domanovic’in akıllı e-posta alabilen heykeli, Başlıksız (2012), binlerce sayfadan oluşmuş ve dolayısıyla basıldığında ve bir yığın halinde istiflendiğinde, renkli kenarlarında bir renk desenini oluşturan bir PDF dosyası; HOWDOYOUSAYYAMINAFRICAN? kolektifinin siyahmakineninyolu (2014- sürmekte), Ferguson sonrası sosyal medyadan #blacklivesmatter hashtag’i gibi hashtagler üzerinden tespit edilen yeniden düzenlenen ve dijital olarak işlenen kamera görüntülerinin sergilendiği bir başka aşırı bilgi yüklü video duvarı.

Gretchen Bender, American Flag, 1989

“Dijital” Amerikan Bayrağı

Buna karşın aynı odanın içinde bugünün online estetiğine görsel olarak çok benzeyen bazı mükemmel parçalar da var ama bunların öncelikli ilgisi internetsiz ya da internet öncesi teknoloji. Gretchen Bender’in Amerikan Bayrağı (1989) sözkonusu parçalara tipik bir örnek oluşturuyor: İçinde yıldızların ve şeritlerin bir video bağlantısının ortasında parçalara ayrıldığı, üzerinde bir televizyon programının açılışından bir imge taşıyan bez bir afiş. Amerikan Bayrağı analogtan dijitale doğru evrimi ve bunun yarattığı cazibeyi ifade ediyor ama bu çalışmanın dağıtılmış bir ağ yoluyla, imgelerin dolaşımıyla nasıl bir bağlantısı olduğunu görmek güç. Aynı şey Dara Birnbaum’un kurnaz Bilgisayar Destekli Çizimler:Sony Şirketine Öneri’si (1992/2017) -taslaklarla sunulan ve renklerine ayrıştırılan bir gerçekleştirilmemiş tasarım imgeleri enstalasyonu- ve Paul Pfeiffer’ın John 3:16 (2000) adlı eseri -televizyonun spor kamera görüntülerinden yapılmış bir basketbol videosu- için de söylenebilir.

Dara Birnbaum, Computer Assisted Drawings: Proposal for Sony Corporation, 1992/2017

Bununla birlikte Hibrit Bedenler ve Kendi Kendini Sergileme bölümleri ile karşılaştırıldığında Ağlar ve Dolaşım kısmen daha anlaşılır kalıyor. Bu bölümler içerdikleri temalar hakkındaki genel düşünüşlerden bir sapmayı temsil ediyorlar. Anicka Yi’nin hülyalı plastik ve plastik cam Ateş ve Mızrak’ı (2014), Mariko Mori’nin kostümlü prova öncesi fotoğrafı Metro (1994) ve Lee Bull’un silikon syborg bedeni  Tükenen Nesil (Jade)’i (2001) hepsi kendi içlerinde çok güçlü ve etkili çalışmalar ama ilhamlarını yeni üretim teknikleri ve bilim kurgu kültüründen alıyorlar. Donanım, dijital fotoğrafçılık, dijital video, dijital baskı, izleme, robot teknolojisi, mikroçipler, sanal gerçeklik başlıkları –tüm bunlar ICA’nın sergisinde tekrar tekrar görülen bilgisayar sonrası çağın dışavurumları ve bu fenomenlerden henüz hiçbiri doğrudan internet hakkında konuşmuyor.

Olia Lialina, My Boyfriend Came Back from the War (ekran görüntüsü), 1996

İnternet temelli çalışmaların sayısı şaşılacak biçimde az

İnternet Çağında Sanat’ın en berbat ve dikkat çekici hatası sözde internet tarihi etrafında yapılandırılmış olan böylesi bir sergide internet temelli çalışmaların sayısının şaşılacak biçimde az olması. Galerilerde yalnızca üç web sitesi var: İki kurallara uygun, öncülük edici proje; Olia Lialina’nın Erkek Arkadaşım Savaştan Geri Döndü (1996) ve JODI.org’un wwwwwwwww.jodi.org (1995). Bu iki çalışma eski masa bilgisayarlarında çok hoş bir biçimde sunuluyorken, Taryn Simon ve geç Aaron Swartz’ın arama motoru eleştirisi İmge Atlası (2012)  daha çağdaş bir düzenek ile izleyicinin erişimine sunulmuş.

Serginin websitesi Lialina tarafından yapılmış tek bir “sanatçı projesi”, “An Infinite Seance 3” başlıklı yeni bir makale içeriyor. Makale serginin resmi listesinde bulunmayan beş websitesini analiz ediyor. Ama kürasyon büyük ölçüde öncelikli olarak online çalışan şahsiyetlerin dünyasından bütünüyle kaçınmış. Heath Bunting’den Mendi ve Keith Obadike’ye, Guthrie Lonergan’a kadar bir kısmını sayabileceğimiz bu sanatçılar sergi dışı kalmış. Sözde internete adanmış bir sergide bizzat internetin kendisinden kaçınarak müze, sanatın güçsüzleştirilmiş ve kendi kendine hizmet eden bir tanımını savunuyor. Bu tanım bir galerinin fiziksel mekanında sergilenebilecek nadir nesneleri içermekte; dolayısıyla İnternet Çağında Sanat internetin sanata yönelttiği en merkezi meydan okumadan kaçınıyor. 

 

Kaynak: Ed Halter / 4Columns

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 08:20:37