A password will be e-mailed to you.

Nazlı Eray, ‘Aydaki Adam Tanpınar’ kitabında yazarın mekanlarında dolaşırken ‘Günlüklerin Işığındaki’ hatıralarına da bakıyor. Eşyalar ve şiirler, Beş Şehir’den anekdotlar, Avrupa seyahatlerinin sevinç ve pişmanlıkları…ve dahası…

‘Geceler boyu rüyalarıma giren ve uykularımı bölen bu tuhaf ve marazi metni, ay ışığının aydınlattığı yarı karanlık ruhumdan dökülen bu parçaları, ıslak bir ilkbahar günü, kimi zaman gözyaşına benzeyen yağmur damlaları ve rüzgarda uçuşan pembe erguvan yapraklarıyla Ahmet Hamdi Tanpınar’a adıyorum. Bir olukta birikip, bir musluktan akıyorum dünyaya. Başını ve sonunu bilmediğim bir yolda olmak ne kadar güzel.’

Nazlı Eray, ‘Aydaki Adam Tanpınar’ kitabına bu sözlerle başlıyor. Eray’ın, sayfalar boyu yaptığı yolculuğun gerçekten de ‘başı sonu belli değil’ ve sürprizlerle dolu. Bir bakıyorsunuz; içine artık yaşamayan ruhların ‘hayat hikayelerinin’ sıkıştırıldığı CD’lerin peşinde..

Öte yandan; Duşize hanımın hasta yatağının başında, Bazen; İstanbul’un sokaklarında ve Ay’a yansıtılmış cümlelerin cezbesinde ve en önemlisi: Narmanlı Han’daki odada. Narmanlı Han, eskiden Rus Konsolosluğu imiş ve burayı Tanpınar’a Berna Moran’ın eşi Tatyana Moran bulmuş.

O oda, ne kadar özel: Orada Türkçe Edebiyatın en güzel romanlarından Huzur yazılmış. Tanpınar’ın plakları, kitapları, mütemadiyen ağzına kadar izmarit dolu küllüğü, yatağının başındaki komodinin üzerinde uyku hapları ve platonik aşklarının hatıraları… hepsi orada. İzbe, rutubetli, yalnız ama bütün dünyayı içine alan bir mekan.

Tanpınar burada çalışırken kahveleri Muazzez hanım getiriyormuş. Kafka da her zaman oradaymış; hani o meşhur fotoğrafta yazarın kucağındaki siyah kedi. Hemen yanı başında, vakti zamanında Jacklyn Kennedy’nin Beyaz Saray için abajur aldığı dükkan var: Lumırama. Öteki yanında sergi açılışları da yapılan Mimoza Çiçekçisi. Karşısında, pastaları ve ünlü ziyaretçileriyle tanınan Lebon ve yine buraya çok yakın bir başka mekan; yazarın bir dönem çok sık görüştüğü dostlarından Adalet Cimcoz’un meşhur Maya Sanat Galerisi. Sonra.. Bütün Beyoğlu… Müdavami olduğu lokanta, kahvehane ve.. kumarhanelerin bulunduğu yer.

Ahmet Hamdi Tanpınar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde dönemin -çok- şanslı öğrencilerine ders veriyordu. Hiç durmadan okuyor ve yazıyordu. Resim ve müzik edebiyatın dışında belli başlı iki önemli ilgi alanıydı. Hemen her zaman; yalnız, parasız, şöhretsiz ve hayata geç kalmış olmaktan üzgündü..

Edebiyat tarihimize bir çığlık gibi yerleşen: ‘Sukut Suikastı’ tabiri onun eseridir! Mecburen bulduğu bir ‘eser’: Yalnızlığının ve dışlanmışlığının özeti ve yanı sıra; dönemin entelektüel camiasının acımasızlığı ve-ya öngörüsüzlüğünü tarif eden…

Nazlı Eray, ‘Aydaki Adam Tanpınar’ kitabında yazarın mekanlarında dolaşırken ‘Günlüklerin Işığındaki’ hatıralarına da bakıyor. Eşyalar ve şiirler, Beş Şehir’den anekdotlar, Avrupa seyahatlerinin sevinç ve pişmanlıkları…ve dahası… Tanpınar’ın yaşamından puzzle parçaları olarak çıkıyor karşımıza.

‘Aydaki Adam Tanpınar’, edebiyatımızda az rastlanan bir çalışma. Fantastik- polisiye kurgu eşliğinde, yaşamındaki her şey gibi hakkı olan değeri ve şöhreti de geç kazanan bir büyük yazarın izinde gezmek hüzün veriyor insana ve yeniden- yeni baştan Tanpınar’ın bütün külliyatını ve üzerine yazılanları okuma isteği..

Notlar:

1. Tanpınar’ın Narmanlı Han’daki odasında ondan sonra yaşayan kişi; Bedri Rahmi Eyüboğlu. Aynı avluda Aliye Berger ve keman sanatçısı eşinin de yaşadığı malum. Konsolosluk binası olmasının yanı sıra bir dönem hapishane olarak da kullanılan bu mekanın günümüz itibariyle akibeti meçhul! Geçtiğimiz yıl basına yansıyan bilgilere göre hak ettiği şekilde değerlendirilmeyeceği ortaya çıktı. Eğer söylentiler gerçekleşirse, bunun adı açık ve net olarak bellidir: İhanet! Herkes, her şey bir yana, yalnızca edebiyatın değil Türkiye’nin düşünce hayatının en önemli birkaç isminden biridir Tanpınar ve onun üstelik de Huzur’u yazdığı mekanın el üstünde tutulması, pamuklara sarılarak saklanması gerekir. Bunun böyle olması için hepimize iş düşüyor ve Nazlı Eray’ın kitabı bu konuda başlı başına motive edici bir kuvvete sahip.

2. ‘Aydaki Adam Tanpınar’, Romain Rolland’ın, ‘Tolstoy’un Yaşamı’ adlı biyografi çalışmasını hatırlatıyor. Rolland da, Eray gibi gençliğinden başlayarak bütün hayatına etki etmiş olan Tolstoy için bir nevi borç ödeme olarak yazdığını söyler kitabı.. İki yazarın bu tutumunu görünce hem bizdeki biyografi çalışmalarının yetersizliğini hatırlıyoruz ve hem de vefa duygusunun değerini ve önemini..

3. ‘Aydaki Adam Tanpınar’da, yazarın hocası Yahya Kemal Beyatlı’dan da bahsediliyor. Tanpınar’a Narmanlı’da kahve servisi yapan Muazzez hanımın yirmi yıl boyunca Park Otel’de yaşayan Yahya Kemal için söylediği şöyle: ‘Konforlu bir oda ama ne kadar olabilir. Dar bir mekan. Koca adam sanki sıkışmış oraya. Bir balinanın karaya vurması gibi.’

4. Kitaptan bir başka alıntı Tanpınar’a ait: ‘Gölgem! Hareketsiz ve gevşek mumyam.’

5. Nazlı Eray, kitabının sonunda Tanpınar’ın Günlükleri’ni referans olarak aldığını not etmiş. Prof. Dr. İnci Enginün ve Prof. Dr. Zeynep Kerman’ın yayına hazırladığı ‘Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa’ hakikatten de çok önemli bir çalışma. Dahası; neredeyse her sayfası ve satırı insanı kedere boğuyor. Yazarın bütün yalnızlığı, hayal kırıklıkları ve pişmanlıkları… hepsi orada. Yanısıra; en ‘zayıf’ halinde bile muhteşem bir kalemle karşıkarşıya olmak hakikatten; sarsıcı.

6. Tanpınar’ın Beş Şehir’deki makalelerinden Konya’ya ilişkin bölümler de var kitapta. Bu makalede Mevlana- Şems hikayesini yazarın üslubuyla okumak; çok ayrıcalıklı. Ek olarak: Tanpınar Konya’ya ilişkin hatıralarını anlatırken burada dinlediği türkülerden de bahseder. Kaldığı yerin yakınında hapishane vardır ve burada her akşamüstü kadın mahkumlardan biri türkü söyler. Yazar, bu yakıcı sesi dikkatle dinler. Not eder. Geçtiğimiz yüzyılın başındaki ıssız Konya’da bir hapishane avlusunda söylenen ve Tanpınar’ı en fazla etkileyen türküyü birlikte dinleyelim: http://www.youtube.com/watch?v=2aoRw_h_8es

7. Tanpınar, müziği çok seven bir yazar. Huzur malum; bir müzikal roman. Nazlı Eray, kitabında yazarın yakın dostu Adalet Cimcoz’un kardeşi Ferdi Tayfur’un eşi olan Melek Kobra’dan da sözediyor. Melek Kobra çok genç yaşında veremden ölmüş ve ünlü besteci Muhlis Sabahattin’in kızı. Bu vesileyle notları Tanpınar’ın platonik aşklarına da ithaf olarak bestecinin çok sevilen bir şarkısıyla bitirelim.

Murat Bardakçı’nın tanburu eşliğinde Yaprak Sayar söylüyor:

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 05:22:11