A password will be e-mailed to you.

21 Eylül’de Royal Akademi’de retrospektif sergisi açılan Antony Gormley, The Guardian’da yayımlanan söyleşisinde, heykelin onu koruyacak bir çatı, etiket ya da kuruma ihtiyaç duymadığını belirtiyor. Bu basitçe, dayanıklı ya da çevresel şartların kendini dönüştürmesine izin veren malzemelerin seçimi ile ilişkilendirilebilir. Fakat sanatçı, etkili bir sanat mekanının halihazırdaki atmosferinden ve sanatsal önyargıdan bağımsız heykellerin yaratılabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Diğer bir deyişle, sanatçının heykelleri, kendi gücünden başka güçlerle donatılmaya ilgi duymuyor; aksine varlıklarıyla, günümüzün başdöndürücü hızına karşı, içsel gözlem önerisi sunuyorlar.

Bugün 69 yaşında olan Antony Gormley, sanat yaşamının başından beri, birey olma problemini dış dünyadan gözlenebilen beden üzerinden ele alıyor. Yapıtlarında, insanın özle ve dolayısıyla çevreyle kurduğu ilişkiye görünürlük kazandıran bedenin, kaotik alandan uzaklaşmak isteyen halini izleyebiliriz. Dilsel olanı aşan ve izleyiciye sakinliği telkin eden bu iletişim şekli, farklı kişisel keşiflere de imkan tanıyor. Çeşitli yerlerde sergilendikten sonra, Liverpool Crosby Plajı’na kalıcı olarak yerleştirilen Another Place isimli iş, bunun iyi bir örneği. Sanatçı, kendi bedeninden kalıp alarak yaptığı döküm heykelleri, yaklaşık üç kilometre boyunca ve farklı aralıklarla plaja yerleştirmiş. Hepsi ufka bakan heykellerin bir kısmı ise denizin içine sokulmuş durumda. Suyun gel-git hareketi ve plajın kum zemininin de dahil edildiği çalışmada durağan görünen, harekete tepki vererek varlık alanını esnetiyor.

Antony Gormley, Another Place, 2005

Sessiz ve sakince ufka bakan bedenler, suyun çekilip yükselmesiyle belli oranda ya da tamamen gömülüp ve/veya açığa çıkıyor. Yanı sıra suyla ve havayla temas eden metal paslanıyor, yosunlanıyor, su canlılarının istilasına uğruyor ve benzer değişimler yaşıyor. İnsan müdahalesi de dahil olmak üzere, tüm dışsal olaylara, durağanlıkları ölçüsünde tepki veren bedenler, hem temsil ettiği ırkın dünya üzerindeki geçmişini hem de kendi çağında farklı değer yargılarıyla şekillenmeye çalışan bireyi anımsatıyor.

Sanatçının diğer çalışmalarında da bedenler, konumlandıkları mekan/çevre ile (daimi ya da geçici) özel bağlar kuruyor. Heykellerin çoğunun çekici bir içe kapanıklığı var. Fakat tamamen yaşamdan koptuklarını da söylemek zor. Daha çok mistik bir durağanlık halini tercih etmiş gibiler. Dolayısıyla içe çevirdikleri bakışlarını, mekan ya da çevrenin etkisiyle genişletiyor ve yüzeylerini, yüzleşmelere olduğu kadar karşılaşmalara da açıyorlar; İngiltere’nin en ünlü kamusal sanat eseri ve dünyanın en çok izlenen heykellerinden biri olan Angel of The North‘ta olduğu gibi. Newcastle Gateshead’de bölgeye hâkim bir tepe üzerine yerleştirilen Angel of The North isimli heykel, kanat gibi görünen kollarını iki yana açan devasa bir melek. Heykel, yerleştirildiği bölgenin geçmişini, madencilere atıfta bulunarak kucaklarken, günümüze de yüz çevirmiyor.

Antony Gormley, Angel of the North, 1998

İzleyiciyi hâlâ büyük oranda sürdürdüğü pasif rolden uzaklaştıran Gormley, zaman zaman onları işlerin parçası yapıyor ya da buna izin veriyor. Küçük boyutlu binlerce terracota heykelinden oluşan Field isimli yerleştirmesinde ise izleyiciyi dışlayarak işini tamamlıyor. 1989 yılında 150 adet figürle New York’ta, aynı yıl 1100 adet figürle Avustralya’da sergilenmeye başlayan çalışma, arasında boşluklar bırakılarak daire formunda oluşturulan figür yığınlarınlarından, izleyiciyi içine almayan bir kalabalığa dönüşmüş. İlk sergilerde figürler Gormley, yardımcıları ve öğrenciler tarafından yapılırken, 1990’da Meksika’da tuğla üreten kalabalık bir grup ile birlikte hazırlanmış ve sayıları 35.000’e ulaşarak izleyiciyi dışarıda bırakmaya başlamış.

Antony Gormley, Field for the British Isles, 2015

Soğuk kalabalıkları işaret ediyor

Gormley, farklı ülke ve şehirlerde sergilediği bu iş için çocukların ve yerli üreticilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişiyle çalışmış. Zamanla sayıları yüz binleri bulan heykeller, detaydan uzak, yüzeysel olarak şekillendirilmiş küçük boyutlu figürler. Bedenlerin ana hatları bile çok belirgin değil. Üretim aşamasında yer alanlardan kalemle göz oyukları oluşturmaları ve yaklaşık boyutları gibi belli istekler dışında bir şey istenmemiş ve kısmen özgür bırakılmışlar. 2003 yılında Çin’de 350 köylü, 125 ton çamur kullanarak heykel sayısını 210 bine çıkarmış. Sergilendiği mekânlarıın tüm tabanına yerleştirilen eğreti bedenler, soluk alıp veren bedenleri yalnız belirgin noktalardan izlemeye zorluyor. Distopik ipuçları barındıran alanlar, üretim aşamasındaki sosyal paylaşım ve duygusal aktarımı saklayarak, soğuk kalabalıkları işaret ediyor.

Antony Gormley, Feeling Material IX, 2004

Kalabalık yığından bedenin sosyal yanına dokunması beklenebilir. Ancak öne çıkan ve aynı yere bakan gözler (izleyiciye), kendi sosyal gruplarını değil, dışladığı kişileri izliyorlar. Hâttâ bir temas arzusu duyduklarını bile söyleyebiliriz. Bu, insanın kimseye göstermediği (dışladığı) yanına bir atıf olarak okunabilir.

Antony Gormley, Essere, 2019

Gormley, izleyicisi için davetkâr konstrüksiyonlar oluşturmayı da seviyor. Bunlar bedenin sınırlarını kabataslak temsil eden bir koridor ya da daha kompleks bir ortamdan oluşuyor ve seyircinin içeri girmesiyle anlamını kazanıyor. Bedensel sınırları, mekanların sınırlarıyla karşılaştırarak gerilim yaratan sanatçı, sergi mekanının sınırlandırıcılığını da tartışmaya açmış oluyor.

Londra ve Sao Paola’da sergilenen yerleştirmesi Event Horizon‘da günlük hayatın içindeki insanları gökyüzüne bakmaya çağıran bedenleri kullanıyor. Bedenler, görünenin ardındakine odaklanıyor. Çatılara yerleşip, şaşırtıcı bir şekilde sokaklardan gelip geçen insanların karşısına çıkıveriyorlar.

Antony Gormley, Event Horizon, 2010

Bedeni o kadar çok gösteriyor ki görüneni anlamsızlaştırıyor

Sanatçı, izleyiciyi dahil etmediği işlerinde bile, onlarla dolaylı bir iletişim içinde olmayı tercih ediyor. Farklı duygu durumlarında kalıpları alınan, çoğunlukla sancılı görünen bedenleri kullanıyor ya da bedeni o kadar çok gösteriyor ki görüneni anlamsızlaştırıyor.

Gormley, kimi zaman da bedeni geometrik formlarla yeniden oluşturuyor ya da onu bir silüet olarak bırakıyor. Sınırlarını koruyarak yeniden yarattığı bedenleri ise işleyişin yeniden kurgulanması olarak okuyabiliriz. Baskın yaşam biçimine entegre olabilmek için kendine yabancılaşan beden, kolektif bilinçten sıyrılmak için yeni bir kurguya ihtiyaç duyabilir. Böyle bir yaşamda beden farkındalığı yoktur ve işleyiş, bireyden bağımsız ilerler.

Antony Gormley, Stand, 2017

Sanatçının kendi bedenini model alarak yarattığı onlarca beden, bireysel bir ölümsüzlük arzusunu akla getirebilir. Ancak heykelin kendinden başka hiç bir şeyden güç alamayacağını belirtmek, yaratıcısını dışlamayı da gerektirir. İçe dönme telaşına kapılan, metal bir hapishanenin içinde farkedilmeye çalışan, parçalanmış evreninde piksellenerek sınırlarını kaybetmeye başlayan, nerede başlayıp nerede bittiğini arayan tüm bedenler, kendi dünyalarını göstermek için ihtiyaç duydukları yüzeyi sanatçıdan ödünç alarak anonimleşiyor ve yapıtlar, bir düşünürün tutarlı tartışmasındaki sözcükler gibi kendini açıklıyor.

 

Kaynaklar: http://www.antonygormley.comhttp://www.artscouncilcollection.org.uk

 

İLGİLİ HABERLER

7 milyon dolarlık erotik sanat müzayedesi

https://www.instagram.com/sanatatak/p/ByVIGBKHJA6/

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 08:15:11