A password will be e-mailed to you.

Çerçevesiz, metinsiz, oyuncusuz ve hatta kamerasız sinema olur mu? Yoksa sinema öldü mü? 

“Başlangıçta söz vardı.”

Yuhanna İncili’nin birinci bölümünün ilk cümlesidir bu. Ressam ve yönetmen Peter Greenaway ise bu cümlenin bir yalan olduğunu iddia ediyor. Evet, yanlış okumadınız! Greenaway, İncil’e kafa tutacak kadar ileri gidiyor ve “Başlangıçta görüntü vardı.” diyor.

Bu basit alıntı, Peter Greenaway’in 23 Ekim Perşembe akşamı Koç Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği söyleşisinde ne denli büyük tartışmalara zemin hazırlayan etkileyici bir konuşma gerçekleştirdiğinin küçük bir kanıtı sadece. Yönetmenin perşembe akşamı sinema sanatını mezara koyduğu ve bununla da yetinmeyip üzerine bir de toprak attığını söylebiliriz aslında.

Greenaway’in iddiası şuydu: “Sinema öldü!”

Böylesine büyük bir cümlenin altını doldurmak oldukça güç olsa da, Greenaway’in perşembe akşamı ortaya çok güçlü gerekçeler serdiğini ve en azından onu dinleyenleri bu konuda ikna ettiğini söylemek mümkün.

Peter Greenaway’in sinema sanatının içinde yer almaması gerektiğini savunduğu 4 öğe vardı:

1. Çerçeve

Greenaway, gerçek yaşamda gördüğümüz görüntülerin hiçbir şekilde çerçevelenmiş olmadığını ve çerçevenin insan yapımı ve suni olduğunu iddia etti. Çerçevenin izleyiciyi sınırlandırdığını ve mutlak suretle, sinemanın bir an önce bu “tek – yatay perde” alışkanlığından vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Bunun yerine birden çok ve farklı şekillerde perdenin kullanılmasının daha doğru olacağını savundu.

2. Metin

Bugün sinema dediğimiz şeyin, sürekli kitapçı dükkanına uğramak zorunda kalan, görselleştirilmiş metinlerden ibaret olduğunu ileri sürdü Greenaway. Bu yüzden sinemanın, metinden kurtulması ve sadece görüntüden oluşan bir medyuma dönüşmesi gerektiğinden bahsetti. Şimdiye dek üretilen filmlerde hikayenin, seyircinin perdede sinema diye izlediği şeyi bir arada tutmaya yarayan kalitesiz bir tutkaldan fazlası olmadığını da ekledi ve bu metin merkezciliğin sinemanın olgunlaşmasını engellediğini iddia etti.

3. Oyunculuk

Sinema oyunculuğunun taklit üzerine kurulu olduğunu ve bu taklit durumunun sinemayı yapaylaştırdığı için oyunculuğun sinemadan çıkarılması gerektiğini söyleyerek sıralamaya devam etti Greenaway. Günümüzde, en iyi oyunculuk tarifinin kameranın orada olduğunu unutarak taklit edebilme yeteneğinin ötesine geçemediğini ve bu yüzden de oyunculuk kavramının kesinlikle sinemadan çıkarılması gerektiğini vurguladı.

4. Kamera

Belki de en çok tartışma yaratacak olan son öğe olarak ise kamera denilen aletin sinemadan çıkarılması gerektiğini söyledi Greenaway. Kameranın varlığı yüzünden sinemanın bir ‘yeniden yaratım’ aracı olmanın dışına çıkamadığını ve işin içinde kamera varken sinemanın salt bir ‘yaratım’ ürünü ortaya koyamayacağını anlattı. Bütün görüntülerin çizilmiş ya da bilgisayar ortamında üretilmiş olmasını daha doğru bulduğunu söyleyen yönetmen, sinema sanatını yaratan icada da kafa tutmuş oldu böylelikle.

Sinema sanatını öldüren bu 4 öğeyi sıraladıktan sonra ise kendi yapmaya çalıştığı ve olması gerektiğine inandığı sinemayı da tarif etti tabi Greenaway. Yönetmen, “çok ekranlı – anlatıyı reddeden – şimdiki zaman” sineması yapmaya çalıştığını söyledi. Tarif ettiği bu sinema anlayışına en çok yaklaşan örneklerin de dünyanın farklı ülkelerinde gerçekleştirdiği VJ’lik performansları olduğunu anlattı. Boyutları ve şekilleri farklı pek çok ekrana önündeki bir reji masasından önceden kaydedilmiş/hazırlanmış görüntüler fırlatan Greenaway’in ‘yeni sinema’ tarifini de almış olduk böylece.

Bu ‘yeni sinema’ tarifine itirazı olan dinleyicilerden biri, Greenaway’e “Peki kendi filmlerinizde niye bu 4 öğeyi de kullanıyorsunuz o zaman?” diye sorunca Greenaway de cevap vermekte gecikmedi tabi! “Kendi filmlerimde bahsettiğim bu 4 öğeyi de kullanıyorum, doğrudur. Hatta bunları abartılı bir biçimde kullanıyorum. Bunun sebebi; seyirciye bu öğelerin sinema sanatında nasıl da bir fazlalık olarak durduğunu göstermeye çalışmam. Üstelik bir de şu var; kimse, oyuncusu olmayan ya da metne bağlı kalmayan bir filme para yatırmak istemez.”

Yönetmen, konuşmasında pek çok ülkede kapanan sinema salonları ve sinema dergilerinden de bahsetti. Türkiye’de de ulusal dağıtım yapan tek bir sinema dergisi kaldığını öğrendiğini de vurgulayarak, sinemanın sadece dil olarak değil, bir sektör olarak da öldüğüne inanmaları konusunda dinleyicilerini ikna etmeye çalıştı. 

Son olarak, özünde bir ressam olarak niye sinemayla uğraştığını ve kendi tabiriyle “bu olgunlaşmamış sanata” bu kadar kafa yorduğunu da şöyle açıkladı Greenaway: “Resimlerin soundtrack kayıtları olmuyor maalesef!”

Akılları allak bullak eden, insana emin olduğunu sandığı şeyleri sorgulatan bir konuşma yaptı Greenaway. Sinema üzerine iki buçuk saatlik bir zihin egzersizi yaptırdı onu dinleyen herkese. Seyircilere her ne kadar kendi iddialarına meydan okuyacak birileri çıkar mı diye sorup dursa da, o, sinemanın ölüm tarihini ilan edecek kadar emindi aslında kendinden. “Ekim 1983” diyordu. “Uzaktan kumanda evlerimizin içine o zaman girmişti, hatırlıyorum.”

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 09:26:35