A password will be e-mailed to you.

 ‘Kayıtsızlık Şenliği’ Kundera’nın belki de en ‘kadınsız’ romanı. Fakat erkekler üzerinden yürüyen hikayenin, arka plandaki sevgili, hizmetçi, anne, eş ve kız evlat tipleriyle kadınlar hakkında bir çok şey anladığı ve anlatmaya çalıştığı aşikar.

Annesine olan bağlılığını, on yaşındayken göbek deliğine dokunuşu olarak anımsayan; günümüzün yeni modası, kadın erotizminin bir türlü anlamlandıramadığı çukurunu sorgulayan Alain…

Kadın cazibesinin kaybettiği anlamını arayan, müze sergisi önlerindeki uzun kuyruklardan bunalıp, kendini parklardaki heykellere bakmadan geçen insanların durumlarıyla oyalayan, dudağının kenarında uzun, küçük bir gülücük… Ramon

Doğum gününde ölümünü de kutlamak isteyen ve kanser olmadığını öğrendiğinde biraz üzgün, ama arkadaşına söylediği kanser olduğu yalanından hoşnut D’Ardelo…

Kokteyl partileri organize eden, annesi ölüm döşeğinde, küçük bir bilge… Charles.

Mesleği olan oyunculuğu gerçek hayatta da yaşatmak için uydurma bir kimliğe bürünen, neşeyi arayan Caliban…

Milan Kundera’nın son kitabı (belki de gerçekten son) bu beş karakterin aynı zaman diliminde birbirlerine paralel bir portresini sunuyor. Birlikteyken, ya da birlikte değilken de hayatları birbirlerine dokunan bu beş arkadaş, Kundera’nın varoluş zemininde nefes almaya çalışan, orta yaş üzeri bir avuç erkek.

Neredeyse hiç kadın karakterin olmadığı ‘Kayıtsızlık Şenliği’ Kundera’nın belki de en ‘kadınsız’ romanı. Fakat erkekler üzerinden yürüyen hikayenin, arka plandaki sevgili, hizmetçi, anne, eş ve kız evlat tipleriyle kadınlar hakkında bir çok şey anladığı ve anlatmaya çalıştığı aşikar. Gülüşün ve Unutuşun Kitabı’ndaki ya da Ölümsüzlük’teki kadar derin kadınlar yok, fakat daha derin anlamlar yüklü bazı metaforlar sunuluyor okura.

Kalça, uyluk ve memeler… Tüm erkekler kadınlarını bunlardan tanıyabilir diyor Kundera, fakat göbek deliğinden kimse kadınları ayırt edemez. Göbek deliği kadınları kimliksizleştirir. Erkek bedenlerinin devamlılığı yoktur ama kadınların içinden başka bir göbek bağıyla ona bağlı başka kadınlar ve erkekler çıkar. Göbek deliğinin kimliksizliği… Melekler ve Havva…

Geçmişi, geleceği ve şimdiki zamanı Birbirine olağanüstü bağlayan Kundera, bu yeteneğini (ilgisini) bu kitabında da fazlasıyla gösteriyor. “Ölümsüzlük” romanında Goethe ile bağdaştırdığı şimdiki zamanı, bu kez daha küçük bir romanda Stalin, Schopenhauer, Kant, Kalinin gibi insanların kırıntılarıyla besliyor.

Mizah anlayışını asla kaybetmeyen dili ve usta anlatımıyla Kundera, karakterlerine yine küçük bir ‘şaka’ yapıyor. Karakterlerinin neler yapacağını adı gibi bilen yaratıcı, adeta bir kukla tiyatrocusu edasıyla onlarla oynuyor ve çağdaş dünyanın meselelerine onları bularken, bir yandan da bu gerçeklikten onları kaçırmaya çalışıyor.

Gökyüzünden düşen melekler, özür dilemenin yarattığı suçluluk duygusu, çişini yapamayan bir adama koca bir diktatörün şefkati, gezegendeki insan sayısı kadar öznel görüş, kayıtsızlığın kadının baş parmağına bir tüy gibi konması… Stalin ve Kalinin’in küçük bir at arabasına bir çocuk şenliğinde binivermesi gibi kayıtsız her şey ‘kendine’. Kayıtsızlık Şenliği kaçırılmaması gereken küçük bir başyapıt. Belki de büyük yazarın son sözü.

Daha fazla yazı yok
2024-05-14 04:37:46