A password will be e-mailed to you.

 

Galeri Muaf, yeni sezonda Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin’in eserlerinin birlikte yer alacağı “Traditional Y” başlıklı sergiyi, 4-26 Eylül tarihleri arasında Barın Han ev sahipliğinde düzenliyor.

 

Çocukluklarını birlikte geçiren sanatçı ikilisi Ertuğrul Güngör ve Faruk Ertekin; ilk solo sergilerinde “lunapark” kavramına odaklanıyorlar. “Lunaparklar oyun teması adı altında bir yandan çocuk olmaya dair anlamları üretir, diğer yandan yetişkinlerin “çocukça” davranışlarının mazur görülmesini sağlayarak bir muğlaklık yaratır” diyen ikili, geleneksel çini tekniği ve sırlama yöntemleriyle  çağdaşlığa dair yeni soruların peşine düşüyor.

 

Traditional Y, ilk serginiz. Seyirci ile ilk buluşmanız olacak. Neler bekliyorsunuz?

İlk sergimiz olduğu için fazlasıyla heyecanlıyız tabii. Galeri Muaf ile birlikte neredeyse bir ekip gibi çalıştık, bu sergi için uzun zamandır hazırlık yapıyoruz. Sergi hazır olduğunda işlerle başbaşa kalmayı, uzun saatler izleyerek eserleri içselleştirmeyi bekliyoruz. Seyircinin de işlerimize baktığında kendi çocukluğuna, hayal dünyasına doğru bir yolculuğa çıkmasını bu dünyadan biraz uzaklaşmasını hedefliyoruz. İşlerin alt metninde çocukluk çağımızın masumiyeti, o dönemimize ait mutluluğa dair gizli bir seyahat var aslında. Bu durum ikimiz için de fazlasıyla duygusal.

 

Ne kadar süredir beraber çalışıyorsunuz? Seramik birlikte üretme süreci açısından nasıl bir malzeme?

Neredeyse çocukluktan bugüne değin birlikteyiz, küçük yaşlarda tanıştık ve dolayısıyla beraber üretim sürecindeyiz. Sadece üniversite lisans dönemimizde, ikimiz de farklı disiplinlerle ilgilendik. Sonrasında ise tekrar bir araya gelip, aynı atölyeyi paylaşmaya başladık. 12 yaşındayken bir grafitti grubumuz vardı ve kamusal alana beraber grafitti üretiyorduk. Hatta, bundan dolayı yakalandığımız için mahkeme süreçleri vs., ailelerimiz duruma el attı ve birbirimizden uzaklaştık. Sonrasında Kütahya Güzel Sanatlar Lisesi Sınav döneminde tekrar bir araya geldik. Liseyi de aynı sıralarda okuduktan sonra lisans eğitimi için aynı şehirleri seçtik. O günden bugüne hem aynı atölyeyi paylaşıyoruz hem de kapı komşusuyuz.

Seramik malzemesi yalnız üzerinde çalışılmak için uygun bir malzeme değil bize göre. Beraber çalışıyoruz, birbirimizin her türlü kaprisini, kahrını çekiyoruz. Üretim sürecinde iş paylaşımı var, birimiz zımpara yapıyorsak diğerimiz modelle ilgileniyor. Genelde de çok planlı çalışan bir çift değiliz, o ana göre karar verip hareket ediyoruz.

 

Geleneksel, çini gibi bir malzeme kullanırken birbirinizden nasıl etkilendiniz?

Her işin farklı bir aurası var ve biz de o ana göre şekilleniyoruz. Kendi geçmişimiz ve çocukluk çağımıza referans veren bu sergide, bazı işlerde motiften uzaklaşmak ve daha figüratif dokunuşlara yer vermek istedik. Çinilerde ise yeni keşifler üzerine, çağdaş bakış açısını bir araya getiriyoruz.  Üretim ve fikir aşamaları bizim en özgür hissettiğimiz konular, bir fikre ya da tasarıma inanıyorsak, bizi ikna ediyorsa kendi sınırlarımızı ne kadar zorlayabileceğimize bakıyoruz.

 

Seramik malzemeyi tercih etmenizde Kütahya’dan gelmenin etkisi olabilir mi?

Kütahya’da yaşıyor olmanın getirdiği bir bakış açısı kesinlikle var. Bu bakış açısıyla hem kendi geleneklerimizden temellenen bir sanat yapmak hem de çağdaş bir yaklaşım sunmak istiyoruz.

Sergi, Barın Han’da Eylül 26’sına kadar izlenebilir

 

Sergi başlığı olarak Traditional Y seçmenizin altında tam bu mu var?

Son zamanlarda Z kuşağı, Y kuşağı gibi farklı kuşaklar üzerine o kadar çok araştırma, makale yazımı vs. çalışma yapılıyor ki biz de bu duruma ilgisiz kalamadık. Farklı jenerasyonların alışkanlıkları ve geçişleri bizim için de ilham verici bir konu. Ve Y kuşağından, geleneksel bir bakış açısı yaratsak nasıl olur, ya da olmaz mı diye kendimize sorduk ve hemen bu başlığa karar verdik.

 

Gelecekten beklentileriniz neler?

Beklentiden ziyade hedef belirlediğimizi söyleyebilirim. Kendi hayallerimizi gerçekleştirmenin peşindeyiz, kendimizi mutlu hissettiğimiz için bu alanla ilgileniyoruz. Sanat sektörünün ciddi dinamikleri var ve açıkçası bize pek de adil ve güvenilir gelmiyor. Bu duruma rağmen bu sektörde iki genç arkadaş ve sanatçı olarak kendimize bir yer edinmek ve kalıcı olmak istiyoruz ki, bu süreç maceracı ve heyecan verici olacak eminiz.

 

“Bu kesinlikle x sanatçının elinden çıkmış bir eserdir demek, bizi heyecanlandıran bir durum”

 Galeri Muaf Kurucuları Oğulcan Yıldırım ve Deniz Dalkılıç Galeri Muaf’ı ve değerlerini anlattılar:

Galeri Muaf’ı kurmaya nasıl karar verdiniz?

”Proje Çağdaş Sanat Galerisi” fikri, yerleşik mekanlı galerilerin aksine; şehrin kimliğini oluşturan mimari dokularla sanatı bir araya getiren, sanatı merkez odaklardan çıkarıp şehirle birlikte yaşatan, süreli sergilerle, belirli periyotlarla, farklı ve alternatif mekanlarla ortaya çıkarttığı projeleri ile “beyaz küpün dışında” fakat çağdaş sanat piyasasının tam kalbinde kendi kimliğiyle kendini konumlandırıyor. Sanatı ve şehrin dokusunu bir araya getirerek sanat izleyicisiyle sanatçı arasında köprü kurmakta. Böylelikle, halihazırda koleksiyoner kimliği olan sanatsever ve koleksiyonerlere İstanbul’da gizli kalmış mekanlar sunarak farklı bir deneyim yaşatıyor. Dahası, bu mekanın farkında olan fakat içini görme şansı yakalamayan kişiler de sanat eserleriyle buluşarak interaktif bir etkileşimi de paylaşıyor.

 

Galeri için sanatçı seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?

Galeri Muaf, şu ana kadar açık çağrılar aracılığıyla genç sanatçılara ulaşan bir yapıyla ilerledi. Açık çağrıya gelen sanatçı portfolyolarını incelerken en dikkat ettiğimiz nokta; “genç bir sanatçı olmasına rağmen ortak bir üsluba sahip mi?” sorusu oluyor. Açıkçası; sanatçıların isimlerini görmeden “bu kesinlikle x sanatçının ellerinden çıkmış bir eserdir” demek bizi heyecanlandıran bir durum. Bunun dışında sanat tarihine getirdiği yenilik nedir? Bu da dikkat ettiğimiz bir başka özellik. Çünkü yeni denenmiş teknikler ve malzemelerin tarihsel süreçte her zaman yeri olacaktır. En önem verdiğimiz diğer konuların başında nitelikli bir üretkenlik var. Sanatçının, üretim süreçlerinin devamlılığına bir süre bakmak gerekiyor. Üretimini temellendirdiği alt metinler ve buna bağlı olarak tercih ettiği konular ilgimizi çekiyor. Bazen bir eseri- serisi ön plana çıkabiliyor, en iyi eserini öğrenciyken yapmış olabiliyor o sanatçı. Sonrasında bu özellikleri nereye taşıdığını uzun süre takip ediyoruz.

 

Mekansızlığı savunan, her sergide galeri dışı mekanları tercih eden bir yapı oluşturmanızın sebebi nedir?

Kuruluş tarihimiz olan 2017-2018 yılları arasında galeriler genel olarak Taksim’in sosyolojik yapısının değişimiyle Karaköy’e ve Çukurcuma’ya doğru konumlanmaya başlamışlardı. Yine Arter’in Dolapdere’ye açılacak olması bu semtlere taşınan galerileri beraberinde getirdi ve hali hazırda da modern sanatı da seçkilerine dahil eden Nişantaşı galerileri bulunuyordu. Biz bu zincirin parçası olmak yerine yeni deneyimler sunmak üzere bir hareket aldık. Sanat tarihi eğitimi almış galericiler olduğumuz için mekanın doğal dokusundaki el değmemiş sanatsal vurgular, sanat eserinin muhteşem uyumunu hissettirmek ve değerini çıkartmak seçimlerimizde en belirleyici kriter oluyor. Hal böyle olunca ilgi alanlarımız görsel sanatların içine mimariyi ve mimari ögelerin sunduğu atmosferi düzenlemek üzerine kurulu küratöryel planlamalar. İstanbul bu düzenlemeyi rahatlıkla yapabileceğimiz büyük bir ilham kaynağı, birçok mimari akımı ve üslubu üzerinde taşıyan bir şehir. Bu yüzden ilk ölçütümüz sanat tarihiyle bir bağı olan mekanlar seçmek, çağdaş sanatı tektipleşmiş alanlardan çıkartmak ve belki de en önemlisi değişen mekanların heyecanını sanat izleyicisine de hissettirmek. Sergilerimizi takip eden çok iyi bir sanat sever çevremiz var. Tarihi binaların sanat eserleri üzerinde muazzam bir etkisi var.

Galeri Muaf’ın gelecek planları neler?

Galeri Muaf bu sene itibariyle yalnızca çağdaş sanat alanında sergiler ve danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra Muaf Art Club markasıyla; akademik, kültürel ve sanatsal faaliyetlerinin alanını genişletecek. Sanatseverler için konserler, tiyatrolar, akademik kadrosuyla seminerler ve eğitimler sunacak. Ayrıca projelendirip, marka olarak da tasdiklettiğimiz bir de fuar projemiz var; İstanbul Print Fair. IPF ile özgün çağdaş sanat eserlerinin baskılarını fiyat olarak daha demokratik bir zeminde, alıcılarla buluşturup sektörü canlı tutacağız.  Tüm bunların yanında blockchain devrimini de yakından takip ediyoruz. Bu 10 sene içerisinde blockchain ağında NFT’lerin yeri yadsınamaz bir hal alacak. Bu sebeple Decentralized Finance’ı ve NFT’lerin gamingle buluştuğu projeleri ve NFT sanatçılarını yakından takip ediyoruz. Şunu açıkça söyleyebilirim ki 10 sene içerisinde Dünya üzerindeki NFT pazarının en tanınmış isimlerinden biri de Galeri Muaf olacak.

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 06:12:50