A password will be e-mailed to you.

She Past Away’in Türkiye’de verdiği nadir konserlerden biri, 24 Ocak Cuma akşamı, Kadıköy, Karga’da gerçekleşecek.

She Past Away, buralarda benzerine pek rastlayabileceğiniz bir grup değil. Bir kere icra ettikleri müziğin tür olarak bile yanına yaklaşan yok. Dark-wave, goth, post-punk, endüstriyel ve EBM hatlarında, fazlasıyla dans etmeye müsait bir müzikal harmanları var. Yurtdışında bir hayli popülerler. Müzikal olarak orada kabul ediliyor olmalarını anlayabiliyoruz, ama sözler Türkçe ve çok karanlık. 1980’lerin retro davul makinesi üzerine bas ve gitar. Grubu mutlaka sahnede izlemelisiniz. Çünkü bu girizgâhta açıklamaya çalıştığımız kasvetli, karanlık, gotik ruh halinin kana, cana bürünmüş suretleriyle, suretsiz çalıyorlar. Duruşları, makyajları, kostümleri, her şey bir bütün.

2006 yılında, Bursa’da ortaya çıkan grup, 2010’da Kasvetli Kutlama isimli bir dijital EP yayınladıktan sonra, 2012’de de ilk albümleri olan Belirdi Gece’yi yine dijital olarak çıkarttı, çünkü buralarda kimse bu albümü basmadı. Ama 2013 Şubat’ında Yunanistan’da plak olarak basılan albüm, kısa sürede ikinci baskısını yaptı.

She Past Away, müziğini dünya çapında bir takipçi kitlesine sunar ve gittikçe artan sayıda yurtdışı konseri verirken, buralarda dinleyicisine henüz kavuşamamış bir ikili. 24 Ocak’ta ülkelerinde verecekleri “nadir” konserlerden biri Kadıköy, Karga’da gerçekleşecek (hem de Kim ki o ile peş peşe çalacaklar). Nadir sözcüğü tırnak içinde; çünkü sadece nadiren çalmalarını ifade etmeye çalışmıyor bu sıfat. Her She Past Away konseri, nadir bulunacak bir tecrübe. Konser öncesi grubun yarısı olan Volkan Caner’le söyleştik:
 

Tayfun Polat: Bursa’da sizi böyle bir müzik yapmaya sürükleyen nasıl bir ortam ve atmosfer vardı, hep merak etmişimdir.

Volkan Caner: Bursa sıkıcı ve buhranlı bir şehir. Bu daralma hissinden uzaklaşmanın bir yolu da müzik yapmaktı sanırım. Bursa’nın, müzikal kültür anlamında, geçmişten gelen bir altyapısı da var. 1980’lerin sonlarında oluşan Koruyucu Pasajı ortamının havası, 1990’larda biz büyürken de etkisini devam ettirdi. Bunun getirisi olarak o dönemlerde, birçok müzik tarzını dinleme ve paylaşma şansı bulabildik.
 

TP: SPA, uzunca bir süre İstanbul – Bursa arasında gitti geldi. Bir ara sizi konser için İstanbul’a getirmek bile dertti. Artık ikiniz de İstanbul’da yaşıyorsunuz? Bu müzikal serüveninize yeni bir soluk kattı mı?

İstanbul’da yaşamanın kolaylıkları olduğu gibi zorlukları da var. Özellikle para kazanmak zorunda olduğumuz için müzik harici işlerde çalışıyoruz ve bu da müziğe ayırdığımız zamanı etkiliyor. Bunun haricinde birçok açıdan işleri kolaylaştırdığı kesin.
 

Tayfun Polat & Sarp Keskiner: She Past Away, geçen yıl iki Avrupa turnesinde bolca konser verdi. Konserlerin bir hayli ilgi gördüğünü, her konserde ortalama 500-600 kişiye çaldığınızı da biliyoruz. Geçenlerde de bu yıl konfirme olan konserlerinizi duyurdunuz. Farklı Avrupa şehirlerinde, yaklaşık 20 konser daha vereceksiniz. Bu süre içerisinde Türkiye’de vereceğiniz tek konser, Cuma akşamı Kadıköy’de gerçekleşecek. Yakın tarihin en büyük merak, prestij ve muhabbet konusuydu: Yurtdışında çalmak ve turne yapmak. Şimdilerde pek çok grubun neredeyse yurtiçinden çok yurtdışında turne yaptığını görüyoruz. Türkçe sözlerle müzik yapmanıza rağmen dinleyicinizle Avrupa’da buluşmanız hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Yurtdışında, 20 civarında konserimiz oldu. Bence Türkçe sözlü müzik yapıyor olmamız yabancıların daha çok ilgisini çekiyor. Anladığım kadarıyla, benim söyleyiş biçimim onlara hiç yabancı gelmiyor. Sözlerimizi  bilen ve biz çalarken eşlik eden insanlar vardı konserlerimizde.
 

SK: Peki, yurtdışında sizi en çok şaşırtan konser, ortam ya da şehir hangisiydi?

Leipzig’de düzenlenen ve tüm şehri kapsayan goth festivali Wave Gotik Treffen oldukça etkileyiciydi. Hepsi kendi içinde güzeldi, ama yine Almanya Mulheim’de çaldığımız parti, unutulmazdı bizim için. Zaman makinası gibi bir geceydi ve bizi doğrudan 80’lere ışınladı.
 

TP: Oldukça uzun süren bir kayıt süreci sonunda albümünüzün kaydını bitirdiniz. Ama albümü burada basacak bir firma bulamayarak Yunanistan’da, hem de plak formatında bastırdınız. Ardından da ikinci baskısı oldu bu plağın. Konserlerdekine benzer bir durum var aslında. Süreç nasıl ilerledi? Yunanistan’da Fabrika Records’a nasıl ulaşıldı ve sonuç olarak plağın Türkiye’de değil de dışarıda basılmasından ve dağıtılmasından memnun musunuz?

Albümün yurtdışında basılmış olmasından ve Fabrika Records etiketiyle çıkmış olmasından oldukça memnunuz. Dağıtım olarak da bizim kitlemize ulaştıklarını düşünüyoruz. Çalıştıkları grupların birçoğu zaten dinlediğimiz ve sevdiğimiz gruplar. Bunun nasıl geliştiğine gelince, Lebanon Hanover grubundan William’la yazışıyordum. William’ın bize, “Plak çıkarmayı düşünüyor musunuz, isterseniz bizim plak şirketine demonuzu dinletebilirim” demesinin ardından Fabrika Records ile bağlantıya geçtik ve olaylar gelişti.
 

SK: Janr olarak şart olmadığı kesin; ama davulsuz çalmanın getirdiği özgürlüğü nasıl tarif edersiniz?

Grubu ilk kurduğumuz dönemlerde, kafamıza uygun bir davulcunun olmaması bunun ilk sebebiydi. Biz davul ritimlerinde değişkenliği pek sevmeyiz. Bu anlamda Türkiye’de bizim istediğimiz modda davulcu bulabilmek oldukça güç. Bir yandan da drum machine tavrından hoşlanıyoruz.
 

SK: Bugünlerde kimleri dinliyorsunuz ve daha önce dinlemiyor olduğunuz ama şimdilerinizin favorisi isimler neler?

Bugünlerde en çok dinlediklerim, Taxi Girl, Tears for Fears, Xmal Deutschland, Siglo XX, The Sound. Yeni gruplardan ise Lebanon Hanover, In Death it Ends ve Automelodi…
 

TP: Burada da seyircinizle buluşmak konusunda neler düşünüyorsunuz ve Cuma günü nasıl bir seyirci bekliyorsunuz?

Uzun zamandır (bir seneden fazla oldu) Türkiye’de çalmadık. İnternet üzerinden “Ne zaman Kadıköy?” diye bize yazanlar, konsere de gelirse güzel olur diye umuyorum. Ayrıca Kim ki o da sevdiğimiz bir grup. Uzun zamandır bunu birlikte yapmak istemiştik.
 

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 12:42:38