A password will be e-mailed to you.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği, NASA’ya giriş kartı bulunan yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un iki farklı veri heykeli verleştirmesinden oluşan Makine Hatıraları sergisine varacak bu yazı. Ancak hemen değil! Sanat ve estetiğin yakın tarihinde kısa bir yolculuk yapacak öncelikle. Bu sergiyi görmek için pandemiye rağmen Pilevneli Gallery’nin önünde kuyruk bekleyen İstanbullu, hikayenin, bir sergilik değil de uzun versiyonunu dinlemeyi hak ediyor bana kalırsa… 

Eleştirmen Danto, Sanatın Sonundan Sonra‘da soyut dışavurumcu resmin epey bir bölümünün üç boyutlu uzamın daha tutarlı bir yanılsaması için haykırmaya başladığını ve bunu yaptığı ölçüde temsil için de haykırmış olduğunu iddia eder. Zira böyle bir tutarlılık ancak üç boyutlu nesnelerin elle tutulur temsiliyle yaratabilir.

Danto için şu soru önemlidir:

Soyut dışavurumculuk neden büyük önem taşıyan sanat yapıtları ürettikten sonra bir ekole ardından bir üsluba ve son olarak da üsluplar kümesine dönüştü? Liderleri bir sürü taklitçiyi cezbetti. Ve sonra da bu liderler kendi kendilerini taklide koyuldu.”

Greenberg‘in gözünde soyut dışavurumculuk başarısızlığa uğrayamaz. Sanatın tarihsel misyonu yara alır aksi takdirde.

Greenberg’e göre avangart sanat, eski ustaların tekniğini ortaya çıkarır. Avangart sanatçı konuyla ilgilenmez. Soyutlama yoluyla neyi, nasıla çevirir.

Eserin neyle ilgili olduğu değil, eser nasıl yapılmıştır, sorusunu önceler.

İzleyicinin sanat eserinin tamamen biçimsel, teknik, maddi yönlerine özen göstermesini sağlayan ustalığa yalnızca yönetici sınıfın üyeleri olan eğlence ve konforun hakimi sınıf tarafından erişebilme olayını düşünür.

Eğitimli ve zengin elit, avangardı desteklemeye muktedir ve isteklidir ama avangart için toplumsal bir temele sahip değildir, 1930’ların tarihsel realitesi, kitlelerle estetik bir dayanışma yanılsaması yaratma peşindedir.

Greenberg için bu estetik dayanışma yanılsaması, SSCB, Almanya, İtalya, ve ben ekleyeyim Türkiye için de, geçerlidir.

Kitleler düşman gördükleri eliti hemen tanıyamasın diye

Damien Hirst, The Physical Impossibility of Death in the Mind of Someone Living

Cumhuriyet Halk Partisi genel sekreteri Recep Peker, 1932 yılında ilk halk evini açarken bunu şöyle dile şöyle getirir:

“… gaye, milleti şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kültesi halinde teşkilatlandırmaktır. Halk evlerinin gayesi ulusu kaynaştırmak, sınıfsız katı bir kitle haline getirmektir.”

Kitleler, sınıfsal olarak düşman gördükleri eliti, zevk alanında hemen tanıyamasın diye ortaya konan bir dayanışmadır bu.

Bu zamanla çağdaş elitin, kitlenin dikkatini çekecek kadar muhteşem olduğunu düşündüğü sanatı biriktirmesine yol açacaktır.

Charles Saatchi‘yi bundan başka bir şeyin motive ettiğini düşünmeyin sakın!

Tabu yıkan ve kitlenin dikkatini çeken her şey Yeni İngiliz Sanatı’na dahil edilmişti.

Başta ilaca yatırılan ölü bir köpekbalığı!

Greenberg, ileri sanat’ın oysa, sanatın nasıl yapıldığını gösterdiğini, onun üretken tarafını, şiirini, aletlerini, pratiklerini yansıttığını düşünüyordu.

Herhangi bir zevk tarafından tayin edilemeyeceğini, bu zevkin ötesinde olduğunu…

Ona göre avangardın izleyicisinin de bir formülü vardı.

O izleyici de sanatı, üretimi, araçları, medyası, teknikleri hakkında bilgi kaynağı olarak görmeliydi.

Zevk meselesi olarak değil!

Herhangi bir zevkten bağımsız olarak tutmalıydı.

Böyle yaptığı takdirde araba, tren, uzak gibi sanat analiz edilebilirdi.

Sanat eseriyle teknik bir ürün arasında ayrım kalmamıştı.

‘İleri’ sanat alıcısı ağırlık merkezini işin tam ortasına yerleştirecekti

Clement Greenberg

Clement Greenberg için üretim aracı kadar bir sanat, varıla varıla bıkılmamış bir konstrüktivist nokta mıydı peki?

Bu üretim araçlarıyla birlikte şekillenen, üretim aracının kendisi kadar olabilen sanat tanımı sanatı lüks sınıfın hayat tarzı olarak sabitleyemeyecekti.

Greenberg, soyut dışavurumculuğun başarısızlığına çare olarak düşündüğü, ileri sanat’ın ‘ileri’ gitmesini sağlayacak sanatın üretim modelinde, Marx‘tan alıntı yapacak kadar ileri gidecekti. Bu kez modern endüstriyalizmin lüksün tanımını kökten değiştirdiğini zenginin de artık çalışması gerektiğini geçirilen boş zamanla eskiden gurur duyulduğunu artık her an çalışmaya hazır olunduğunun dikkatini çekerek…

Artık ‘ileri’ sanat alıcısı, üreticisiyle ağırlık merkezini boş zamandan alıp işin tam ortasına yerleştirecekti.

 

İLGİLİ HABERLER

REFİK ANADOL’UN MAKİNE HATIRALARI’NIN HATIRLATTIKLARI -2-

Refik Anadol’un Makine Hatıraları’nın Hatırlattıkları -1-

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 20:11:06