A password will be e-mailed to you.

İsviçreli sanatçı Urs Fischer geçen yıl Gagosian’da yapılan beşinci sergisi için galerinin Beverly Hills şubesini tercih etti. “İmgeler” isimli sergi 11 Ocak’ta açıldı ve 9 Şubat’a kadar devam edecek. Fischer, en çok tanındığı yaratıcı heykel alanında, aralarında mekanda sürünerek dolaşan motorlu bir yılanın ve dumanlar çıkartan bir volkanın olduğu pek çok formda eserler sergiledi. Aynı zamanda duvarlar yeni iki-boyutlu çalışmalarla doluydu. Çoğunlukla New York’ta yaşayan sanatçı bu zengin renklerle bezenmiş figüratif eserlerin hepsini iPad’inde yaptı. Bunlardan bazıları fotoğrafa alışılmadık biçimlerde süzülen ışıkla duvardaki resimleri yeniden tasvir ediyorlardı, başkaları anlık manzaralar sunuyorlardı. Sergi açılmadan bir gün önce, ARTnews onunla yeni eserleri, havuçlar, Michel Marjerus, Gagosian ile olan ilişkisi, boyutlar ve daha fazlası hakkında bir söyleşi yaptı. Bu söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz:

 

ARTnews: Bana yeni serginizi anlatın.

Urs Fischer: Tamamen imgesel olarak yapıldı, adı bu yüzden “imgeler”. Bazı heykeller var, hepsi daha küçük, eskizler, resimler. Bunlar hepsi imgesel olarak yapıldı, bir yerden gelmediler.

 

Yani size geliverdiler, bir rüya gibi?

Hah! Tam da öyle. Ben onları sadece yaptım, özel teoriler ya da bazı stiller üzerine çalışmadım. Sadece onları yapmaya çalıştım. Heykeller için de durum aynı.

 

Çoğu bana David Hockney’nin iPad resimlerini hatırlattı. Bunları daha önce görmüş müydünüz?

Görmüştüm. Ama, onlar bir bakıma resme daha çok benziyor. Onun durumundaki şey şudur ki onun iPad resimleri sadece renkli yazıcılardan basılırlar. Eğer benim resimlerimi canlı olarak gördüyseniz, daha çok bir ekran gibi parlarlar. Fikir ışığı ve odaya düşen ışığı yerinde tutmaktır. Bu fotoğraftan gelmemektedir ama fotoğraf ışıktır.

 

Yani size göre Hockney’in iPad resimleri daha çok resme, sizinkiler ise daha çok fotoğrafa benziyor.

Evet, o müthiş bir ressamdır ve onun şunları söylediğini işitebilirsiniz: “Burası benim çöplüğüm, kapı da orada, bu benim bakış açım.” Ve renkler çok benzer, içlerinde resmin tarihi vardır. Benimkilerse daha çok eskizden ve PhotoShop’tan gelmedir. Ben bir ressam değilim, hiç olmadım. Ama rengi çok seviyorum.

 

Son zamanlarda en çok kimden ya da neden esinleniyorsunuz?

Şu sıralar Japonların işlerine çok bakıyorum, eski 17. yy işleri gibi, bu tip işler geçen sene boyunca gerçekten çok ilgimi çekti. Onlardan çok hoşlandım. Şu sıralar aslında pek sanatsal işlere bakmıyorum.

 

Gerçekten mi? Neden böyle?

Pekala, sanattan hoşlanıyorum. Ama siz de takdir edersiniz ki dünyada sanat dışında çok fazla şey var. (Gülüşmeler)

 

Doğru. Siz iki elinde on marifet olan cinsten birisiniz, değil mi?

Yiyecekleri seviyorum. . . . Mimariden çok hoşlanıyorum.

 

O zaman, son zamanlarda yemekten en çok hoşlandığınız şey ne oldu ya da gördüğünüz en güzel yapı hangisiydi?

Yediğim en iyi şey muhtemelen gerçekten çok iyi bir sebzedir. İyi bir malzeme bazen en çok akılda kalan şey oluyor. Havuç almıştım ve gerçekten çok iyiydi… Bilmiyordum bile. Sadece çok tatlı ve tazeydiler. Dokularını sevdim ve görüntülerini, sanki gerçekten çok mutlu havuçlarmış gibi görünüyorlardı, anlarsınız ya?

 

İnsanları çoğu sizin eserinizi düşündüklerinde muhtemelen büyük heykeller düşünüyorlar, oysa bu sergideki parçalar gerçekten çok küçüktü. Şu sıralar boyutlarla olan ilişkiniz neye benziyor?

Çok daha küçük heykeller de yaptım. Bu belli olmaz, çünkü küçük bir heykeli açık havada sergilerseniz bu bir işe yaramaz. Bir sanat eserinin boyutu eninde sonunda sizin hafızanızdadır. Paslı kupa gibi ufacık bir şeyin (Meret Oppenheim’in 1936’daki eseri Le Dejeuner en fourrure’e bir gönderme yapılmaktadır) etkisi anıtsal olabilir. Bundan daha küçük bir Richard Serra kendini paslı kupadan daha küçük hissedebilir. Sonuçta sanateserinin boyutunun hiçbir önemi yoktur, sanat eserinin boyutu sizin hafızanızda aldığı boyuttur.

“Rastladığım kimi sanat eserleri benim şeyleri çizgisel olmayan bir biçimde anlamamı sağladı”

Bu işleri yapmakla ilgili olarak sıradan olmayan herhangi bir var mıydı? Sadece bir yılınız vardı, öyle değil mi?

Evet, sadece sanat eseri vermekten hoşlanıyorum, biliyorsunuz. Bana göre, sadece ne yapmak istiyorsanız onu yapabilirsiniz ve bu da sizin çağrışımlarınız ve onların benliğinizde yıllar içinde hafızanızla ve hayatınızla ve bilinçaltınızla nasıl bağlandığıdır: bir sanat eserinin ortaya çıktığı yer işte burasıdır. Bu onun gerçek gücüdür. Bu benim yaşam deneyimime katkıda bulundu. Rastladığım kimi sanat eserleri benim şeyleri çizgisel olmayan bir biçimde anlamamı sağladı ve bu bana göre gerçek gücün burada olduğunu düşündürdü, akılcı ya da politik dünyalarda değil… Çizgisel olan bu dünyaların içinde işleyebilir ama bir sanat eseri bugüne dair değildir. Sanat eserinin on yıl sonra anlatacakları bugün anlattıkları ile aynı değildir.

 

O zaman geçmişteki eserleriniz hakkında şimdi başka şeyler hissediyorsunuz?

Oh bütünüyle. Kendi eserim, fakat aynı zamanda başka insanların eserleri hakkında…20 yaşlarındayken gördüğüm sanatı bugün yeniden gördüğümde bazı eserlerin asırlar boyunca yaşayacak gerçekten büyük eserler olduğuna ve bazılarının yok olup yeniden canlandığına tanık oluyorum. Örneğin Michel Majerus’un eserine bakıyorum. Michel’in eseri, onunla sergi bitmeden yaklaşık üç ay önce yalnızca kısa bir görüşme yaptım ama o zamanlar bana 90’ların bilgisayar grafikleri gibi çok şey ifade etmişti. Kippenberger sonrası, Polke sonrası, Rosenquist tarzı birbirinden bağımsız web servisi sağlayıcılarının uygulamalarını bir araya getiren yeni uygulamalar. Ama bugün çok iyi yaşlandı. Çok güçlü. Bazı şeylerin zamanla bir biçimde söyleyecek başka bir şeyleri olur. Ve bunun ne olduğunu bilemezsiniz ve sanat işte bu yüzden müthiştir.

“Küçük şeyler. Azıcık ışık. Sadece bir an.”

Dolayısıyla bu sizin geçen sene Gagosian ile yaptığınız beşinci serginiz. Galeriyle ve Larry’yle ilişkiniz nasıl?

Evet, geçinip gidiyoruz. Sürekli beraber değiliz ve onu her gün aramaktan hoşlanmıyorum. Açıkça söylemem gerekirse, bu ilişkinin rahatlığını seviyorum. Onlar çok düzenli ve işlerin halledilmesinden hoşlanıyorum. Karmaşık değil. Bana güveniyorlar, onlara ne yapacağımı söylemem gerekmiyor. Sadece “Mekana ihtiyacım var, alabilir miyim?” diyorum. Ve iş bitiyor. Hızla uzaklaşmayı seviyorum, birçok başka uğraşım var.

Son bir soru. Heykellerin ve sanat eserlerinin onları gören insanlar için anılar olarak varlıklarını sürdüreceklerini söylemiştiniz. Bu sergiyi gezecek olan insanların hafızalarının neye benzeyeceğini umuyorsunuz?

Belki de etrafımızı azıcık idrak edip bunu azıcık hatırlamak. Küçük şeyler. Azıcık ışık. Sadece bir an. Küçük.

 

İLGİLİ HABERLER

Ufku açık tutmak: Harun Farocki

Röportaj: Armen AVANESSIAN ile Zamanın Gazabı

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 13:37:22