A password will be e-mailed to you.

Bu sene dokuzuncusuna nail olduğumuz Design Week’i sanatatak.com için Meltem Cansever yazdı.

5-9 Kasım tarihleri arasında dokuzuncu Design Week’i idrak ettik.  Ülkemizin güncel tasarım alanındaki ilk düzenli etkinliği bir türlü yetkinliğe ulaşamıyor, eskisine göre belli bir düzene sahip, konteyner fikri güzel, ama bu kez katılımcıların –hepsine değil sözümüz- bir kısmının böyle bir etkinlikte işi neydi diye sormadan edemedik ve yine aynı özleme sahibiz: İstanbul’a daha kapsamlı, hacmi daha büyük bir etkinlik ve daha iyi seçilmiş katılımcılar, daha iyi düzenlenmiş sergiler yakışırdı.

Türkiye’nin tasarım sahnesinden umutlu olmak için çok nedenimiz var: Bienalimiz bile oldu. Design Week, dile kolay dokuzuncu yılında; bu her şeyin buharlaşıp gittiği âlemde öyle veya böyle istikrarla yineleniyor, dünya çapındaki tasarımcılarımız giderek artıyor. Tasarım Vakfı projeleriyle yolda… Hele o en yüksek puanlarla, bileklerinin hakkıyla ODTÜ, İTÜ, Mimar Sinan gibi okullara giren pırıl pırıl gençler yok mu? Akademisyenler de ellerinden geleni yapıyorlar, eğitimin çıtası çok yüksek.

Bu  ortam içinde, Design Week, en hafifinden yetersiz kalmıyor mu? Dokuz yıl içinde daha iyisini beklemek hakkımız, 2018 yılında tasarımın başkentliğine soyunan bir kent için kesinlikle daha iyisi olmalıydı. Daha kapsamlı, büyük ve biraz daha özenle seçilmiş katılımcılar istiyoruz!

Sezar’ın hakkı Sezar’a. Bir kez daha Design Week’te görmekten müteşekkir olduğumuz standlar vardı tabii. Sıtkı Kösemen’in çektiği fotoğraflara çeviri yapan tasarımcılar, tasarım dünyasının ruhunu ne kadar güzel yansıtıyordu! Şunu saptamak çok önemliydi: Tasarımın starları var ve biz onları sahne yıldızlarına benzer şekilde merak ediyor ve seviyoruz. Onların kendilerini bu şekilde ifade etmiş olmalarından büyük hazlar devşirdik… İstanbul’un çeşitli yerlerine yapılan enstalasyonlar çok iyiydi, tüm tasarımcılara tebriklerimizi yollarız.

Berlin Design Selection’da da yüksek kalitede ürünler gördük, ufuk açıcıydı. Taze Tasarım için ise çok daha iyiler de vardır diye düşünmeden edemiyoruz, Gezi’deki yaratıcılığa imza atan bir nesle göre daha çığır açıcı tasarımlar olamaz mıydı? İstanbul ve Tasarım temasını ele alan Design Spirit için lafı kıvırmadan söylemek isterim, 2014’te bunca tüketilmiş bir konuya bunca tüketilmiş açılardan bakılmasından bıktık, usandık… Ayrımcılık yapmak istemem, ama elişiyle tasarımı ayırmak gerekiyor.

IKEA’nın katılımcılar içinde olmasına ne dersiniz? Ben çok olumlu bakmadım valla, ama en azından kent ve ülke kültürünün tasarımla bağının kabulü anlamında aldığım şekliyle, müze mağazalarımızın işletmecisi BKG’nin bir standa sahip olması anlamlıydı. Böylece BKG hakkındaki fikirlerimizi söyleme imkânına kavuştuk: Müze mağazalarına havalimanlarındaki souvenir dükkânı muamelesi çekilmesinden çok ama çok rahatsız oluyorum. Olağanüstü bir kültür mirasımız var ve ona bugün verilecek karşılık böyle mağazalar olmamalı. Yoksul ama onurlu DÖSİM zamanında bile daha kaliteli ürünler vardı ve kendimizi, tarihimizi böyle oryantalist zırva ürünlerle temsil etmiyorduk. Türkiye’de yaşayan birisi olarak benim ülkemdeki müzelere layık ürünler istiyorum! Müze mağazacılığı bu değil, İKSV dükkânları, Sabancı Müzesi gibi çok olumlu örnekler varken kamu müzelerine kâr güdüsüyle doldurulan –ah yine bitmez tükenmez İstanbul ve Osmanlı manzaraları- ıvır zıvır müzelerde olmamalı. Müzelerde pazarladığımız ürünlerin sahiciliği ve yüksek kalitesiyle taban tabana zıt bir kitsch’lik içindeyiz maalesef.

Ve hakkında en çok konuşulan Islamapolitan… BKG’den sonra bu noktaya temas etmem tesadüf değil. İslam kıtalara egemen olmuş, dünya beğenisini değiştirmiş devasa bir kültür, devasa tasarım sorunlarıyla boğuşuyor. Mesela 21. yüzyılda cami mimarisi hakkında düşünmek varken bir İslam kenti tasarımı tahayyülü hakkında çok zayıf kalmadı mı bu sergi? Müslümanların Kâbe’yi bağlamla hiç işi olmayan Zaha’ya ve Foster’a emanet etmesi, kıbleyi gösteren seccadeler, zikirmatikler… İslami şehir hayatı kitsch ile tuhaf bir teknoloji, Batı-Doğu karşılaşması şeklinde ilerliyor, kadınların giysileri, ağızlara taktıkları tasma gibi maskeler, ev dekorasyonları… Tüm bunlara yaklaşmaktan kaçınılmış, suya sabuna dokunmayan sevimliliklerle bu iş olmuyor, böyle iddialı bir başlığın içini doldurmak gerek.

 

Ne diyelim, darısı onuncu yıla…     

Daha fazla yazı yok
2024-05-12 20:02:07