A password will be e-mailed to you.

İzmirli kadın şair Didem Madak, Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı organizasyonuyla adına düzenlenen sempozyum dahilinde 11-12 Aralık 2014’te gündemimize konuk oldu.


Şimdiye dek okumalarınıza her nasılsa uğramamış veya çoktan başınızın tacı yahut yoldaşınız olmuştur belki; adını duymuş, duymamış, aslında bu anı bekleyip durmuş olabilirsiniz. İzmirli kadın şair, Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı organizasyonuyla, Didem Madak Sempozyumu dahilinde 11-12 Aralık 2014’te gündemimize konuk oldu. Sırasıyla Grapon Kağıtları (2000), Ah’lar Ağacı (2002), Pul Biber Mahallesi (2007) kitaplarında yer alan şiirleriyle yazınımızda kalıcı bir yer bulan, diğer yandan kendi yaşamına tanıklık edenlerde derin iz bırakan şair, bizler tarafından anılmaya ve anlaşılmaya çalışıldı. Çeşitli kültürlerden ve alanlardan akademisyenler, şairler ve şairin dostları tanıklık ettikleri, paylaşmak istedikleri, hayranlık duydukları veya altını çizmek gereği duydukları detaylar ile bu sempozyuma katkıda bulundu.


Sempozyumdan kalan yüklü anlardan birinde öğrendiğimiz üzere, Pulbiber Mahallesi’nin gerçek sakinlerinin de katıldığı bir son yolculukla, 2011 yazında aramızdan ayrılan şair; yaşamı kendine özgü tavrı, kıvrak zekası, cüretkar sınır tanımaz şiiriyle kucaklıyor ve örüyor satırlarında. Eşyalara, tavırlara, beklentilere yepyeni yakıştırmalarla savaş açıyor veya kafa tutuyor; sözcüklerin üzerinde sihirli bir dans icat eder gibi yaşam suyunun karşı kıyısına geçerken hoplayıp zıplıyor. Büyün bunları çocukluk arkadaşınız, çağdaşınız, ruhdaşınız gibi muzip ve alçak gönüllü yaparken masumiyetini bilgiçlikle karıyor gibi. Her an her şey çıkabilir karşınıza çünkü şiiri yaşam. Yolculuk, seyahat, gündelik koşuşturmaca, kokular, korkular, gelen ve geçenler hemen akıcı dünyasına uğruyor.


Bahsi geçen isimler dışında kısaca dikkati çeken başka bazı konuşmacılardan söz açarsak; şair Riitta Cankoçak kadın ve kutsal olanı gözlüyor örneğin. “Dua geleneği var” dediği şiirde, klasik anlamda bir tanrı figürünün yutulmuş olabileceğine işaret ediyor. Ki gerçekten de ruhani meselelere kafa tumasında şahane bir ses bulduğunu düşünmemek olanaksız Madak’ın. Her zaman kurmaktaki ustalığı ile dikkat çektiği mesafeli alay bu konuda da baş yardımcısı. Finlandiya’ya uğramadan olmaz, Kalavela destanında zorla evlenme – kendini koyvermek yerine ölümü seçme çerçevesinden bir kadın hikayesine işaret ederek Aino’nun Kaderi mitolojik öyküsünden bahsediyor. Kadın anlatısı bağlamında kurduğu paralellik yaklaşık olarak; toplumun kadın kişi üzerine yıktığı veya yamadığı sahte, verilmiş kimlikten kurtulma eylemi. Madak’ın bunu nesnelere yerleştirdiği insansı özelliklerden de yararlanarak, “anı” ve “deri değiştirme” vesilesiyle yaptığını düşündüğünü ifade ediyor.


Riita Cankoçak’ın “bıkkınlık” bulduğu mekan ve zamanın, Mahmut Temizyürek “kelimeleri kırpan bir origami” ile kurulduğunu söylüyor. Dostluğunu bizlerle paylaşan Müjde Bilir’in de yer aldığı oturum belki en duygu yüklüsü oluyor. Yazarı yalnız şiirlerinden tanıyanlar da benzer anlar yaşamadı değil mikrofonun başında ancak bu defa gerçekle olan bağ, edebiyat okuyucusu ve inceleyicisini şiddetle sarsıyor. “Kadınlıkla gurur duyan” şairin güçlükle aktardığı cenazesi için Bilir “hayatın içinden bu defa şiir fışkırmaktadır” diyor. Yaşamın şiire dönüşmesini dinliyoruz. Gerçek olaylar paralelinde ve birlikte yaptıkları röportajda kendi sözlerine göre kaybolmak mütevazı bir cesaret istiyor. Bunun bir izdüşümü olarak görülebilir ki Bilir’in de belirttiği gibi son şiirinde “şamanın gözleri” “kayboluştan varoluş çıkarıyor”.


Bir tür şair açmazında gibiyiz adeta ilk kez bunlar toplanılıp konuşuluyor, ancak yakın çağdan bir ses izlediğimiz. Bu da durumu daha da kendine özgü yapıyor.


Edith Piaf eşlikli ve #şiirsokakta‘lı sempozyumda belki tek pürüz benzer yorumlar ve aynı alıntıların çokça tekrar edilmesiydi diyebiliriz. Plath, Cixous ve İrigaray sıkça anılıyor. Erdem Çolak politika ile poetikayı bir araya getirip sempozyumun en politik ve ses getiren konuşmalarından birine imza atıyor. Neşe Yaşın, “Kadınlık Halleri Müzesi: Kadınların Kolektif Belleği Bağlamında Didem Madak Şiiri” başlıklı konuşmasında “kadın damarının önünü açıyor” diyor. Derya Acuner ise “kendini erkekten farklı kılan her şeyle karşımızda gücünü kazanıyor” diyor ve bir kolaj ile sözünü noktalıyor. Öte yandan Nazmi Ağıl doğaçlama bir güzellemeyle sempozyumu şiirleştirmeyi ve gün sonunda istek üzerine yeniden ozanlık edip söylemeyi ihmal etmeyerek belleklere kazınıyor. Şerife Yalçınkaya’nın dediği gibi muhtemelen bir kesim için aşırı popülerleşmesi sebebiyle edebiyat dünyası bu şiire uzak kalmış olabilir; ki bu değişmekte. Hem Asuman Susam’ın hem Esra Yalazan’ın dediği gibi bir “tekinsiz” olma durumu var; ama bu hemfikir olduğumuz bir tanıdık ve saklanmayan gerçekçi/içten ses ile çekici ve tanıdık hale geliyor okuyucu için.


Dilek Direnç kapanışta “kanon dışıların zorlamasıyla değişen kanon”a dikkat çekerken; eril geleneğin (ev için hayat gibi) değersiz bulduğu hemen her şeyde, şairin kendisini “besleyecek damar” bulduğunu belirtiyor. “Cinsiyetli”, “sınıflı” “karamizah” bezeli ve “öncellerine selam çakan” şiirler çıkar böylece. “Madak’ın feminist politikalara ve okumalara yol açması temennisi ile” “eksik sempozyum” Solmaz Zelyüt tarafından kapatılıyor. Son şiiri kendi sesinden Madak, tüylerimizi diken diken ederek kayıttan okuyor.


Tatlı bir sürpriz ile raflarda bu ay, dergi kapağında, sevgili şair yeniden karşımıza çıkıyor. Varlık Dergisi Ocak sayısında sempozyumda yer alan kimi konuşma metinlerinin ve sempozyumda söz alan edebiyat insanlarının düşüncelerinin bir kısmına erişmeniz mümkün. Yer verilen başlıklar şöyle:


Platon Didem’i Sevdi – Solmaz Zelyüt,


Didem Madak’ın Şiirleri Üzerinden Kadınların Eşyayla İlişkisini Okumak – Derya Acuner,


Didem Madak Şiirinde Zaman ve Mekân – Cemal Salman,                      


Bir Sempozyumdan Kalanlar – Asuman Susam.


Bir diğer kısım da Duvar Dergisi Ocak – Şubat sayısına Zeynep Direk tarafından not düşülüyor; bir kadın felsefecinin bir kadın şaire yaklaşımına tanık olmak için: “Didem Madak’ın Şiirinde Söyleyiş: Ses, Sesleniş ve Hitap” yazısına başvurabilirsiniz. Sempozyum akabinde, karşımızda bu yankıları bulmak gerçekten çok güzel. Üstelik daha sonra tüm bildirilerin derlenip basılması da bekleniyordu. Her ne kadar sempozyum yaşayan bir tartışma olsa da, kalıcılık da önem arz ediyor. Bu yüzden Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden umutla baskı haberini bekliyoruz.


Şairin, kendi deyimiyle “durup dururken bağıran şiirler”iyle tanışmak için, Varlık dergisi Ocak sayısını ay sonundan önce yakalayın veya Metis Yayınları’nın yeniden bastığı üç eserinden birini aralayın. Yılın ilk şiir kitabı kadın şair’den olsun. Unutmamalı muhtemelen “caiz bulunmamış” özgeçmişinde belirttiğine göre Madak, “Şu sıralar cadılık, büyü çeşitleri gibi konularla ilgileniyor ve bir Efsun Kitabı düşlüyor”*. Aynı olmalı hâlâ. Çünkü biz onu öyle biliyoruz ve katiyen kendisini bu işlerinde yalnız bırakmıyoruz.

 

 


Kaynaklar


Arka Kapak Dergisi ve Sabit Fikir Dergisi sempozyum haber ve program içeriği: http://www.arkakapak.com/genel/duruluk-ve-cesaretin-sairi-didem-madak-sempozyumla-anilacak/


http://www.sabitfikir.com/haber/ege-universitesinde-didem-madak-sempozyumu

 


Evet Benim Sanat Portalı’ndan seçme şiirler, Asuman Susam’ın şair hakkında bir yazısı ve Orhan Kahyaoğlu’nun Radikal’de çıkmış bir yazısı ile kısa yaşam öyküsü  için http://www.evetbenim.com/haber/haberdetay/18019-sair-Didem-Madak-Sempozyumu-Ege-universitesi–Sosyal-Bilimler-Enstitusu—iZMiR-11-12-Aralik-2014.html


 


*13 Mayıs 2010 tarihli “Şiir festivalinde sansür krizi” başlığıyla Sol Haber portalında yer alan haberde aktarılıyor. Sol Haber Portalı “Şiir festivalinde sansür krizi” manşetli yazı için:
http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/siir-festivalinde-sansur-krizi-haberi-28188


 

Daha fazla yazı yok
2024-05-14 03:48:55