A password will be e-mailed to you.

TÜYAP Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı bu yıl Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 80. yıldönümünde açıldı. Açılışta konuşan Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Kocatürk, kültürel çeşitlilik ve telif hakları, okuma kültürü ve sektörel sıkıntılara değindi:

2018 yılı aynı zamanda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 70. yıldönümü ve biz yayıncılar 2018-2019 sezonunun ilk fuarını bu önemli metnin 70. yıldönümüyle karşılıyoruz.

Yayıncılık sektörüne uluslararası çerçevede baktığımızda bu alanın iki temel üzerinde yükseldiğini görürüz: Yayınlama özgürlüğüyle korunan kültürel çeşitlilik ve telif hakları. Bu iki temel, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiyle güvence altına alınmıştır. Beyannamenin 27. maddesi, “Herkes, topluluğun kültürel faaliyetine serbestçe katılmak, güzel sanatları tatmak, ilim sahasındaki ilerleyişe iştirak etmek ve bundan faydalanmak hakkını haizdir.” ve “Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.” der.

Kitaplara yönelik toplatma, dağıtım ve satışı yasaklama kararları gündemden düşmüyor. Basın Kanunu’na göre kitap toplatma için belirtilen 6 aylık süre aşılmaktadır; yıllar önce yayınlanmış, kamuya mal olmuş, kimileri çok satanlar arasında yer alan birçok kitap için yerel mahkemeler tarafından “örgütsel doküman” denilerek toplatma, yasaklama kararları ne yazık ki tekrar alınmaya başlanmıştır. Üstelik bu kararlar artık sıklıkla yayınevlerine tebliğ edilmeden, fiilen uygulanmakta, okurun kitaba erişimi engellenmektedir.
Temel hak ve özgürlükleri sınırlayan bu tip tedbirler başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan her tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırıdır.

Okuma kültürünün ve kültürel çeşitliliğin gelişmesinin vazgeçilmez bir koşulu elbette ifade ve yayınlama özgürlüğüdür. Sektörümüzün bu açıdan halen zorlu bir dönemden geçtiği açık ancak okurların büyük desteğiyle tüm olumsuzluklara göğüs geriyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığının ise son dönemde yayınladığı genelgelerle Bakanlık yayınları dışında hiçbir kitabı öğrenciyle buluşturmaması ve engellemeleri hem eğitimin kalitesini zayıflatmakta, hem yayınlama ve yayma özgürlüğünün önüne geçmektedir.

Yine Beyanname’nin 19. maddesi der ki, “Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzu bahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.”

İfade ve yayınlama özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. İfade ve yayınlama özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen “bilgi” ve “fikirler” için değil incitici, şok edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade ve yayınlama özgürlüğü, yokluğu halinde “demokratik bir toplum”dan söz edilemeyecek olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Bu temel hak ve özgürlükleri sınırlayan her tedbire daha titiz yaklaşmalı ve bu tip müdahalelerin başvurulabilecek en son çare olduğu unutulmamalıdır, aksi halde demokratik toplum ilkesi zarar görür.

Telif Hakları Yasa Taslağı

Türkiyeli yayıncılar olarak hem dijitalleşmenin artmasıyla yaygınlaşan dijital korsanlığı hem de yaygın fotokopi korsanlığını engelleyecek ve güncellenerek yaratıcı sektörlerin ihtiyacını karşılayacak sektörün tüm bileşenlerinin görüşlerinin alındığı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu taslağının bir an önce yasalaşmasını istiyoruz.

Okuma kültürü

Bilindiği gibi ülkemizin de kurucularından olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD), 15 yaşa uygulanan ve en son 2015 yılında yapılan PISA uygulamasına göre Türkiye 72 ülke arasında matematik alanında 49’uncu, okuma yeterliliğinde 50’nci ve fen bilimleri alanında 52’nci sırada.

Tüm gelişmiş ülkelerde çocukların kendi dilinde okuduğunu anlamasının en önemli yolu, okuma kültürü… Önce ailelerden başlayan okuma alışkanlığı daha sonra okullarda öğretmenlerin çocukları kitapla, kütüphaneyle yakınlaştırıp kitap okumalarını teşvik etmesiyle devam ediyor.

Kitap okumayan çocuklar normal bir cümleyi 45 saniyede anlayabiliyorken, bu süre kitap okuma kültürü edinmiş çocuklarda 13 saniyeye düşüyor. Bu tespitlerden sonra açıktır ki şimdi önümüzdeki en önemli görev, okuma kültürünü geliştirmektir.

3-5 Mart 2017 tarihlerinde düzenlenen Kültür Şurası’nda ve 10-11 Mayıs 2018 tarihlerinde düzenlenen 6. Ulusal Yayın Kongresinde yayıncılık adına çok önemli kararlar alınmıştır. Bu konuşmada bahsettiğim her konu Kültür ve Turizm Bakanlığımızın düzenlediği bu iki önemli etkinlikte görüşülmüştür.

Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2023 Eğitim Vizyon Belgesinde ne yazık ki okuma kültürü, kitap, kitaplık ve okul kütüphaneleriyle ilgili bir içerik göremedik. Vizyon belgesinde olmasa dahi bu konuya eğilmemiz gereklidir.

İlk ve orta öğretimde sınıf kitaplıkları ve okul kütüphaneleri kurmalıyız. Milli Eğitim Bakanlığı kütüphanelere kitap alımı için bütçe ayırmalı, Kültür Bakanlığı’yla koordineli çalışmalı. 2016 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde 1137 adet halk kütüphanesi var. Geçtiğimiz yıllarda 12 milyon TL civarında bir ödenek ayrıldı. Bu rakam, Almanya’nın bir kasabasındaki kütüphaneye ayrılan kitap alım bütçesine eşit. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hem halk kütüphaneleri sayısını hem de kitap satın alma bütçelerini artırmasını talep ediyoruz. Ülke olarak 180’den fazla sayıya ulaşan üniversite kütüphanelerinin hem nitelik hem nicelik olarak zenginleşmesini de mutlaka gerçekleştirmeliyiz.

Çağrımızı yineliyoruz: İlgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, ülkemizin büyük şirketleri, yazar ve yayıncılarının elbirliğiyle bir okuma kültürünü geliştirme seferberliği başlatalım. Biz yayıncılar olarak bu büyük seferberlikte üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Ancak sosyal devlet olmanın bir gereği de başta çocuklarımız olmak üzere toplumumuzun okuma kültürüne destek olmaktır.

Geçmişte İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen Yazarlar Okullarda gibi bir dizi önemli proje ve atılım yayıncılık sektörünün büyümesi yönünde destek olmuştur. Benzer projelerle yayınevlerinin ve yazarların okullarda öğrencilerle buluşmaları sağlanmalı, bu projeler desteklenmeli ve sürekliliği sağlanmalıdır.

KDV indirimi ile kültür endüstrisi ve yayıncılar desteklenmelidir

Yayıncılıkta üretimde yüzde 8 ila 18 arasında olan KDV ile satıştaki yüzde 8’lik KDV yüzde 1’e indirilmelidir. Basılı ve dijital kitap satışlarında uygulanmakta olan KDV oranı yüzde 8’dir. Kitabın üretim aşamasındaki girdiler kâğıt hariç (Kuşe kağıda basılanlar hariç), dizgi-film-kapak kartonu-baskı-cilt-ambalaj-nakliye-tasarım vb. yüzde 18 KDV oranına tabidir. Üretimle satış KDV’si arasındaki bu fark yayıncıların devletten 500 Milyon TL civarında KDV alacaklarının birikmesine neden olmaktadır.

Yazar ve çevirmenlerin üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır

Yaratıcı endüstrilerin geliştirilmesi için ve çeşitliliğin arttırılması için yaratıcılığın önündeki vergi yüklerini azaltmalıyız. Buradan çağrımızı yineliyoruz: Yayıncıların telif hakkı ödemelerinde mükellef olduğu yüzde 17 gelir vergisi stopajı ve sorumlu sıfatıyla beyan edilen yüzde 18 KDV’nin yarattığı kayıplar giderilmelidir. Gelir Vergisi ve KDV kanunlarında eser sahiplerini vergiden muaf tutacak düzenlemeler yapılmalıdır. Yayınevleri bu vergileri yazarlara, çevirmenlere ve çizerlere hak edişlerinden kesip devlete peşin olarak ödemektedir. Bu durumdan en önce eser sahipleri zarar görmekte, gelirleri düşmektedir. Yaratıcı endüstriler, bu vergi yükü ağırlığını taşıyamayacak duruma gelmiştir.

Örneğin, bir yazarın yılda yaklaşık bir kitap yazabildiği düşünülürse, bu kitaptan elde edeceği ortalama 3 bin TL tutarındaki telif geliri  yüzde 17 gelir vergisi ve yüzde 18 KDV ile toplamda yüzde 35’lik yani bin 50 TL’lik bir kesintiye uğramakta ve yazarın net kazancı bin 950 TL’ye düşmektedir.

Bir çevirmenin yılda ortalama 3-4 kitap çevirisi yaptığı göz önüne alındığında, elde edeceği 15 bin TL’lik gelirden yapılan 5 bin 250 TL tutarındaki vergi kesintisi, net kazancını 9 bin 750 TL’ye düşürmekte, aylık kazancı 812,50 TL olmaktadır.

Telif ödemeleri üzerindeki gelir vergisi stopajı ve KDV kaldırılmalıdır. Pek çok ülkede yaratıcı endüstrilerin gelişebilmesi için fikri ve sınai mülkiyet üzerindeki vergiler sıfırlanmakta veya en düşük seviyeye indirilmektedir. Bunun için, Gelir Vergisi Kanunu ve KDV Kanunlarında bu doğrultuda değişiklikler yapılmalı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin (a) bendi yürürlükten kaldırılmalı, KDV Kanunu’nun 17. maddesine eklenecek bir bent ya da fıkra hükmü ile “Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. maddesi kapsamındaki telif hakları” KDV’den istisna edilmelidir.

KDV’nin kitap yayıncıları üzerinde finansman yükü oluşturmayan bir yapıya dönüştürülmesi, işlem maliyetlerinin azaltılması, sağlanan istisna ve indirimlerle daha fazla kitabın basılmasının ve erişime sunulmasının teşvik edilmesi, yayıncılık sektöründe işletmelerin gelişen teknolojiye yatırım yapabilmesinin özendirilmesi ve böylece ülkemiz kültür endüstrisinin ve ekonomisin kalkınmasına, okuma kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlanması hedefimiz olmalıdır.

Telif gelirleri üzerindeki vergi yüklerinin kaldırılması, yayıncılık sektörünün ve kültür endüstrisinin gelişmesi adına yeni eserlerin kültür dünyamıza girişinin önünü açacaktır.

Eğitim yayıncılığının sorunları bir an önce çözülmelidir

3 Ekim 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim ve Kültür Yayınları Yönetmeliği” ile 11 yıl sonra ilk ve orta öğretim kurumlarında ders kitapları dışında okutulacak kitaplara tekrar bakanlık denetimi getirilmiştir. Aynı yönetmelikle bakanlık yeniden yayıncılığa başlamış, eğitim ve çocuk ve ilk gençlik yayıncılarının çok büyük ve rekabet edilemez bir rakibi haline gelmiştir.
Yasaklayıcı yönergeler, özel okullar ve devlet okullarında okuyan öğrenciler arasında fırsat eşitsizliği yaratmaktadır. Özel okullarda okuyan öğrenciler her türlü materyale ulaşabilirken, devlet okullarında okuyan öğrencilerin kitaplarla ilişkisi engellenmektedir. Bu fırsat eşitsizliğinin en fazla ortaya çıktığı alan sınavlardır.

MEB özel sektör yayıncıları ile rekabet yapmamalıdır

Milli Eğitim Bakanlığı, belirlenecek bir plan dâhilinde ders kitabı yayıncılığından çekilmelidir.
Bakanlık, ders kitapları yayıncılığında düzenleyici konumunda kalmalıdır.

Ders kitapları üretimi özel yayınevleri tarafından yapılmalıdır.

Özel sektör yayıncıları ders kitaplarını hazırlayabilecek bilgi birikimine ve alt yapıya sahiptir.

Rekabetin oluşması, çeşitliliğin artması, haksız kazancın önlenmesi tekelleşmeye fırsat verilmemesi ve kalitenin yükseltilebilmesi için her derste en az 5 kitaba onay verilmelidir.

Eğitim-öğretim sisteminde yeni uygulamalarla kaynak kitap yayıncılığı meşru bir zemine getirilmeli, böylece özel okullar ve devlet okulları arasındaki fırsat eşitsizliği kaldırılmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı eğitim hamlesinde yayıncıları dışlamamalı, dünya standartlarına ulaşmış ülkemiz yayıncılığının içerik kalitesine, birikimine ve iyi içerik geliştirme becerisine güvenmelidir. Okuduğunu anlayan, öğrenme becerisi yüksek, uluslararası alanda kimseden geride kalmayan, öğrendiklerinden yeni bilgiler üretebilecek bir gençlik ve toplum oluşturma görevinin farkındalığıyla hareket edilmeli ve yayıncılığı kısıtlayan politikalar yeniden düzenlenerek yayıncılarla el ele verilmelidir.

Kalıcı bir kültür endüstrisi için sabit fiyat yasası

Gelişmiş ülkelerde kültür endüstrisinin çeşitliliğini, üretiminin sürekliliğini, yayın sektöründeki satış ve dağıtım ilişkilerini rekabet kanunlarının dışında tutarak koruma altında düzenleyen yasalar var. Bu yasalar yayıncıları ve kitapçıları koruma amaçlı düzenlenmiş yasalardır; kitapçıların ayakta kalması için, bizim ülkemizdeki gibi yıkıcı indirimlerin yapılmasına müsaade etmemektedir. Sabit fiyat yasasının geçerli olduğu ülkelerde, kitaplar ilk çıktığında belirli bir zamana kadar yayıncıların belirlediği fiyatın dışında satılamamaktadır.

Hazırlanacak bir Sabit Fiyat Yasasının, kültürel çeşitliliğin gelişmesine ve korunmasına, yayıncılık dünyasına, bağımsız kitabevlerinin güçlenmesine, okuma kültürünün ve dağıtım sisteminin gelişmesine faydası olacaktır. Biz özellikle bu konuyla ilgili çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.

Yerli kağıt üretimine geçilmeli

2016 yılında kağıt ithalatımız 2 milyar 684 milyon iken 2017 yılında bu rakam 3 milyara yaklaşmıştır.  Kâğıt, boya ve tutkal gibi ithal girdilerde yaşanan yükseliş yayıncıların maliyetlerini yüzde 80 arttırmış, kitap basımında kullanılan kâğıdın tonu 2017 yılında 750 Euro iken, ithal edilen kitap kağıdı 2018 başında 825 Euro olmuştur. İthalata bağlı olan kağıt dövizdeki değişimler nedeniyle de yüzde 80 artışa neden olan kağıt fiyatı sonuç olarak yılbaşından Ağustos ayına göre yüzde 95 artış göstermiştir.

Yayıncılar, yaşanan kâğıt sıkıntısı ile birlikte kitap basımlarını azaltmak, kitap fiyatlarına zam yapmak mecburiyetinde kalmışlardır. SEKA gibi devletin kendi kurumu teknolojik donanımları yenilenerek tekrar devreye sokulmalı ya da gazete ve kitap için kâğıt üretimi öncelikli stratejik sektörler arasına alınarak bu yönde üretim yapan firmalar teşvik edilmeli ve bu firmaların üretimleri için yatırım ve hammadde kolaylıkları, süper teşvikler sağlanmalıdır. Yayıncılık sektörü bir kamu hizmeti olarak görülmeli, kültür yaşamının zenginleştirilmesi amacıyla desteklenmelidir. Kağıtta yerli üretim için seferberlik yapılmalı, yerli üreticiler desteklenmeli ve sektör ithalata bağımlı olmaktan kurtarılmalıdır.

Kültürel çeşitlilik

Yayıncılık ülkemizin taraf olduğu Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi’nin uygulamasında ana taşıyıcı sektördür. Bu sözleşmenin hayata geçirilmesi için yayınlama özgürlüğü vazgeçilmez ön koşuldur.

Kitap fuarları, kültürel çeşitliliğin ve yayınlama özgürlüğünün korunması ve yaşatılması anlamında önemli alanlardır. 40 bin metrekarede kurulan, 800 yayınevinin ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı, 300 kültür etkinliğinin ve binlerce imza gününün düzenlendiği 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda bu çeşitliliği ve çoksesliliği gözetiyoruz.

Hiçbir görüşten veya kimlikten bir yazarın veya yayıncının bu fuardan dışlanması, kötü muamele görmesi bugüne kadar söz konusu olmadı, bu da bir gurur kaynağımızdır. Ancak maalesef geçtiğimiz yıl ve bu yıl belediyelerin düzenlediği kitap fuarlarında yazarların katılımlarını engellemeye yönelik birçok girişim ve saldırı yaşandı. Bu saldırıları bir kez daha kınıyor, bunların tekrar etmemesini dilerken, her türlü düşünce ve ifadenin serbestçe yayılması gerektiğini üstüne basarak vurguluyor ve TÜYAP’la düzenlediğimiz fuarlarda hiçbir yayınevine veya yazara böyle bir ayrımcılık uygulamadığımızın altını çiziyorum.

Türkiye Yayıncılar Birliği, 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında 11 Kasım Pazar günü çok önemli paneller düzenleyecek: “Güçlü ve Çeşitli Bir Piyasa İçin Sabit Kitap Fiyatı: Fransa Örneği” ve “Okuma Kültürü ve Eğitim-Öğretim Kurumlarındaki Uygulamalar: Almanya Örneği”. İki panel için yurtdışından çok değerli konuklarımız bilgi ve deneyimlerini paylaşmak üzere bizimle burada olacaklar. Panellerin gerçekleşmesinde bize destek veren Fransız Kültür Merkezi’ne ve Frankfurt Kitap Fuarı’na teşekkürlerimizi sunarız.

Bu yıl ayrıca bir ilki gerçekleştiriyoruz: Yayıncı-İllüstratör Buluşması. Kültür endüstrisi istihdamına katkıda bulunacağına inandığımız buluşma, tüm çocuk ve gençlik yayıncıları ve illüstratör adaylarının katılımına açık. Yayınevi yetkilileri ile illüstratörlerin bir araya geleceği özel görüşmelerde illüstratörler portfolyolarını doğrudan yayıncılara sunarak işlerini tanıtma fırsatı yakalayacaklar.

Buradan tüm okurlarımıza “kitap şenliğimize hoş geldiniz” diyorum ve herkesi 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarında kitaplarla buluşmaya davet ediyorum.

Fuarımızın ve şenliğimizin tüm meslektaşlarımıza, yazarlarımıza, çizerlerimize, çevirmenlerimize, yayın dünyasının çalışanlarına hayırlı olmasını diliyorum.

Sözlerime, “Hayatı edebiyatla kuşatalım” diyerek son veriyor, ülkemizin en üretken yazarlarından İstanbul Kitap Fuarının Onur Yazarı Selim İleri’ye de bizleri onurlandırdığı için teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

 

İLGİLİ HABERLER

TÜYAP’TA NELER OLDU?

Nur Koçak, TÜYAP 2017 Onur ödülünü kazandı

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 14:52:55