A password will be e-mailed to you.

 

Eğer her başarılı erkeğin maalesef yanında değil arkasında bir kadın varsa, Henri Matisse’in arkasındaki kadın, 40 yıllık karısıyla birlikte ve ondan çok daha fazla, Rus mülteci Lydia Delectorskaya’dan başkası değildi!

 

“Madame Lydia”, 1932’de Matisse için stüdyo asistanı olarak çalışmaya başladığında Henri Matisse’in kim olduğunu bilmiyordu. Rus Devrimi’nden kaçmak için Fransa’ya kaçan teyzesi tarafından yoksulluk içinde büyümüş. Paris’e vardığında, tıp okumak için Sorbonne’a kabul edildiyse de ücretleri karşılayamamıştı.  Nice’in zorlu Rus göçmen topluluğuna yerleşti.

Côte d’Azur’da, sarı saçları ve mavi gözleriyle sanatçı modeli ve dansçı olarak çalışmaya başladı. Ayrıca Victorine Stüdyoları’nda, yani film endüstrisinde figüran oldu.  Geçimini zar zor toparlıyordu ve işverenler tarafından kötü muamele görüyordu.

Annees folles’in (1920ler) zirvesindeyken, Matisse de Nice’de yaşıyordu. Kışı Riviera’da geçiren F. Scott Fitzgerald, Edith Piaf, Josephine Baker gibi karakterlerle birlikte Hôtel de la Mediterranée’nin Rokoko salonunda modellerini boyuyordu.

Henri Matisse, modellerine saygılı davranmasıyla ünlüydü. Lydia ile tanıştığında yeni bir ilham perisi, bir model aramıyordu. Sadık karısı Amelie hastaydı. Amelie, kariyeri boyunca onu her zaman desteklemişti ancak 1930’da sağlığı kötüleşiyordu.

Matisse,  Amerikalı koleksiyoner Albert C. Barnes tarafından ona sipariş edilen The Dance II’yi bitirirken Lydia’ya atölyesini yönetmeye yardımcı olması için altı aylığına iş teklif etti. Altı aylık süre bitip ona ödeme yaptığı Ldyia’nın sevgilisinin alıp kumar oynayıp bitirdiğini öğrenmesiyle Matisse, Lydia’ya yeni bir iş teklif etti. Yatalak karısına hemşirelik yapacaktı . Tam üç yıl boyunca…

“Lady Lydia, 84 yaşında intihar ettiğinde vasiyetinde “Lütfen Henri Matisse’in gömleğini yanıma koyun” yazıyordu…”

 

Lydia’nın Matisse için ilk kez modellik yapması 1935’ten sonra gerçekleşecekti. Delectorskaya, “Birkaç ay veya belki bir yıl sonra, Matisse’in sert ve delici bakışı bana odaklanmaya başladı” diyecek, “kızı dışında, ona ilham veren modellerin çoğu güneyli [Akdenizli] tiplerdi. Ama ben sarışındım, çok sarışındım. Sonra bir gün kolunun altında bir eskiz defteriyle oturdu ve ben konuşmaya pek dikkat etmezken birden  ‘Kımıldama!’ dedi. Ve çok geçmeden Matisse benden onun için poz vermemi istedi.”

Lydia, Matisse’e poz verdikçe sanatçının resimlerine ilgi duymaya başladı.

The Pink Nude, Matisse, Lydia Delectorskaya.

Matisse’in biyografisini yazan Hilary Spurling’in belirttiği gibi, Matisse tüm enerjisini resmine harcar, modelleriyle birlikte olmazdı. Lydia ile de olmamıştı. Spurling’e göre Matisse The Master kitabında yazdığı gibi  “Matisse Lydia ile seviştiyse bu sevişme tuval üzerindeydi”.

Sanatçının New York’ta tanınmış bir sanat simsarı olan oğlu Pierre’e göre, babasının Lydia’yı model olarak yaptığı ilk resim olan Büyük Yatan Çıplak’ta babası bir ressam olarak kendini yenilemişti. Ancak, başlangıçta Lydia’nın varlığını memnuniyetle karşılayan Matisse’in karısı, kısa süre sonra aralarındaki bağdan şüphelenmeye ve gücenmeye başlayacaktı.

“Zina yoktu Madame Matisse’in gitmemi istemesinin nedeni evi benim yönetiyor olmamdı”

Sonraki dört yıl içinde Lydia, Matisse’in tek modeli oldu ama o sadece güzel bir yüz ve asistan değildi. Lydia ile birkaç kez söyleşi yapan Hilary Spurling’e göre Lydia bir orduyu yönetebilirdi, inanılmaz yetenekleri vardı. Atölyeyi idare ediyor, modelleri organize ediyor, simsarlarla, galericilerle ilgileniyordu. Spurling’in deyişiyle “saat gibi” çalışıyordu.

Matisse’in eşi Amélie’nin onlarca yıldır sahip olduğu rolü üstlenerek yaratıcı bir partnere dönüşmüştü.

Lydia daha sonra, “Madame (Matisse) gitmemi kadınsal bir kıskançlıktan -zina söz konusu değildi- ama bütün evi ben yönettiğim için istedi” dedi.

Amélie’nin kocasına “ya o ya ben” diyerek ültimatom vermeye ve genç Rus görevden alınmadığı takdirde 40 yıllık evliliklerini sona erdirmekle tehdit etmeye iten aslında bu kontrol kaybıydı.

Henri Matisse karısını seçti. Görevden alınan Lydia, hayattaki amacını kaybettiğini hissederek kendini göğsünden vurarak intihar etti. Mucizevi bir şekilde, mermi göğüs kemiğinden saptı ve hayatta kaldı.

1939’da Madame Matisse, yine de Henri’den ayrıldı ve Lydia, hayatının geri kalanında savaşta ve hastalıkta yanında olacağı Matisse tarafından çağrıldı. Matisse, Lydia’ya hediye ettiği  portreyle birlikte yazdığı notta şöyle diyordu:

“Kanatları olmayan Lydia’ya, ama kesinlikle onları hak ediyor. Yumuşaklık ve nezaket. Bir saygı göstergesi olarak!”

Matisse’e, 1941’de kanser teşhisi kondu. Ardından ameliyat oldu. Bu sürede en ünlü eserlerinden bazılarını – kağıt kesmeler ve şimdi belki de en çok hatırladığı Vence’deki, Matisse Şapeli diye bilinen Chapelle du Rosaire’i de Lydia’nın yardımları sayesinde üretebildi.

Lydia ve Matisse

“Matisse’in ‘eşi’ olup olmadığımı bilmek istiyorsunuz. Hem hayır hem evet. Kelimenin maddi, fiziksel anlamında – hayır, ama manevi anlamda – evetten bile daha fazla. 20 yıl boyunca ben onun gözlerinin ışığıydım ve o benim hayatımın tek anlamıydı” diye yazdı Lydia, sanatçıyla ilişkisi hakkında.

Matisse, 1954’te, tükenmez kalemle son portresini yaptıktan bir gün sonra 84 yaşında öldü. Lydia, ailesi tarafından cenazeye davet edilmeyeceğini biliyordu, bu yüzden valizlerini topladı ve orayı terk etti.   Hayatının geri kalanında yalnız yaşadı, kendini sanatçının mirası üzerine çalışmaya adadı. Kendi alanında baş uzman olarak, Matisse sergilerinin düzenlenmesine ve memleketi Le Cateau-Cambrésis’te bir müzenin açılmasına yardım etti. Matisse’in kendisine miras bıraktığı 90 kadar sanat eseri, Saint Petersburg’daki Hermitage Müzesi’ne ve Moskova’daki Puşkin Müzesi’ne bağışladı. Onlarca yıl sonra, onun hayatı ve çalışmasıyla ilgili deneyimleri hakkında iki kitap yazdı: Görünür Kolaylık (1998) ve Rüzgarlara ve Fırtınalara Karşı (1996). Lydia 84 yaşında intihar etti. Son vasiyetinde “Lütfen Henri Matisse’in gömleğini yanıma koy” yazan bir not vardı.

 

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 23:29:48