A password will be e-mailed to you.

Opera festivali izleyicisi böyle bariton görmedi. Taraf gazetesinden Özlem Ertan’ın Sibiryalı Divo’yla yaptığı lezzetli söyleşiyi yayınlıyoruz.

Siz bu röportajı okuduğunuzda, opera tarihinin en önemli seslerinden Dmitri Hvorostovsky Türkiye’den ayrılmış ya da ayrılmak üzere olacak. Oysa dün gece soprano Ana Maria Martinez ile birlikte 5. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin gala konseri için Zorlu Center’ın sahnesindeydi.

Giuseppe Verdi’nin, Gioacchino Rossini’nin, Richard Wagner’in, Igor Borodin’in ve daha nice bestecinin operalarından aryalar söylüyordu. Her ne kadar bu yazı dün geceki resitalden önce kaleme alınmış olsa da, okuduğunuz satırların sahibi, konserin güzel geçtiği konusunda size garanti verebilir. Zira Hvorostovsky’nin sahnede başarısız olduğu bugüne kadar görülmüş, duyulmuş değildir.

Sibirya doğumlu Rus baritonun sesi, yorumunun etkileyiciliği, kelimelerle ifade edilemez. Hvorostovsky’yi anlamak için dinlemek gerekir.

GÜMÜŞ RENGİ SAÇLAR

Geçen gün, yıllardır bıkmadan dinlediğim sanatçıyı görebilmek, onunla kısa bir röportaj yapabilmek için yollara düştüm. Programı yoğun, vakti az olduğu hâlde ondan 15 dakikalık görüşme koparabilmiş olmanın mutluluğu içindeydim. Hvorostovsky, gümüş rengi saçları ve hafif çekik gözleriyle tıpkı fotoğraflarda, ekranlarda göründüğü gibi… Üstelik de doğal ve esprili. Gülüyor, çevresindekilerle şakalaşıyor. Tabii bu arada benim sorularımı da cevaplıyor. İtalyan besteci Giuseppe Verdi hakkında konuşuyoruz önce. Ne de olsa kariyerinin ilk yıllarında Pyotr İlyiç Çaykovski’nin Maça Kızı ve Yevgeni Onegin operalarıyla şöhreti yakalayan Hvorostovsky, 2000’lerin başından itibaren Verdi repertuarına yoğunlaşmış durumda. Anlaşıldığı kadarıyla Rus bariton, bundan sonra da İtalyan bestecinin yapıtlarına ağırlık vermeyi sürdürecek. Zira, sanatçının şu sözlerinden başka bir anlam çıkarmak mümkün değil: “Her zaman Verdi söylemeyi hayal ettim. İnanılmaz güzellikte eserleri var. İnsan sesini ve şancıları düşünerek beste yapmış. Bu yüzden ben de zevk alarak söylüyorum. Kesinlikle en sevdiğim besteci Verdi.”

Geçen sene New York Metropolitan’da Rigoletto oynadığında herkes Hvorostovsky’ye hayran kaldı. Birkaç ay önce Covent Garden’daki La Traviata prodüksiyonunda Giorgio Germont karakterini seslendirdiğinde yer yerinden oynadı. Önümüzdeki sezon, bu iki önemli opera sahnesine yine bir Verdi eseri olan Maskeli Balo ile çıkacağını öğreniyoruz Hvorostovsky’den.

“BU HAYATA ALIŞTIM”

“Covent Garden ve Metropolitan’da iki ayrı Maskeli Balo projem var” diyor, sonra da son 25 senedir ne kadar yoğun çalıştığından söz ediyor: “Bu sene, Anton Rubinstein’ın Demon adlı eserini Saint Petersburg, Moskova ve Riga’da söyleyeceğim. Pek çok turne ve konser var. 25 senedir yoğun bir tempoda çalışıyorum. Ne zaman, nerede, ne yapacağımı beş yıl öncesinden biliyorum. Programımın ana hatları hep bellidir ama bazen yeni konser ve temsiller ekleniyor. Buna alıştım ve bu hayatı seviyorum.” Verdi’yi ve İtalyan operalarını çok sevmesi Hvorostovsky’nin Rus repertuarına sırtını döndüğü anlamına gelmiyor tabii ki. Sergey Rahmaninov, Pyotr İlyiç Çaykovsky, Modest Petroviç Mussorgsky gibi bestecilerin eserlerinden oluşan konserler veriyor; CD ve DVD kayıtları yapıyor. “Rus bestecilerin yapıtlarını konserlerimde seslendirmeye devam edeceğim” diyor.

“ÖYLE HİSSEDİYORUM”

İstanbul’da Hvorostovsky’yi en çok ezan etkiliyormuş. Müezzinin ağzından “Allahuekber” kelimesini duyduğu anda duygulanıyormuş. “Ezanı çok seviyorum. Ezan okununca duygulanıyorum, rahatlıyorum. Bende esrarengiz bir etki bırakıyor. Derin felsefi ve tarihî kökleri anımsatan bir müziği var ama sanki insanın özünü, ruhunu anlatıyor. En azından ben öyle hissediyorum” diyor sanatçı. O an benim aklımdan ise şu cümle geçiyor: “Hvorostovsky sesiyle büyülüyor, ezanla rahatlıyor.” “Şarkılar beni millî kahraman yaptı" Hvorostovsky, müzik konusunda değişik deneyimler yaşamaya açık. Eğer öyle olmasaydı II. Dünya Savaşı yıllarında yazılmış Rus vatanseverlik şarkılarını dünyanın hemen hemen her tarafında söyleyip tekmil Rusların göğsünü kabartmazdı. Konuşmamızda söz bu şarkılara da geliyor. Hvorostovsky anlatıyor, ben dinliyorum: “Vatanseverlik şarkıları projesini bana İstanbul Opera Festivali’ndeki konserimi de yöneten şef Constantine Orbelian önermişti. İlk başta bu öneriye pek sıcak bakmadım.

‘Ben, operacıyım; nasıl bu tür şarkılar söylerim’ diye düşündüm. Ancak sonra kabul ettim. Çünkü benim ninem de II. Dünya Savaşı’nda ölmüş. Ona ve savaşta hayatını kaybeden diğer Ruslara gönül borcu olarak kabul ettim bu projeyi. Bu kadar ilgi görmesini beklemi-yordum. Davetle ABD’ye, Meksika’ya ve Avrupa’nın pek çok ülkesine götürdüm bu projeyi. Rusya’da millî kahraman oldum neredeyse.”

http://www.taraf.com.tr/haber-soylemesi-zor-dinlemesi-hos-157058/

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 12:58:13