A password will be e-mailed to you.

Shoreditch Grind’e gidin. Londra merkezinin hipster bölgesi dolaylarında. Kabaca yontulmuş masaları, kocaman pencerelerinden yeterince ışık alan sade aydınlatmalı bir kafe burası. Sonra ise Manchester’daki Takk’a doğru yol alın, büyük cam vitrinleri, restore edilmiş ahşap mobilyası ve asma Edison ampullü aydınlatmaları olan bir kafe. Şimdi ikisini karşılaştırın: Farklı yerlerde olduğunuzu dahi anlamayabilirsiniz.

Bu mekanların aşırı benzer dekorasyonları tesadüfi değil. Bu kafeler bir zincire ait değiller ve iç tasarımları da tek bir şirket/kişi tarafından düzenlenmese de hepsinde tekrarlanan aynı tarzı görüyoruz. Bu hipster dönüşümü sadece endüstriyel makineleşmeye takıntılı Londra ve Manchester için geçerli değil, tüm dünyaya yayılıyor. Pekin’den Bangkok’a, Seul’den San Fransisco’ya…Tabii ki sadece yerel kafelerle sınırlı kalmıyor. Görünüşte modern, marjinal, farklı olan her mekan, bar veya restoranlar, küçük moda butikleri ve ofisler aslında çok benzer ve sıradanlar. Bir kafe aslında ‘’WeWork’’ ofisi alanına benziyor. Nasıl olur da tüm bu aynılıklar bize bu kadar havalı geliyor?

Bu yazı Amerikan teknoloji sitesi The Verge için hazırlandı. Ben bu stili ‘’AirSpace’’ olarak adlandırdım. Çok basit birkaç sembolün karışımından fark edilebilir –eskitme döşemeler, Edison ampulleri, yenilenmiş endüstriyel aydınlatmalar– aslında tüm bu benzerlikler gezileri sırasında ‘’otantik’’ yerler keşfettiklerini düşünmek isteyen, sürekli seyahat eden elit kesim için ancak gerçekte bu insanlar aynılıkları istiyor: daha çok rustik iç dizaynlar, sans-serif logolar ve klişe renkli duvarlar, halılar…

Bu süregelen tekrarlılık bundan. Modern yaratıcı kişiler Berlin’e veya Tallinn’e seyahat ederse, AirSpace’e benzeyen mekanları arayıp bulacaklardır. Sonrasında muhtemelen Foursquare’de önerecek, Instagram’de fotoğrafını paylaşacak ve kültürel olarak benzeştiği arkadaşlarının onayını (beğenilerini) bekleyecektir.Tüm bu ‘’AirSpace’’ coğrafyası yavaş yavaş büyüyor hatta onun içinde dünyayı gezebilir ancak ondan asla kurtulamazsınız.

Bir bardan, ofis alanına veya apartmana geçebilirsiniz ve kendinizi hala aynı ‘’AirSpace’’ olayı içinde çevrelenmiş bulursunuz.Hızlı internet, bir bardak sert kahveniz, iletişiminizi sağlayacağınız ve vaktinizi geçireceğiniz konforlu bir ortam, konforlu koltuklar tüm bunlar sizin için hazırdır. Asla bulamayacağınız ise ilginç ve benzersiz olan herhangi bir şeydir.

Airspace’e sebep olan birkaç faktör var, birincisi hareketliliğin, sık seyahat edebilme kabiliyetinin artması. Artık çok daha fazla insan daha önce hiç olmadığı kadar hızlı seyahat edebiliyor ve genellikle aynı merkezi şehirlerden geçiş yapıyorlar (Londra, New York, Los Angeles, Hong Kong) ve tabii çoğu aynı zevkleri taşıyor. Küreselleşme ve onun daha da yoğun halini yaşıyoruz, her şey çok daha geniş bir ekonomik spektrumda, daha fazla insan için erişebilir hale geldi. Hızlı seyahat edebilme ve hareketlilik hali artık sadece zengin kesimler için değil, uzaktan çalışma da oldukça yaygınlaştı. Bali’de bile olsanız işinizi yapabilir ve tek bir şey kaçırmazsınız.

Dünyanın farklı yerlerinden insanlar estetik algılarını, arzularını Facebook, Instagram, Pinterest, Foursquare gibi ortak sosyal platformlardan yüzlerce, milyonlarca takipçileri ile paylaştıkça tatlar ve zevklerimizde küreselleşiyor. Tüm bu algoritmalar tüketim şeklimizi şekillendirdikçe, bizler aynı şeyleri arzulamayı öğreniyoruz; sade iç dizaynlar, eskitme döşemeler, Edison ampulleri vs. Kinfolk dergisinin ya da Moncler’nin metastatik gerçek hayat versiyonu gibi.

Girişimci şirketler, teknolojiyi kolay mekansızlaşma algısını teşvik etmek için kullanıyor ve hazır yapılmış bu genel atmosferi tüketme isteğimiz doğrultusunda bu aynılık deneyimini üretmeye başladılar. Biz çocuk yerine konuluyoruz. Örneğin Roam, ortak yaşam ve çalışma alanları sunan uluslararası bir şirket, sakinlerine aynı yaşam tarzını (aynı dekorasyonu) Miami’de Madrid veya Ubud’da sunuyor, sakinler istedikleri her yerde ayda 1.500 poundu gözden çıkararak yaşayabiliyor. WeWork’ün WeLive şubesi ise sürekli seyahat halinde olan çalışanları için ahşap mobilyalı, zorunlu teknolojik dekorasyonlu yurtlarında yer veriyor. Tüm bunların yanında aslında ‘AirSpace’ olayının öncüsü Airbnb. Platform, üyelerinin yerli apartmanlarda kalarak; ülkeler, şehirler arasında sorunsuzca seyahat etmelerini sağlıyor. Şirketin sloganı ise ‘’siz her yere ait olabilirsiniz’’ ama Airbnb tamamen AirSpace’e benziyor. Airbnb ile çalışan danışmanlar ve ev sahipleri aynı zamanda şirketin kendi mimarları, tasarımcıları bana belirli benzerliklerin yaygınlaştırıldığını anlattılar ve üyelerin talepleri de bu yönde. Ancak başka bir taklitçi kafede laptopunuzla oturmak pek de ‘yerel’ değil, aynı görünümlü bir başka küreselleşen şehre neden gidelim ki?

Tüm bunlara rağmen ‘’AirSpace’’ sıkıcı estetik algısından ibaret değil. AirSpace bu kolayca değiştirilebilir yerlere ait olanlar ve olmayanlar arasında ayrım yapıyor. Bu platformu oluşturan ve imkanları sağlayanlar da önyargılı: Harvard araştırmaları gösteriyor ki Airbnb ev sahipleri Afrikan-Amerikan isimli kullanıcıları ağırlamayı pek tercih etmiyor.

Ekonomik bir ayrımcılık da mevcut, AirSpace’e erişim pahalı, ya 3 poundluk kahve, ya WeLive’de veya Roam’da apartman kiralamak, ya da bunları karşılayamıyorsanız sistemden çıkarsınız.

AirSpace kullanışlı, sahiplerine nerede olurlarsa olsunlar konfor sunuyor. Onları hemen tanıyabilecekleri bağlanabilecekleri aynılıkların içine yerleştiriyor. Bir tık ile mekanınızı değiştirebiliyorsunuz. Ancak ’aynı farklılıklar’ sizi havaalanının salonlarından itibaren karşılayacak yerel binaların ardında otel gibi görünmeyen ancak öyle davranan yerlere götürebilir. Bu hoşnutsuzluk artık bir kaygıya dönüştü. Her yer gerçekten aynı mı görünmeye başladı? Etrafınıza bir bakın belki şaşırırsınız. Bir dahaki sefer gidilebilecek bir bar veya kafeyi ‘Yelp’ veya ‘Foursquare’ yorumlarından seçecekseniz veya Airbnb’ye kayıt oluyorsanız aşağı yukarı aynı tip insanlar tarafından değerlendirilen bu tarz sitelerden yardım alacaksanız, bir bakın eskitme döşemeler, endüstriyel ışıklandırmalar veya sahte İskandinav minimalizmi görüyor musunuz? Öyleyse AirSpace’e hoşgeldiniz. Burayı terk etmek oldukça zor.

Kaynak: Same old, same old. How the hipster aesthetic is taking over the world

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 19:39:58