A password will be e-mailed to you.

“Değişen devlet değil, dünya görüşümüz”

Andrey Zvyagintsev “Leviathan” için “Estetik yönü güçlü bir film. Bu filmi yaparak sadece politik bir tespitte bulunmak istemedim,” diyor.

Eski Ahit’te Eyüp’ün Kitabı’nın 41. bölümünde “Göklerin altında ne varsa bana aittir” diye buyurur Tanrı. Sarsılmaz imanıyla tanınan, asla isyan etmeyen Eyüp’e kimsenin başa çıkamayacağı canavar Leviathan’ı örnek verir… “Onu uyandıracak kadar yürekli adam yoktur. / Öyleyse benim karşımda kim durabilir? /  Kim benden hesap vermemi isteyebilir? / Göklerin altında ne varsa bana aittir.” Sonra ateş saçan, duman tüten, pulları zırh gibi, güçlü ve korkusuz bir ejderhayı övgüyle tasvir eder Eyüp’e…

17. yüzyıl düşünürü Thomas Hobbes’un kilise – devleti Leviathan’a benzetmesi boşuna değildir. Eyüp’ün Kitabı’ndaki sözler Hobbes’un madde madde ele aldığı Leviathan’ı özetler: “Kendini büyük gören her varlığı aşağılar, / Gururlu her varlığın kralı odur.”

Hobbes’un bir devleti bütün bileşenleri ve kavramlarıyla irdelediği Leviathan’ından şu bölüm can alıcıdır: “Hristiyan bir devlet ve bir kilise aynı şeydir. Buradan şu çıkıyor ki, yeryüzünde, bütün Hristiyanların itaat etmekle yükümlü oldukları evrensel bir Kilise yoktur; çünkü yeryüzünde bütün diğer devletlerin tabi olduğu tek bir iktidar yoktur. Değişik hükümdarlar ve devletlerin ülkelerinde Hristiyanlar vardır; fakat onlardan her biri, üyesi olduğu devlete tabidir ve, bu nedenle, başka bir kişinin buyruklarına tabi olamaz. Dolayısıyla, buyurabilen, yargılayabilen, bağışlayabilen, mahkum edebilen veya başka herhangi bir işi yapabilen bir Kilise, Hristiyanlardan oluşan bir devletle aynı şeydir; ve uyrukları insanlar olduğu için, bir dünya devleti olarak; ve üyeleri aynı zamanda Hristiyanlar olduğu için, bir Kilise olarak adlandırılır. Dünyevi ve ruhani yönetim, insanlar çift görsünler ve yasal egemenlerini bilmekte yanılsınlar diye icat edilmiş iki kelimeden ibarettir. İnananların bedenlerinin, kıyametten sonra, sadece ruhani değil, aynı zamanda ebedi olacağı doğrudur; fakat bu hayatta onlar kirli ve bozulmaya açıktır. Dolayısıyla bu hayatta, hem din hem de devletin, dünyevi yönetimden başka bir yönetimi yoktur; hem devletin hem dinin yöneticisinin, öğretilmesini yasakladığı bir düşüncenin uyruklara öğretilmesi de yasal değildir. Bu yönetici bir tane olmak zorundadır; yoksa Kilise ve Devlet arasında; ruhaniciler ve dünyeviciler arasında; adaletin kılıcı ve imanın kalkanı arasında; ve dahası, her Hristiyanın kendi içinde, Hristiyan ve insan arasında nifak ve iç savaş çıkması kaçınılmazdır.”(sayfa 325)  

Andrey Zvyagintsev’in 2014 Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü kazandıktan sonra uluslararası alanda başarı üstüne başarı kazanan filmi “Leviathan” adını ve ilhamını hem Eski Ahit’ten, hem Thomas Hobbes’un eserinden alıyor. Sırtını merkezi yönetime yaslayarak, yozlaşmış bir düzen kuran Belediye Başkanı’nın dedesinden kalan evi kamulaştırma kararına direnen, başkentten bir arkadaşını yardıma çağıran Nikolay’ın çabalarını anlatıyor,“Leviathan”. Zvyagintsev, Cannes’da bir grup gazeteciyle birlikte yaptığımız söyleşide “Nikolay, evinin 1928 yılında yapıldığını vurguluyor. Bu da büyükbabasının, babasının, kendisinin, yani ailesinin üç kuşağının orada büyüdüğünü gösteriyor. Bu yüzden bu kadar ısrarla ve tutkuyla evini vermek istemiyor. Bu itkiyle mücadeleye devam ediyor ama bir yandan da eşyalarını kutulara koyuyor, her şeyin bittiğinin, bunu inkar edemeyeceğinin farkında. Ama onun mücadelesi olmasa bu film de olmazdı…” sözleriyle özetledi öyküsünü.

Kuzey Atlantik Okyanusu’na açılan Barents Denizi kıyısında küçük bir yerleşim birimini, dolaştığı 70 mekan arasından devasa kayalıkları ve çarpıcı doğası yüzünden tercih edip “mikro-Rusya” olarak kullanan Zvyagintsev; “yeni düzen”de mülkiyet, adalet ve iktidar kavramlarını sorguluyor. İkonografide bazen kaşalot olarak tasvir edilen Leviathan miti, kumsalda yatan –film için yapay olarak üretilen ve çok pahalıya mal olan- devasa balina iskeleti aracılığıyla vücut buluyor filmde.  

 “Balina metaforu üzerine yorum yapmak zor olurdu, filmin adından kaynaklanmasaydı. Benim için Tanrı’nın ona Leviathan’dan söz ettiği Eyüp’ün Kitabı’na bir gönderme. Diğer yanda da Thomas Hobbes’un kilise ve devlet ittifakını anlattığı Leviathan adlı kitabına gönderme var. Geriye kalan sizin yorumunuz, sizin görüşünüz,” diyerek kaynaklarının altını çizdi ama doğrudan Putin Rusyası’na dair ‘agresif’ politik soruları da başından savdı. “Estetik yönü güçlü bir film. Bu filmi yaparak sadece politik bir tespitte bulunmak istemedim,” sözleriyle de filminin sadece bir politik metafor olarak okunmasına tepki verdi.

Gerçekten de “Leviathan” zekice kotarılmış bir politik film. Muhalif ve eleştirel tavır almakla kalmıyor, onu, yedinci sanatın her yönüyle çok başarılı bir yapıtı formunda izleyiciye sunuyor.  Beyazperdedeki yansımadan Zvyagintsev’in sözünü sakınmadığı ortada: “Filmi çekerken bir şeylerin değişmekte olduğunu hissettim. Rus halkı da bu değişimi hissediyor. Ama değişen devlet değil, dünya görüşümüz. Kapitalizme geçiş Rusya’da çok acı verici ve zor oldu. Rus insanının ruhunda bir şeyi öldürdü… Ruslar genellikle cömert ve açık yürekli olurdu. Ben büyürken herkesin kapısı konuklara açıktı. Ama artık öyle değil… Evinize geleni hemen buyur edip, sofra kurmuyorsunuz. Artık insanlar birbirlerini dost değil rakip olarak görüyor. Rusya’da demokrasinin yerleşmesini, demokratik bir yönetime geçişi hayal etmek zor. Rus toplumunda bir hiyerarşi var. Rus halkı Avrupalıdan ziyade Asyalıdır. Ben politikacı değilim, bu konuları bu şekilde konuşmaya hazırlıklı değilim. Ama Rusya’nın geleneği demokrasiyi hayata geçirmeye ve özerk, özgür insanı yaratmaya elverişli değil,” diyor…

“Leviathan,” günümüz Rus iktidarına doğrudan eleştirel yaklaşımı getiriyor ama devlet desteğiyle yapılmış bir film. Zvyagintsev, “Devlet desteğiyle yapılan bir filmin devlet politikasını desteklemesini beklemek hastalıklı bir durum. Bence devlet ülkesinin sanatını gelişmesi için destekler. Sanatçı ise kendi görüşü neyse onu sergiler. Bu benim görüşüm, tabii. Devlet bir filme destek verince o filmin benim gösterdiğimden çok daha başka bir tablo çizmesini bekliyormuş. Rusya Kültür Bakanı festivalden birkaç gün önce filmi izledi, çok iyi yapılmış bir film olduğunu söyledi, ama hiç beğenmediğini de belirtti! Kültür Bakanı’nın bu filmi beğenmeyip iyi bulduğunu söylemesi benim devletin sanatçıyı destekleyip görüşünü yansıtmada özgür bırakması gerektiği savımı pekiştiriyor,” diyor.

Filmin mizahı da çok güçlü. Trajikomik bir tona sahip. Zvyagintsev “İnsanlar iktidarla dalga geçiyor, fıkralar yazıyor. Bu, onların kendilerini koruma biçimi. Stalin döneminde, onun hakkında yaptığınız bir şaka yüzünden ömür boyu hapis yatabilirdiniz. Brejnev ile Rus halkı çok alay ederdi, her gün yeni bir şaka türetilirdi hakkında… İktidardan duyulan korku genlerimize işlemiş, buna rağmen liderler hakkında mizah yapılıyor çünkü durumu trajikleştirmeden ironikleştirmeye çalışıyoruz,”  diyor ve hemen ardından ekliyor: “Ben bu filmleri yapsam da yapmasam da insanlar duruma gülecekti… İki buçuk saatlik bir trajedi çok yorucu olurdu! Eğer baştan itibaren Nikolay’ı trajik bir halde gösterseydik insanlar sıkılırdı. Özellikle komik sahneler yaptık. İroni bu müstehcenliği ve bu trajediyi daha iyi ifade ediyor”.

Zvyagnitsev filmin en komik sahnesinin, Nikolay, arkadaşı ve Belediye Başkanı’nın körkütük sarhoşken yaptıkları tartışmanın kamera arkasını da anlattı: “Oyuncularımla anlaşma yaptım: İşte size hakiki votka, kendinizi kontrol edebildiğiniz sürece içebilirsiniz. Eğer ters giden bir şey olursa baştan çekeceğiz. İnsan çakırkeyif olduğunda bile farklı hareket eder, farklı bakar, gözbebekleri kayar… Daha gerçekçi olacaktı. Oyunculardan bir tanesi içmeyi reddetti, şaşıracaksınız ama Belediye Başkanı’nı oynayan! (en sarhoş karakter oydu) Eve körkütük sarhoş gelip ‘Burası benim, her yer benim’ dediği sahnede o sarhoş değildi ama diğer iki aktör çoktan kafayı bulmuştu. Dimitri’yi oynayan o kadar sarhoş oldu ki yatmaya gitti, Başkan oynarken karşısında kimse yoktu. Kamerayı ona çevirdik, havaya bakıp oynadı! Diyalogları o kadar iyi ezberlemişti ki nerede duracak, nasıl cevap verecek çok iyi biliyordu!”

 

Oyunculuk bu filmin erdemlerinden sadece bir tanesi daha… Leviathan’ın karşısında durulmaz ama “Leviathan” da karşı konulmaz bir film. 

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 17:36:21