A password will be e-mailed to you.

Küratör Steven Cairns, sanatçı Ahmet Öğüt ile 6 Ağustos’ta ICA’de Kaan Müjdeci’nin "Sivas" filminden yola çıkarak gerçekleştirdiği film ve ses performansı Küçüknefes: 4 Possible Readings of an Uncut Movie (Kısaltılmamış bir Fim için 4 Olası Okuma) üstüne konuştu. 6 Ağustos’ta yapılan bu söyleşiyi Hale Eryılmaz çevirisi ile sanatatak.com’da yayınlıyoruz. 

 

Steven Cairns: Yönetmen Kaan Müjdeci ile çalışmaya ne zaman ve nasıl başladınız?

Ahmet Öğüt: 2012’nin sonlarına doğru Kaan Müjdeci, Yozgat’ın Küçüknefes köyünde çekeceği Sivas (2014) adlı filmiyle ilgili işbirliği olasılıklarımız üstüne konuşmak üzere benimle temasa geçti. Konuşmaya, fikir alışverişine başlayınca film çekiminden önce köyü görmeye gittim. Filmle, eklenebilecek sahneler ile ilgili önerilerim oldu; bir kaçını Müjdeci filminde kullandı. Karşılığında ben de filmden kimi sahnelerle birlikte son montajda kullanılmamış ham görüntüleri kullanabilecektim. Benim düzenlediğim versiyonu filmin prömiyerinden önce göstermeyi istedik hep ve dilediğimiz oldu; Ağustos’ta, ICA’da bizim gösterimimizden birkaç hafta sonra, Kaan Müjdeci’nin Sivas’ı, 71. Venedik Uluslararası Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde dünya prömiyerini yapacak. Ana fikrimiz, birbirimizin fikirlerini ve materyallerini kullanmak konusunda birbirimize yeterince özgürlük tanımaktı. O yüzden benim versiyonum filme dair bağımsız bir okuma ortaya koyuyor. Benim sunduğum son parça, Müjdeci’nin filmine, ham materyalleri kullanarak tasarlanmış, dört farklı psikolojik okuma getiriyor. Şiddet olayları, masumiyet, coşku ve sessizlik, Aslan adındaki küçük köylü çocuk ile Sivas adındaki kangal çoban köpeğinin hayatları üzerinden resmediliyor.

 

SC: Bu performans fikri nereden çıktı?

AÖ: İlgilendiğim tek şey filmin farklı biçimlerde öykülendirilebileceği ya da alternatif okumaların yapılabileceği ihtimali değildi. Başlıbaşına sinematik formatın getirdiği sınırlandırmaların ötesine geçirecek yollar bulmak istiyordum – o yüzden canlı bir parça eklemek istedim. Canlı ses ile filmin birleşimi performansın en can alıcı unsuruydu. Ses performansında Londra temelli müzisyenler Bora Akıncıtürk, Deniz Belendir ve Serhan Arcağ ile işbirliği yapıyorum. Canlı çalınacak dört özel soundtrack geliştirdiler – hepimiz için heyecan verici bir deneyim olacak ve dört seksiyonun her biriyle seyircide farklı duyguları harekete geçirmeyi umuyoruz.

 

SC: Sizin parçanızın daha derin sosyo-politik temaları neler?

AÖ: Ana karakterimiz 11 yaşında bir köylü çocuğu olan Aslan; sınıf arkadaşı Ayşe’ye aşık ve onun ilgisini çekebilmek için diğer bir sınıf arkadaşı Osman’ı dövmesi gerekiyor. Masum bir aşk hikayesi gibi başlasa da Aslan, zamanla kendini karmaşık bir dizi güç ilişkisi içerisinde buluyor. Bu güç ilişkileri kırsal alanda çok erken yaşlarda şiddetle ve gözdağıyla kuruluyor ve nesiller arasında da açıkça görülebiliyorlar. Osman’ın babası köyün en erk sahibi adamı ve en iyi dövüş köpeklerinin de sahibi. Aslan, yaralı bir dövüş köpeği bulunca bu kader zincirini kırma şansını yakalıyor. Filmde daha başka pek çok kültürel ve sosyo-politik gerçekliğe dair ayrıntılar bulmak mümkün. Ben, tek bir mesaj vermek yerine filmin temalarını dört farklı duygusal hale bölmeyi, bu davranış kalıplarını da anlamak adına, daha ilgi çekici buldum. Bunu yapabilmek için ağırlıklı olarak çocukların, köpeklerin ve manzaranın bulunduğu sahneleri kullandım ve daha derin sosyo-politik bağlamın, karakterler ve manzaranın ikonografik analizinde saklı olduğunu söyleyebilirim.

 

http://journal.ica.org.uk/posts/ahmet-%C3%B6%C4%9F%C3%BCt-conversation-steven-cairns

Çeviri: Hale Eryılmaz.

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 00:46:59