A password will be e-mailed to you.

Erol Eskici’nin "Nostomania" adlı sergisi, Galeri Daire’deki "Çoktan Seçmeli" ve Kadıköy Sanat Meclisi Ali Şimşek’in sanatatak.com’da yeniden yazmaya başladığı Kriztik köşesinin ilk konuları. 

Kendi ayıbım. Erol Eskici’yi yeni keşfettim. Sanatorium’da açılan “Nostomania”, frotaj hissi veren, yoğun leke ve çizgiselliğiyle duyumsanan işlerden oluşuyor. Sert uçlar ve kıvrak lekelerin doğurduğu bir çizgisellik bu… Melankoli ile sarmalanmış, uslu bir “Tekinsizlik” sızıyor izleyen gözlere. Sergi çeşitli parçalar arasında salgılanan hüzne odaklanıyor. Yıkıntılar, çocuğun bakışı, titreyen serçe… Tarkovski sinemasını andıran bir durgunluk içinde dikiliveriyorlar.

Nostomania dizisindeki manzara, Özneler’deki parçalanmış yüzlere bağlanıveriyor. Özneler ise inşaa edilen bir Nesil mühendisliğine bağlanıyorlar. Nesil İnşaası ve Özneler birbirine bağlanan kırık menteşelere dönüşüyor. Bir okul yıllığından üstümüze sökün eden müfredat. Kayan, deliklere dönüşen, kariyere ve başarıya çağrılmış, “eksik” ya da fazla kalmış portreler…. Yüzlerimiz, öğretmenlerimiz ve velinimetlerimiz. İlmek ilmek kurulan resmi ideoloji ve ulus devlet düşü…

Sakin endişe…. Resimlere baktığımda ilk duyumsadığım his. Kendini hemen koyvermeyen, bazen sinsi bir tını kazanan tedirginlik.

Özneler dizisi direkt isimlerle kodlanmış. Üstüste binmiş Suzi ve Mehmet gibi. Bir palimsest oluşmuş, kazınınca altta uyuklayan başka bir bellek çıkıveriyor; silinemeyen kalıntı. Eskici, silme eyleminin kendisini gösteriyor. Birbirini sildikçe oluşan başka yüzler. Silme sadece negatif bir eylem değil. Birbirini sildikçe, çeperlerdeki siliklikle oluşacak belki başka bir umut ya da hafıza.

Özneler’in karşısına dikilen, resmi ve saygı talep eden Mimari duruyor hemen yanı başımızda. Katlanmış, her katı yukarıyı çağıran, iktidar ve tabiiyet talep eden binalar. Total Kurumlar, Yüceler Yücesi ve de Çit! Büyük çitlemenin getirdiği devlet. Gücün en rahat konakladığı mermer, taş veya ahşap oluyor. Faşizmin Anamorfik Mimarisi….

Özneler, Nesil bu mimari içinde taşlanıyor; eğitiliyor ve okul yıllıklarındaki parçalanmış yüzlere dönüşüyor. Eskici, Althusser’in ünlü Devletin İdeolojik Aygıtları’nı hatırlatırcasına yüzleri birbiri üzerine dikiveriyor. Acımasız bir dikiş ve de dikiz!

Devletten, nesil üretme teknolojisinden Özneler’e uzanan bir gerilimi boyuyor Eskici.

Nostomonia 28 Mart tarihine kadar Sanatorium’da izlenebilir.

 

SERİN KANLI OLMAK


Daire Galeri, 21 Şubat-28 Mart 2015 tarihleri arasında “Çoktan Seçmeli” adlı sergiyle anti-pop, Didem Erbaş, Nesren Jake, Korhan Karaoysal, Buğra Erol, ve Seher Uysal’ı ağırlıyor. Sergi, çalışmalarında öğrencilik süreci, eğitim, okul temalarına yer veren sanatçıları bir araya getirme düşüncesinden yola çıkıyor. Siyah önlük, beyaz yaka ve de zorunlu müfredat. Uzun süredir işlerini göremediğim anti-pop ile karşılaşmak güzeldi. Anti-pop, Facebook sansürü vakasından beri paylaşımlarını önemli ölçüde azaltmıştı; “Çoktan Seçmeli”de yer alan işi, bence serginin ikonu olmuş. Sınav kağıdına noktalanmış bir çöpe gitme vakası. Metaforsuz sadece “düz anlamı” gösteren bir çalışma. Gerçekten dikey metaforlar, yataya ve düz anlama çekildiğinde, eksiz ve söyleme ihtiyaç duymayan bir “gerçek”i gösteriveriyor. Yani kafeste beyaz bir güvercin ölmüşse; barış ya da hapislik söylemine ihtiyaç duymayan bir ölümdür bu… Metafora gerek duymayan, simgeleştirilemeyen “gerçek”. Ya da simgeleştirilmeye direnen hayat.

Ne yazık ki, Daire’de açılan sergi, açılışında gerçekleşen olayla konuşuldu. Daire Sanat’ta yaşanan mahalleli gerilimi Soylulaştırma süreci yaşayan muhitlerdeki kültürel fay hatlarını bir kez daha gözümüze sokmuş oldu. 2011’de yaşanan büyük gerilimden sonra, küçük olsa da galeriler ve semt sakinleri arasında bazı sürtüşmeleri yaşadık. Ülkenin genel muhafazakarlaşma eğilimi ve Gezi sonrası ivmelenen kutuplaşma, ileride yaşanacak sürtüşmelere dönük sinyaller vermiyor değil. Yapılacak ilk iş sakin olup meseleyi bir mekanı “geri almak” ya da geri çekilmemek gibi bir yerden okumamamak gerekliliği. Bu anlamda Daire’de yaşanan gerilimi köpürtmemek bence yerinde oldu. Çünkü şunu unutmamak gerekiyor; sanatın yoğunlaştığı bazı yerler kültürel fay hatlarının fazlasıyla görünür olduğu mekanlar.

 

KALKEDON KIPIRTISI


Kadıköy bugün yüzlerce sanatçının atölyesine ev sahipliği yapan kültürel bir çekim bölgesine dönüşüyor. Uzun süredir devam etmekte olan farklı sanatçı gruplarının toplantıları, Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’nun da katılımıyla yeni bir ivme kazandı. 29.01.2015 tarihinde Yeldeğirmeni Sanat’ta gerçekleşen toplantıda sanatçıların oylarıyla geçici bir yürütme kurulu oluşturularak, bir Sanat Meclis’i için çalışmalar başlamıştı. Yapılan çalışmalar sonuç vermiş olacak ki 2 Mart’ta yapılan toplantı kalabalıktı. Toplantıyı belediye, kültür müdürü ve başkan yardımcısı düzeyinde takip etti.

Kadıköy Sanat Meclisi, başta Yeldeğirmeni ve Moda hattı olarak, her geçen gün artan sanatçı taleplerini belediye ile müzakere edebilecek bir danışma mekanizması oluşturmayı da hedefliyor. Meclis’in acil gündemlerinden biri ise, Yeldeğirmeni’nde yaşanan soylulaştırma süreci. Şunu biliyoruz artık: Sanatçılar ve atölyeleri, bir mekanın mutenalaşmasının en önemli vitrini. Fakat artan kiralar, hızlı dönüşüm ilk sanatçıyı vuruyor. Belki de meclis Türkiye’de ilk defa, yerel yönetim bazında, TBMM’ye kadar uzanan bir duyarlılık oluşturabilir.Ya da belediye içinde akademi, başta TMMOB gibi meslek örgütleri ve STK’larla işbirliği içinde soylulaşmayla ilgilenen bir ofis bile oluşturulabilir. Planlananan etkinliklerden biri de gelecek aylarda soylulaşmayı masaya yatıran, onu yerel ile beraber tartışmaya açan bir dizi konferans örgütlemek.

Kadıköy Sanat Meclisi, tabandan gelen yerel bir demokrasi örneği olarak önemsenmeli diyorum.

Daha fazla yazı yok
2024-05-12 15:08:39