A password will be e-mailed to you.

Yirminci yüzyılın önemli sürrealist sanatçılarından Mario Prassinos’un tablo, gravür, oto portrelerinden oluşan “Bir Sanatçının İzinde” adlı sergisi Pera’da görücüye çıktı. Enis Batur’un “sürgün çiçekleri” olarak nitelediği eserler 100 yıl sonra Prassinos’un doğduğu topraklarda yeniden çiçek açıyor. 

Yirminci yüzyılın önemli sürrealist sanatçılarından Mario Prassinos’un tablo, gravür, oto portrelerinden oluşan “Bir Sanatçının İzinde” adlı sergisi Pera’da görücüye çıktı. Enis Batur’un “sürgün çiçekleri” olarak nitelediği eserler 100 yıl sonra Prassinos’un doğduğu topraklarda yeniden çiçek açıyor. 

Pera Müzesi, Edgar Alan Poe, Franz Kafka, William Faulkner gibi pek çok önemli ismin kitap kapağını tasarlayan, Mario Prassinos’un farklı alandaki eserlerini bir araya getiriyor. Mario Prassinos: Bir Sanatçının İzinde: İstanbul-Paris-İstanbul adlı sergi sanatseverlerden yoğun ilgi görürken, 14 Ağustos’a kadar sergilenecek olan eserler Prassinos’u doğumun yüzüncü yılında doğduğu semt Pera’da ağırlanması yönüyle de büyük önem taşıyor. 

Gurbet çoğu zaman kökünü aramakla geçen bir yaşama yol açar. Hele ki gurbette olma hâli bir sürgün ile başlamışsa… Cemal Süreya’nın “Gurbet yavrum garba düşmektedir gurbet, Çiçeklerden gelincik içinde Bünyamin sevgisi” dizelerinde anlattığı bundan farklı olmasa gerek. İşte bir Rum ailenin oğlu olarak 1916 yılında ‘Pera’nın eski bir sokağında’ doğan, daha sonra 1922 yılında ailesiyle birlikte Fransa’ya zorunlu bir şekilde gitmek zorunda kalan Mario Prassinos, geçmişin izlerini sanatsal ürünler yaratarak bulmaya çalışan hayatlardan bir tanesi. Fransa’da henüz 18 yaşındayken André Breton, Paul Éluard, René Char gibi ünlü isimlerle tanışan Prassinos bu saygın çevrede rüştünü ispatlamakta gecikmez. Akademik bir sanat eğitimi almamasına rağmen kitap kapakları illüstrasyonları, dekor, kostüm tasarımları, gravür ve serigrafiye kadar pek çok alanda özgün eserler ortaya koyar. Zaman içinde sürrealizmden realist çizgiye kayan sanatçı, Gallimard Yayınevi için Benjamin Péret, Jacques Prévert, Hans Arp ve Lewis Caroll gibi ünlü yazarların kitap kapaklarını tasarlar. L’Art Cruel’de Dali ve Picasso ile aynı sergide yer alma şansını yakalayan Prassinos, rüyalarının ve bilinçaltının peşine düşerek ilk kişisel sergisini Galerie Billiet-Vorms’ta açar. 

“O körü, o sağırı, o dilsizi konuşturdum”

Pera Müzesi’nin sergi için hazırlanan labirenti andıran salonunda tanık olduğumuz “sürgün çiçekleri” yüz yıl sonra doğduğu topraklarda yeniden çiçek açarken, bu eserler geçmişin karanlık koridorlarında gezinen bir sanatçının bir ruh hâli olarak karşımıza çıkıyor. Ve elbette Fransa’da etkileşime girdiği sanat çevreleriyle kurduğu dostluklarla zaman içinde farklı arayışlar içerisine giren bir sanatçın dünyasını tanıma fırsatı da buluyoruz. “Bessie’nin mezarı” isimli tuval üzerine yağlı boya tablosu serginin en çarpıcı parçalarından. 1920’li yılların önde gelen blues ve caz sanatçılarından Bessie Smith’in esin verdiği tablo fiziksel benzerlikten çok Prassinos’un zihnindeki Bessie Smith imgesine dayanıyor. Zaten Prassinos birinin resmini yapmak için fiziksel benzerliği hedeflemediğini, o kişiye dair zihninde oluşan anılara gereksinim duyduğunu söylüyor. Hâl böyle olunca da Prassinos’un tuvaline kondurduğu Bessie Smith’i hiç görmemiş olması şaşırtıcı bir bilgi değil. Ayrıca, sanatçının arches parşömen kâğıdı üzerine Hint mürekkebiyle oluşturduğu “Alpilles” serisi serginin eşsiz bir öneme sahip eserlerinden diğer biri. 1951 yılında Avingon’un güneyinde Eyhaliéres’e yerleşen Prassinos, sanatıyla kendisini burada iç içe hisseder. Zira Eyhaliéres’i kuşatan dağlar sanatçı üzerinde derin bir iz bırakır. O dağlarla o kadar bütünleşir ki, sonunda desenlerinde o körü, o sağırı, o dilsizi konuşturduğunu söyler. Prassinos’un ilgisini çeken bir diğer konu ise; İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı iddia edilen sakallı bir adama ait önden ve arkadan siluetin olduğu “Torino Kefeni”dir. Kefen” adlı çalışmasını yaparken Torino Kefeni’nden ilham alarak yola çıkan Prassinos, bu eserinde İsa’yı çizmediği söylüyor.  Geçmişine, çocukluğuna dönerek zor anımsadığı dedesinin zihninde bıraktığı izlenime yer veriyor.

Prassinos’un “Peyzajlar Ağaçlar ve Kökler” adlı çalışmaları sergide dikkat çeken, belki de sanatçıyı tam olarak yansıtan eserler. Köklerine dönme çabası, çocukluğunda evlerinin terasına her çıktığında Üsküdar’daki servi korulukları ya da Petists Champs’daki ağaçların ömrünün son yıllarında sanatçıyı gelip bulmasıyla yeniden yaratılır. 

Daha fazla yazı yok
2024-05-03 10:13:03