A password will be e-mailed to you.

İşte Arda Karaböcek ve Burak Kaplan’ın 2014 yapımları arasından seçtikleri en iyi 10 film.

1.  Boyhood


Richard Linklater, Before Sunrise serisinin devam filmleri arasına, karakterlerin yaşlanması için 9 yıllık süreler koymuştu hatırlarsanız. Boyhood’da ise meseleyi biraz daha ileri götürerek 12 yılda geçen bir hikayeyi, gerçekten 12 yılda çekerek sınırları zorluyor yönetmen. Karakterlerin perdede filmi izlerken gözümüzün önünde yaşlandığı bir başka sinema deneyimi daha yaşamadık daha önce! Fakat Boyhood’u senenin en iyi filmi yapan özellik elbette ki sadece bu inanılması güç yapım cesareti değil. Onu asıl güçlü kılan şey Linklater’in gündelik yaşamın içindeki iniş-çıkışları katıksız bir biçimde bir kurmaca filmin içine yedirerek, hepimizin yüreğine dokunmuş olması. Filmi izlerken, hangimiz kendi büyüme hikayemize geri dönmedik ki?


Burak Kaplan


 


2. The Grand Budapest Hotel


Wes Anderson’un her çektiği filmle ‘en iyi Wes Anderson filmi bu oldu’ gibi bir muhabbet muhakkak dönmüştür etrafınızda. Bu her ne kadar kulağa sinefillerin kendi aralarında çevirdikleri bir geyik muhabbeti gibi gelse de aslında doğruluk payı var. Zira Anderson, her filminde harikalar yaratan, perdeyi pastel renklerle boyayan eşine az rastlanır bir sinemacı. Seyirciye perdede masallar anlatmayı sürdüren kaç yönetmen var ki günümüzde? ‘The Grand Budapest Hotel, Moonrise Kingdom’dan ya da The Royal Tenenbaums’dan iyi midir kötü müdür’ herkes kendi sıralamasını yapar. Gerçek olan şu ki Anderson filmlerinin set ve kostüm tasarımlarını ya da sıradışı karakterlerini perdede izlemek bile büyük bir keyif!


Burak Kaplan


 


3. Kış Uykusu


Bir Zamanlar Anadolu’da gibi bir film çektikten sonra ‘bunun üzerine artık ne çekecek’  dediğimiz Nuri Bilge Ceylan, hepimizi şaşırtarak bugüne kadar çektiği tüm filmlerden farklı bir filmle çıktı karşımıza. Tiyatrodan beslenen, defalarca izlemeye açık ve her köşesinde bir ayrıntı gizliydi filmin. Uzun süredir, insan ruhunun derinliklerine bu denli başarılı bir şekilde inen, izleyenleri kendilerini sorgulamaya iten bir karakter çalışması izlememiştik perdede. Sadece senenin değil, ileride muhtemelen sinemamızın en iyi filmleri arasında yer alacak bir film Kış Uykusu!


Burak Kaplan


 


4. Deux jours, une nuit


Dardenne kardeşlerin Cannes Film Festivali’nde büyük ödül için yarışan filmi Deux jours, une nuit, aksiyon filmi formülüyle çekilmiş bir dram filmi olma özelliğini taşıyor. Depresyondan çıkmaya çabalarken işinden olma riski ile karşı karşıya kalan Sandra’nın işte kalabilmesi için onaltı iş arkadaşından dokuzunu ikna etmesi gerekmektedir ve bunu yapabilmek için sadece iki gün, bir gecesi vardır. Marion Cotillard’ın belki de Oscar aldığı Edith Piaf rolünden sonra en etkileyici performansını ortaya koyduğu film, sadece oyunculuklarıyla değil,  Dardenne kardeşlerle özdeşleşen kamera kullanımı ve renk paletiyle de oldukça etkileyici bir yapım.


Arda Karaböcek


 


5. The Wolf of Wall Street


Oscar’ı kaptırdığı 12 Years a Slave, daha şimdiden unutulmuşken, The Wolf of Wall Street, bir klasik olarak sinema tarihinde yerini aldı bile. Sıkıldığınız anda daha önce izlemiş olmanıza rağmen çekinmeden açabileceğiniz bu Scorsese yapımı, geçtiğimiz sene ‘neden sinemayı seviyoruz?’ sorusuna adeta karşılık olarak sunulabilecek bir yapım olarak karşımıza çıktı. Birçok kez acımasızca eleştirdiğim Matthew McConaughey’in bu filmde kariyerinin en iyi performansını gösterdiğini de çaktırmadan ekleyeyim.


Arda Karaböcek


 


6. Gone Girl


Eğer filmin uyarlandığı romanı okumadıysanız bu sene perdede daha sürprizli bir film izlememişsinizdir muhtemelen. Gone Girl’in katman katman açılan hikayesi, evlilik kurumunu paramparça ediyor ve izleyicisine de kadın ya da erkek tarafında tutunacak dal bırakmıyordu. Gillian Flynn’in başarılı bir roman yazarı olduğu kadar iyi bir senarist olduğunu da kanıtlayan film, önce polisiye bir hikaye gibi başlıyor, daha sonra ise bir evlilik dramına dönüşüyordu. David Fincher’ın her ayrıntısı hesaplanmış rejisi ve Rosamund Pike’ın ‘Muhteşem’ Amy performansı filmi senenin en iyileri listesine sokmaya yeter aslında ama; hani olur da yetmez derseniz Affleck’in kötü oyunculuğu yüzünden suratına çerezler atıldığı bir sahnesi bile vardı filmin. Düşünün!


Burak Kaplan


 


7. Borgman


Alex van Warmerdam’ın filmi Borgman geçtiğimiz senenin en ilginç filmlerinden biriydi. Camiel Borgman, ormanda yerin altında yaşarken, kendisini öldürmek isteyen bir pederden kaçar ve kendini cennet bahçesi gibi bir evin önünde bulur. Cennet bahçesini işgal etmeyi ve orayı yok etmeyi kendine amaç edinen Borgman, evin bireylerini bir bir etkilemeye ve akıllarını çelmeye başlar. Bunu yapmasının en etkili yolu olarak da çırılçıplak soyunup, uyuyan ev ahalisinin üzerine tünemeyi ve rüyalarını şekillendirmeyi tercih eder. Başka söze gerek var mı?


Arda Karaböcek


 


8. Frank


Filmin kapanış jeneriği akmadan önce Michael Fassbender’in söylediği ‘I Love You All’ isimli parça için bile bu listeye dahil edebilirdik bu filmi. Frank, kesinlikle senenin en eğlenceli filmlerinden biriydi. Yönetmen Lenny Abrahamson, Frank Sidebottom karakterinden esinlenerek yarattığı sürekli maske takarak gezen karakteri Frank üzerinden sanatın özündeki üretim motivasyonu ve sanatı yaratan yeteneğin kaynağının ne olduğunu sorguluyordu. Ana karakteri Jon’un yaşadığı karakter değişimi de düşünüldüğünde filmin anti-Hollywood bir senaryo yapısı izlemesi de Frank’in ayrıca takdir ettiğimiz bir diğer özelliğiydi.


Burak Kaplan


 


9. Enemy


Jose Saramago’nun kitabından uyarlanan Enemy’i, yönetmen Denis Villeneuve, sadece kitabı kaynak göstererek değil, Saramago’nun genel görüşlerinden yola çıkarak da şekillendiriyor. Villeneuve, diktatör baskısı altında yaşayan Saramago’nun hislerini yansıtmak adına, bu kurgusal hikayeyi, bir örümceğin elektirik ağlarıyla sarmaladığı, birbirinin aynısı olan binalar arasında geçirmeye karar veriyor. Geçen senenin en iyi filmi olmasa da en etkileyici sonuna sahip filmi olan Enemy, bu listede yer almayı, seyirci üzerinde yarattığı etkiyle hakediyor.


Arda Karaböcek


 


10. Guardians of the Galaxy


Marvel, en bilindik filmlerinden biri senaryosunu yazdığı Scooby-Doo olan James Gunn’a popüler olmayan bir cizgi-roman serisini emanet ettiğinde tüm dünyada bu filmin Marvel’in çöküşünü hazırlayabileceği konuşuldu. Fakat James Gunn, Marvel’in yüzünü kara çıkarmadı ve geçtiğimiz senenin en iyi filmlerinden birine imza atmayı başardı. Guardians of the Galaxy, kendini fazla ciddiye almayan tavrı, Super Mario Bros., Howard the Duck gibi 90’lar B-filmlerinin havasını taşıyan kıyafet ve set tasarımları, müzik kullanımı, espri zamanlamasıyla devam filmi en çok beklenen filmlerden biri olmayı başardı.


Arda Karaböcek

 

Mahalle Baskısı


Interstellar


Okuyucu baskısıyla listeye aldığımız Interstellar, Nolan hayranları bize çok sinirlenecek olsalar da maalesef ki kısa zaman içerisinde hafızalardan çıkacak bir filmden fazlası değil. Film vizyona girdiğinden beri seyirciler nezdinde oluşturulan algı ‘ya birşeyi ölümüne seveceksin ya da nefret edeceksin’ şeklinde ve bu izlemesi zevkli fakat vasat olan filmin vasat olduğunu insanlara anlatmak gerçekten çok zor. Arda Karaböcek’in anlatmayı denediği yazısını şuradan okuyabilirsiniz;


http://www.sanatatak.com/view/Interstellar/1221


Arda Karaböcek, Burak Kaplan

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 09:19:13