A password will be e-mailed to you.

 

Kış Uykusu’ndaki manzaraya dikkat! Kapadokya burada bir dekor mu? Hikayenin büyük önemli bir parçası mı?

Geçtiğimiz kış Nezaket Ekici’nin Siemens ve Fatma Bucak’ın Arter’deki sergilerinden yola çıkarak açık havayı kullanma biçimlerine dikkat çeken bir yazı yazmıştım.

Biri Tuz gölünü diğeri Lut gölünü kullanıyordu. Bu manzarayı konu hatta menazır edişte ama büyük bir fark vardı. Bucak’ın manzarası bir dekordan farksız bir role sahipti. Sadece estetik güzelliği ileriye taşıyacak kuvvette bir mekan. Ekici’nin ise işin içine giren, kavramsallaşan bir mekan.

Aynı kıyaslamayı Kış Uykusu’nun Kapadokya’yı konu edişinde sürdürdüm.

Tipik Nuri Bilge Ceylan filmi önyargısını işin içine katarak… ‘Fotoğraf gibi sinema’, ‘O sinema değil görsel şölen’ ‘Sadece şölen’ yapan Ceylan, Peri Bacaları’nı nasıl kullanmıştı peki?

Kapadokya gibi görsel şölen yaratmakta kusur etmeyecek bir manzara hele de karlar altında sadece güzellikten dış görünüşten mi ibaretti? Kapadokya, hikayenin kahramanlarıyla birlikte dönüşebilecek miydi? Yoksa sadece güzelliğine güzellik mi katacaktı? Kavramsallaşabilecek miydi? Bucak’ın Tuz gölü gibi sadece şahane bir dekor mu olacaktı oyunculara?

Ceylan’ın bir ustalığı da bu filmde burada saklı. Kapadokya gibi egzotik güzelliği filmin konusuna içkin bir hale getirmesinde. Bu en çok şu diyalogda belirgin:

Hotel Othello’nın sahibi Aydın Bey’e arkadaşı soruyor,

-Mıcır dökmeyecek misin yola çok çamur…

-Yok, turist böyle çamur seviyor. Bir kimse gelmez oraya mıcır dökersek…

Turistin bakışına göre örgütlenen turizmci Aydın Bey, sadece turizmci değil. Aynı zamanda tiyatrocu Aydın Bey, köşe yazarı Aydın Bey, karısına haset içindeki koca Aydın Bey.

Tüm bu kimliklerindeki kişilik örgütlenmesi, dünyalar güzeli, egzotik Kapadokya’nın tüm kartpostalların dışında kalanıyla birlikte teker teker önümüze serilecek film boyunca.

Bu arada Kapadokya, karlar altında kalacak. Aydın Bey açılırken, sarhoş olurken hatta kusarken o örtünecek…

Ve filmin sonunda tıpkı filmin açılışındaki gibi Hotel Othello, ışığa ve karanlığa gömülürken içinde yaşayanların tüm sırlarını bildiğimiz bir eve bakarak ayrılacağız sinemadan.

Nasıl film boyunca köşe yazarı, tiyatrocu, mirasyedi “Aydın” Bey’in aydın kişiliğindeki karanlığı araladığımız gibi… Bir Kapadokya kartpostal manzarasının dışında kalan, asla ele geçirelemeyecek olanı çoktan aralamış olmaktan mutluluktan ziyade tatmin duyarak.

Çamurdan neden zevk aldığımızı bilerek…

Bir turist değil bir izleyici olarak…

Uykudan çoktan uyanmış ve nice uyuyanları uyandırmak isteyerek kimbilir…

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 15:40:09