A password will be e-mailed to you.

 

Atak Üçyıldız, sertifikalı organik ürünler satılan Kartal pazarından önce şu sıralar ikinci şubesini açan "sıkıyönetim meyhanesi"nde soluğu alıyor.

Darbe var mı? Yok mu? Bizim nesil radyodan yapılan anonslarla darbeyi öğrendi. Sonra Post Darbe diye bir olgu çıktı… Bu konuyu fazla uzatmamam gerekiyor. Pazar günü siz benden yemek yazısı bekliyorsunuz biliyorum ama Aralık ayı ortasından beri herkesin gündemi darbe…

Biz bu hafta başı Sanatatak hanımefendi ile rutin yazı işleri toplantımızda sanat-sepet konuşmaktan çok politika konuştuk. Bendenizde de haliyle darbe günleri alışkanlıkları tekrar uyandı.

12 Eylül döneminin efsane meyhanesi “Birtat” yani Üsküdar Selimiye yolu dedim taksi şoförüne, Sanatatak anlam veremedi ama saygılı kız sesini çıkarmaz benim yanımda. Oralarda ne işimiz var diye sormadı ama yüzü şaşkın. Paşakapısı ile Selimiye Kapısını karıştıran şoförümüze rağmen eski adresimizi buldum. Yol o kadar karanlıktı ki birden içimi bir korku kapladı burası da elden gitmiş olmasını diye dua ederken, içeride cılız bir ışık fark ettik. Kapıdan girdiğimizde 40 yıllık dost Ahmet bizi karşılarken, yüzünde buruk bir gülümseme gördüm. Patronu dükkanı ona emanet edip, Kadıköy merkezde yeni şubenin başına gitmiş.

Peki Birtat meyhane mi? Sahibi et lokantası olarak anılmayı seviyor ama bizim için her zaman meyhane oldu. Sıkıyönetim günlerinin meyhanesi, Aziz Nesin “geç buldum ama tat buldum” diyerek kitaplarına konu ettiği mekan. Burası Murat Bey’in doğduğu mahalle, eski bir köşkte geçmiş çocukluğu. Babası 1957 yılında Birtat’ı kurduğunda herkes çok şaşırmış, burada böyle bir iş nasıl yapılır diye. Ama aile et konusunda uzman, hele sakatat onlardan sorulur olmuş.

Menü çok zengin, ciğer-böbrek-işkembe ne isterseniz var, hem de en lezzetli hali ile. Bir büyük yeni ile geceyi geçirmek çok kolay değil, yedikçe yiyorsunuz burada. Ahmet sürekli gülümseyerek hizmet ediyor. Gecenin sonunda yıl kavramımızı iyice kaybetmiştik. 60-70 şarkıları zihnimde çalıp duruyordu. Çav Bella ise en baskın olanıydı…

Ayrılırken Sanatatak cumartesi öğleden sonra rakısına davet edince tam oldu işte diye düşündüm, eskiden sıkıyönetim günlerinde öğleden sonra toplantıları meşhurdu. “Ekmek yok ama sandviç pastası var” dedi Ayça Şen ve tüm grup gülmekten kırıldık. Sanatatak tüm dostlarını toparlamıştı, ressamı, yayıncısı, yazarı… Bana 12 Mart döneminde Ruhi Su ve eşinin davetlerini hatırlattı bu buluşma. Herkes biraz buruk ama neşelenmek için uğraşıyor. Neyse bu konular uzun, biz masaya dönelim. Zeytinyağlı lahana dolma benim favorim ama asıl sürpriz peynir. Sanatatak’ ın muhteşem annesi Ayşe, Datça’da mandıra kurdu geçen yaz… Şimdi artizan peynir üretimi denemeleri sürüyor. Yağı ve sütü ile oynanmamış peyniri gerçekten özlemişim.

Çok yakında nerede bulabileceğinizin adresini vereceğim. Ayşe Hanım bana sürprizini sona saklamıştı, balık köfte… Kaç adet yediğimi ben bile şaşırdım. Balık köfte yapmanın tam zamanı…

Balıkçılarda bolca torik var. Aldığınız balığı defne yaprağı ve soğanla haşlayın. Sonrasında etlerini didin, içine rendelenmiş soğan, tuz –karabiber koyarak yoğurun, dileyen içine fıstık ve dolmalık üzüm koyabilir.

Izgara veya tava yapabilirsiniz. Yanında sos tartar -ki önceki yazılarımda tarifini vermiştim bir zahmet bakınız – ile çok güzel olur. Darbelerle geçen hayatımızdan geriye kalan sofralarımızın tek kazancımız olduğunu düşündüm eve dönerken.

Ayşe ve Turgay Sönmez çifti neler görüp geçirmişti ama içlerindeki çocuğu yaralayanlar olsa bile kimse öldürememişti.

“Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış’tan”…

Bugün Kartal pazarına gidin, ben oradayım. Sertifikalı organik ürünler almaya gidiyorum. Buğday derneği ve çalışmalarına önümüzdeki haftalarda değineceğim.

Daha fazla yazı yok
2024-05-14 03:18:51