A password will be e-mailed to you.

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Sabancı Holding’in desteğiyle Türkiye sanat tarihinde derin izler bırakmış, kendisi de ressam , hat, müzik ve edebiyat ile de ilgilenen, pek çok sanatçının ve kurumun da hamiliğini üstlenmiş Abdülmecid Efendi’nin hayatı ve sanatı üzerine kurgulanan “Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” sergisini 21 Aralık 2021 – 1 Mayıs 2022 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi sayesinde sıradışı halifenin yakın dostlarını Tevfik Fikret gibi, Pierre Loti gibi Abdülhak Hamid’i de tanıyoruz. Sıradışı halifenin yazarın Finten isimli eserine özel köşkte düzenlediği ziyafete kadar… Biz de Finten oyununu, konusunu, tuhaf kadın kahramanını merak ettik. Doç.Dr. Türkan Yeşilyurt’tan bize anlatmasını istedik.

 

Abdülhak Hamit’in Londra elçiliğine gittiği yıl (1886-1887) yazdığı ve “bütün eserlerinin en üstünü” olarak gördüğü Finten adlı oyununun aynı adlı kadın kahramanı Türk edebiyatındaki özgün karakterlerden biridir. Esere adını veren Finten, yazarın Londra’da tanıdığı bir bar kadınıdır (Karaburgu, 2012: 403). Kendisinden ucube, musibet, mikrop, kendi kendine ortaya çıkmış, canlı uğursuzluk, küçük dev, canavar, ifrit olarak söz edilen oyunun kadın kahramanı Finten’in oğlu da bir “kiklop”tan başka bir şey değildir. Mitolojik kahramanlardan biri olan “kiklop”lar, tek gözlü devlerdir. Homeros, bunları daha önce Odyseia’da tasvir etmiştir. Hesiodos’ta onlar gökle yeryüzünün oğullarıdır. Genellikle onlarla ateş kullanılan zanaatların tanrısı Hephaistos’un işçileri olarak karşılaşırız (Howatson, 2007: 234).
Dede Korkut’un “Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boyu” hikâyesinde karşımıza çıkan Tepegöz de bir “kiklop”tur. Tek gözlü dev olan Tepegöz, bir çobanla peri kızının beraberliğinden doğmuştur. Parmağındaki yüzüğünden ötürü ona silah işlemez. Basat onu kör edip öldürünceye kadar o, Oğuzlar’a çeşitli zulümler yapar (Binyazar, 2007: 234).

Oyun kişilerinden Corç, Finten’in doğurduğu çocuğu ucube olarak tarif eder: “Kudretin, tabiatın, tasavvurun hilâfında bir mahlûk!.. Başı ile ayakları gövdesinden daha büyük, kolları boyundan daha uzun bir u’cûbe-yi müdhişe ki alnının ortasında bir gözüyle daima tavana bakıyor” (Tarhan, 1964: 130). Neden, Finten’in oğlu tek gözlü bir dev olarak doğmuştur. Bu soruyu yanıtlamadan önce oyunu özetlemek yerinde olur.

Abdülmecid Efendi Otoportre

“Âşığı ve uşağı Davalaciro’ya kocasını öldürterek bu engeli ortadan kaldırır”

Vakası İngiltere’de geçen oyun, oyunun kahramanı Kanadalı Finten’in (Mis Kros) entrikaları üzerine kurulmuştur. Avustralya’da altın madeni işleten, yaşlı, zengin Mister Kros’un karısı olan, Londra’da oturan, güzelliği ve cinsel cazibesi ile aristokrat tabakanın bekârlarını etrafında döndüren Finten, bir yandan kendisine âşık genç İngiliz lordun zaafından yararlanarak aristokrat sınıfına girmeye çalışırken, diğer yandan erkekliğin sembolü olarak gördüğü Hintli uşağı Davalaciro ile cinsel ihtiraslarını gerçekleştirir. Hintli uşağı ile münasebetinden “kiklop” olarak dünyaya gelen oğlunu Lord Dik’ten olmuş gibi gösterir. Lordun annesi Leydi Dik ise oğlunun Finten’le olmasını istemez. Finten’in Lord Dik ile evlenebilmesinin önündeki ilk engel kocasıdır. Âşığı ve uşağı Davalaciro’ya kocasını öldürterek bu engeli ortadan kaldırır. İkinci engel ise çocuğuna bir anne bulmaktır. Bunun için Lord Dik’i ileri derecede veremli bir kızla evlendirmeyi planlar: Böylece veremli kız, kısa bir süre sonra ölecek, ucube çocuğun ölen kadından olduğunu söyleyerek, ona bir anne bulmuş olacaktır. Sonucunda da Lord Dik’le evlenerek İngiliz aristokrat sınıfına girecektir. Finten, bu amaçla, Doktor Tomas vasıtasıyla Bılanş adını verdiği veremli bir kız bulur ve bu kızı Lord Dik ile evlendirir. Ancak işler Finten’in planladığı gibi gitmez. Ölmesi beklenen Bılanş iyileşir ve Lord Dik’le birbirlerini sevmeye başlarlar. Bunun üzerine uşağı Davalaciro’ya geri dönen Finten, Lord Dik’le yaşayan oğlu ucubeyi de ondan geri alır. Uşak, bir kıskançlık krizi esnasında ucube oğlunu boğarak öldürür. Finten de Davalaciro’yu silahla vurur. Sonunda mezar Finten’i içine alır.
Cinselliğini kullanarak kocasının parasını yiyen, İngiliz lort vasıtasıyla aristokrat sınıfa girmeye çalışan, Hintli uşağına kocasını öldürten Finten; çekici, baştan çıkarıcı, felakete neden olan bir kadındır. Örneğin kocasını öldürtmek için Hintli uşağını baştan çıkardığı sahnelerden biri şöyledir: “ (Ra’şeler içinde olan Davalaciro’nun beline sarılıp başını yetişemediği kalb-gâhına takrîb ile meftûnâne yüzüne bakarak) Bak Davalaciro, senin bu kubbe-i cihanı yıkacak gibi duran ulviyyetinin yanında ben ne kadar alçak kalıyorum” (1964: 39).

“Sense benim bir dakikalık keyfimsin; dün de, bugün de uşağımsın!”

Kırmızı renkli kıyafetleriyle şehvetine vurgu yapılan Finten, cinsel arzularının karşılığını yalnızca Hintli uşağında bulur. Uşağı her ne kadar sevgilisi ise de aslında onun için cinsel bir obje olmanın ötesine geçemez. Uşağı kıskançlık krizine girip oğullarını öldürmeye kalkınca Finten, onunla ilgili gerçek düşüncelerini ortaya serer:
Öyle ise dinle: Mıhlarla açılası kulakların işitsin!.. (U’cûbeyi bir koltuk sandalyesine ik’ad ile önüne durarak) Dün sabahtan akşama kadar ben mahzâ senin kaatil olduğunu ilân için bağıra bağıra Londra sokaklarında dolaştım! Bu ev oğlumun, oğlum ise nâ-malûm olan pederlerinindir. Bu işittiğin sesler de benim âşıklarımın, senin rakiblerinindir ki seni tahkir ve istihzâ için kendileri gözükmeyip, fakat yukardaki yatak odalarından kahkahaları geliyor. Anladın mı?.. O hançerlerin delemediği beynine bu sözlerim giriyor mu?.. Sense benim bir dakikalık keyfimsin; dün de, bugün de uşağımsın; seni bu evden de kovarım, Londra’dan da kovarım. (1964: 278)
Ucube çocuğun güzel ve zengin annesi Finten de cinsel ve fiziksel gücüne karşın Hintli bir uşak olan babası da İngiltere’de “öteki”den başka bir şey değildir. İki “öteki”den bir ucubenin doğması hiç şaşırtıcı olmasa gerek. Oyun kişilerinden Corç, çocuğun bir insandan doğduğuna inanmaz: “O küçük devin babası mutlak ya bir ye’cüc ya bir yamyamdır. O kocaman solucanın anası mutlak ya bir ejderha, ya bir cadı, ya bir lâşedir” (1964: 132). Bu bakımdan oyun, başlangıçta çocuğun İngiliz lorttan olduğu izlenimini verirken sonradan Hintli uşaktan olduğu anlaşılır. Yaşar Çubuklu, “Modernliğin Yarattığı Öteki: Ucube” adlı yazısında ucube ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapar:
“Normal”, beyaz, Batılı insandan en küçük bir sapma bir barbarlık belirtisi olarak ele alınıyor, böylece Batı’nın kültürel üstünlüğü bir kez daha onaylanmış oluyordu. Yerlilerin orangutanlara, şempanzelere, maymunlara, benzetildiği XIX. yüzyılda etnosentrizm ve sömürgecilik iç içe geçmiş, yerlilerin “ilkelliği, barbarlığı, aydınlanmamışlığı, ucubeliği” İngiliz sömürgeciliğini haklı çıkarmanın bir aracı haline gelmişti. (2006: 97)

Hintli bir uşaktan olan, Finten’den doğan tek gözlü devin asıl sorumlusu kadındır. Uşak ise Finten tarafından kullanılan bir araçtır yalnızca. Finten de ucubenin aslında kendisi olduğunu şöyle dile getirir: “Bu menhus, bu cinlerle konuşan, ebedî dilsiz, bir günde bin kere geberip yine dirilen ifrit benim!.. (Elinde ucube çocukla gelerek) Bu esfel-i sâfilînden gelen sedaları işiten sağır, bu ye’cüc yavrusu benim” (Tarhan, 1964: 201). Yaşar Çubuklu kadın ile ucube arasında nasıl bir ilişki kurulduğunu şöyle açıklar:
Ucube Batı söylemi içinde hem korkulan hem de bir tür hayranlık duyulan ötekiydi. Rosi Braidotti’nin de söylediği gibi […] Batı tarihi içinde kadın değersiz farklılıkla, alt insanla, canavarımsı olanla birlikte anılmaktaydı. İnsan bedeni için erkek modelini veri kabul eden Aristoteles açısından kadının doğması bile bir anomali göstergesiydi. Kadının şeytanla, canavarımsı olanla tehlikeli doğaüstü güçlerle ilişkilendirilmesi Orta Çağ’da da sürdürülmüştü. XVI. ve XVII. yüzyıllarda “canavarımsı”, “hayvanı andıran” fiziksel özelliklere sahip çocukların […] kadının cinsel birleşme sırasında hayvanlara bakması ya da korkunç şeyler hayal etmesiyle bağlantılı olduğu düşünülüyordu. Böylece kadın esas olarak “babanın ürünü olan” (spermler) bebeği bozan, deforme eden bir ucube şeklinde kuruluyordu. (2006: 102)
Amerikalı şarkıcı Marilyn Manson’un aynı adlı grubunun 1993’te kaydedilen Potrait of an American Family adlı albümünde yer alan ve sözlerini Manson’un kaleme aldığı endüstriyel metal tarzındaki “Cyclops” adlı şarkının ilk dizesi şöyledir: “Cyclops woman got one eye in her head” (Kiklop kadının başında bir göz var). Finten’in yazıldığı tarihle “Cyclops”un kaydedildiği tarih arasında yüzyıl olsa da Marilyn Manson’un “cyclops woman”ı, Finten’i hatırlatır veya Abdülhak Hâmit’in Finten’i Marilyn Manson’un “cyclops woman”ını haber verir.

“Ucube doğuran kadının portresi de bir “kiklop kadın” olarak okunabilir”

Abdülhak Hâmit; kıskanç, çıkarcı, açgözlü, entrikacı, hırslı, kinci, kurnaz, şeytani ve şehvetli bir kadında bulunabilecek olumsuz özellikleri Finten’de bir araya getirmiştir. Beden ruhun imgesi olarak kurgulandığında Finten’in bütün olumsuz özellikleri ucubede somutlaşır. Ucube doğuran kadının portresi de bir “kiklop kadın” olarak okunabilir.

Abdülmecid Efendi (1868-1944) Abdülhak Hamid Portresi

Julia Kristeva’nın Korkunun Güçleri adlı kitabında belirttiği gibi Batı kültüründe kadın bedeni “iğrenç” olmakla özdeşleştirilir. Finten’in bir “kiklop” doğurması ise iğrençliğinin bedenleşmesinden başka bir şey değildir:
Demek ki iğrenç kılan kirlilik ya da hastalık değil, bir kimliği, bir sistemi, bir düzeni rahatsız edendir. İğrenç, sınırlara, konumlara ve kurallara saygı göstermeyen bir şeydir. Arada, muğlak ve karışmış olandır. […] Her suç, yasanın dayanıksızlığına işaret ettiğinden iğrençtir, ama önceden tasarlanan suç, sinsi cinayet, ikiyüzlü intikam, yaşamın dayanıksızlığını çok daha iyi teşhir ettiklerinden daha da iğrençtirler. Ahlakı reddeden kişi iğrenç değildir; ahlaksızlıkta, hatta yasaya saygı duymamanın açıkça ifadesi olan suçta, isyankâr, özgürleştirici ve intihara yönelik bir suçta bile saygıdeğer bir şey olabilir. İğrenç olan ise ahlakdışı, anlaşılmaz, tereddütlü ve şüphelidir. Gizli bir terör, yüze gülen bir kindir, bir bedene duyulan ama onu yanıp tutuşturmak yerine takas eden tutku, bizi satan bir borçlu, arkadan bıçaklayan bir dosttur… (2004: 17)
Tek gözlü, iri yarı bir dev yapmış olan Finten’in bedeni iğrençliğin somutlaşmış şeklidir. Yani töredışı, muğlak, kararsız ve kuşkuludur.

Sonuç
Abdülhak Hâmit’in Finten adlı oyununda aynı adlı kadın kahramanının bedeni Kristeva’nın gibi söylersek “iğrenç” olmakla özdeşleşir. Çünkü Finten, cinselliğini kullanarak kocasının parasını yer; evlenebilmek için veremli genç, yoksul bir kızı kullanır; işler planladığı gitmeyip tersine veremli kız iyileşmeye, lort ile birbirlerini sevmeye başlayınca onlara karşı kin duyar; Hintli uşağının bedenine karşı tutku besler, ona kocasını öldürtür ve ondan bir ucube doğurur. Ucube ise başı ile ayakları gövdesinden daha büyük, kolları boyundan daha uzun, alnının ortasında tek gözü bulunan bir “kiklop”tur. Aslında bu “kiklop” Finten’in ruhunun somutlaşmış şeklidir. Başka bir deyişle o, “kiklop kadın”dır.

Kaynaklar

Akyüz, Kenan (1964). “Önsöz”. Finten. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi, III-IV.
Binyazar, Adnan (2007). Dede Korkut. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Çubuklu, Yaşar (2006). “Modernliğin Yarattığı Öteki: Ucube”. Bedenin Farklı Halleri. İstanbul: Kanat Kitap.
Dıranas, Ahmet Muhip (1995). Oyunlar: Gölgeler, Çıkmaz, Finten. İstanbul: Adam Yayınları,
Howatson, M. C. (2013). Oxford Antikçağ Sözlüğü. Çev. Faruk Ersöz. Kitap ysayınevi, İstanbul.
Karaburgu, Oğuzhan (2012). Şairin Sahneye Düşen Gölgesi (Şairin Tiyatroları Üzerine Bir İnceleme). İstanbul: Kesit Yayınları.
Kristeva, Julia (2004). Korkunun Güçleri (İğrençlik Üzerine Deneme). Çev. Nilgün Tutal. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Ozansoy, Munis Faik (1995). “Abdülhak Hamit ve Finten”. Oyunlar: Gölgeler, Çıkmaz, Finten. İstanbul: Adam Yayınları, s. 143-145.
Tarhan, Abdülhak Hâmit (1959). Finten. yeniden sahneye tatbik eden: Ahmet Muhip Dıranas. Ankara: Maarif Basımevi.
__Finten (1964). Haz. Kenan Akyüz. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi.

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 04:21:32