A password will be e-mailed to you.

…Ghost in the Shell bir kült haline gelerek dünyayı çalkalarken Matrix henüz ortalarda yoktu. 2004 yapımı Ghost in the Shell Innocence, Masamune Shirow’un mangalarından uyarlanan serinin ikinci filmi…

Sanal sinyaller tarafından üretilen bir dünyada hakikat nedir, nerededir? Duyularımız aldığı tesirlerle bizi yanıltmaya ve gerçekliğimizi bozmaya başladığında, bilgisine güveneceğimiz kaynağı nerede buluruz? Sezgisel bilgi, deneysel bilimciliğin temas edemediği bir metafizik alanda barındığından, hayaletimizin / ruhumuzun sesine güvenmeyi seçebiliriz. Oysa çarkların gıcırdayarak varoluşuna yönelik ithamlarda bulunduğu noktada, insanlığımızın da bu mekanizmanın parçası olduğunu düşünmemek elde değildir; üretilmiş olabileceği fikri… Hayallerimiz, zekamız, yahut hayaletimiz bile tek boyutlu ve zamansız bir matriste oluşan bozulmalar ve dalgalanmalar olabilir. Peki, olasılıklar arasında parçalanan insan özüne duyduğu inancı bozmaya başlamışsa, elde ne kalır? Siber çağın gereklilikleri bizi kendimize komşu kılıyorsa, evde olup olmadığımızı nasıl bilebiliriz? Peki, ya evde yoksak?

Ghost in the Shell bir kült haline gelerek dünyayı çalkalarken Matrix henüz ortalarda yoktu. Bilim kurgunun ve siber-punk’ın mihenk taşı olan yapımları ile Ghost in the Shell; dijital çağın olası sorun ve senaryolarını felsefi altyapılarla önümüze sunuyor. İnsanlığın sınırlarının nerede bitip nerede başladığının silikleştiği bir çağda ahlak, inanç, hayat, hakikat, vicdan gibi insan merkezli tanımların da kendi yerini yeniden tayin etme çabası insanlığın temellerini ters yüz eden kabulleri şart koşuyorsa kıstaslarımızı nasıl belirleyeceğiz? Ghost in the Shell tüm yapımlarında ortak olarak, bu yeniden yapılanan işleyişin iç dinamiklerini anlama ve anlamlandırma üzerinde duruyor.

Gerek anime serisinin gerekse filmlerin dinamiğinde sık sık karşılaştığımız sorular halihazırda bizim kendimize de sorup sorup durduğumuz, bir çay koyup baktığımız, içmeyi unutup buz ettiğimiz o malum meraklar… Tavuğuydu yumurtasıydı, kuklasıydı kuklacısıydı derken gözler kalbin aynası mı yoksa aynısı mı diye dalıp gitmişliğimiz olabilir. Olmamışsa film, size bunun garantisini veriyor. Film aforizmaların bolluğu ve referansların ağırlığıyla bize ara ara bi’ Waking Life hissi verebilir. Biz bunları şu cildin şu sayfasında, şu makalenin burasında ve şu adamın şu sözleriyle anlattık diye ısrarcı bir dil sezinleyebilirsiniz. Usta yönetmen Mamoru Oshii öyle uygun görmüş.

2004 yapımı Ghost in the Shell Innocence, Masamune Shirow’un mangalarından uyarlanan serinin ikinci filmi. Filmin yönetmenliğini ilk filmde olduğu gibi Mamoru Oshii yapıyor. Olağanüstü film müzikleri ise Kenji Kawai imzalı. Annie, Cannes, Online Film Critics Society gibi pek çok festivalde adaylığı olan filmin; Puchon International Fantastic Film Festival, Sitges – Catalonian International Film Festival ve Tokyo Anime Award Festival’den pek çok ödülü bulunmakta. Serinin devam filmi olan Innocence, her ne kadar ilk filmle ve diziyle bütünleşik olsa da, tek başına izlenebilir. Yine de konu bütünlüğü açısından anime diziyi izlememiş olsanız bile 1995 yapımı ilk filmi izlemeniz karakterleri ve psikolojilerini anlamanız açısından faydalı olacaktır.

KONUSU

Locus Solus şirketine ait hizmet robotu olan gynoidlerin sahiplerini öldürmesi üstüne, polisten alınan vakalar Bölüm 9’a verilmiştir. Donanım ve yazılım sorunu bulunmayan robotların hafızalarının silik oluşu, davayı çözmeyi zorlaştırmaktır. Ne var ki son vakada bulunan tek anı, robotun kendini öldürmeden önce söylediği son cümleyi içerir: “Bize yardım edin…”

Binbaşı Motoko’nun yokluğunda yalnızlaşan Batou, yeni ortağına alışmaya çalışmakta ve diğer yandan hayatının büyük kısmını köpeğine ayırmaktadır. Locus Solus davasına atanan Batou ve ortağı, davayı çözmek için şirketin verdiği bilgilerden fazlasını öğrenmek zorundalar…

Batou’nun hayatını merkeze alan filmin akışında yansımalar üstünde özellikle durdukları görülüyor. Bunda film boyunca ayna metaforu üstünden yapılan sohbetlerin de etkisi olabilir. Diğer yandan kukla metaforu üstünden bebeklerle oynamaya, hayvan yetiştirmeye, çocuk yetiştirmeye, çocuk yetiştirmeye yetiştirilmeye, kendi benzerini yaratmaya ve nihayetinde robot yapımına değiniliyor. Robotlara insan ruhu verilmesi ile insan taklidi fikri üstüne giden film; aynanın kötülüğü yansıtmadığını ancak yarattığını, oysa insan yüzünün aynaya göre olmadığını söylüyor. Buna temel olarak da insan bilgisindeki zayıflığın onun gerçekliğiyle birleştiğini ve bu zayıflığın oluşturduğu korkunun bilimle perçinlendiğini vurguluyor.

Canlı ve cansız arasındaki sınırın silikleşmesini, insanın tam ve her açıdan kuşatılmış bir varlık olma fantezisiyle açıklayan film, bu durumun insanın kabusuna dönüşebileceğini de söylemekte. Filmin havasını şöyle bir solumak için fragmana mutlaka göz atın! İzlemeyi seçenlere keyifli akıl tutulmaları ve göz banyoları diliyorum.

 

İLGİLİ HABERLER

Haftanın Animasyonu: KIZUMONOGATARI

HAFTANIN ANİMASYONU: CAT SOUP – NEKOJIRU-SOU

Daha fazla yazı yok
2024-05-08 17:49:52