A password will be e-mailed to you.

Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’ın sanatçı ikilisi ha:ar olarak ortaya koydukları yeni sergisi 26 Mart’ta CerModern Güney Hangar Galerisi’nde ziyarete açıldı. Sergi ikilinin uzun süredir üzerinde çalıştıkları dijital yapıtlara ev sahipliği yapıyor. Sergideki işler, ikilinin dijital ortam ve fiziksel ortam arasındaki sanat pratiği üzerine düşünme fırsatı veriyor. Ayrıca CerModern Güney Hangar Galerisi, ikilinin İmkansız Heykeller ve Lucid işlerine de ev sahipliği yapıyor. Kuzey Hangar’da ise Hande Şekerciler’in: “ecstasy kimsenin kimseye karışmadığı, herkesin kendisini olduğu gibi kucakladığı bir dünyanın hayali.” olarak tanımladığı ecstasy heykelleri de görülebilir.

Sergi vesilesiyle, NFT teknolojisinin hayatımıza girmesiyle birlikte daha sık düşünmeye başladığımız dijital sanat ile ilgilili sorularımı sorma fırsatı buldum. İkiliyle, kurdukları eğitim platformu Piksel’den, korona döneminden nasıl etkilendiklerine, NFT teknolojisinin şimdisi ve geleceğine, dijital sanat üzerine yeniden düşünmeye neden ihtiyacımız olduğuna dek pek çok konuda konuştuk.

 

Dijital sanat üzerine yeniden düşünmeye neden ihtiyacımız var?

Arda Yalkın: Dijital devrimin insanlığa dayattığı değişimin sonuçlarının neler olabileceğini, toplumu nasıl etkileyeceğini, bireylere ve yaşadığımız dünyaya ne kadar zarar vereceğini, kimlerin en çok zarar göreceğini ve bu etkileri en aza nasıl indireceğimizi, sadece politikacıların ve çok uluslu şirketlerin değil; filozofların, tarihçilerin, sosyologların, mühendislerin, mimarların ve aklıma gelmeyen onlarca farklı pratikten gelen insanların yanı sıra, sanatçıların da tartışması, alınan kararlarda onların geleceğe dair hayallerinin de etkisinin olması gerekiyor. Aksini düşünmek bile korkunç olurdu. Ancak, sanatçıların bahsettiğim tartışmaya katılabilmesi, diğer disiplinlerle etkileşime girebilmeleri ve değişen dünyayı şekillendirecek fikirler üretmeleri için, bugünün dili olan teknolojiyi öğrenmeleri çok önemli. Blockchain, yapay zeka, arttırılmış gerçeklik, yapay insan, veri görselleştirme gibi kavramları bilmeden, gelecek hakkında konuşmak artık mümkün değil.

 

Bunun önündeki engel ne?

A.Y: Devletler ve artık devletler kadar güçlü şirketlerin yaratıcı insanlarla işbirliğine giderek her zaman insanlığın yüksek yararına çalıştıklarını düşünmek, en hafif tabiri ile, naiflik olur. Bir sosyal medya devi bir sanatçı ile işbirliğine giderek elde ettiği benzersiz ve yaratıcı bakış açısını elbette platformunda daha karlı reklamlar yayınlamak, bizi sosyal medyaya daha bağımlı hale getirmek ve kişisel gizliliğimizi ihlal etmenin daha yaratıcı yollarını bulmak için kullanıyor. Yeni medya laboratuvarlarında insan bedeninin hareketlerini ve yüz mimiklerini analiz ederek animasyon endüstrisinde kullanmanın yolunu açan yazılımlar, devletler tarafından güvenlik ve kontrol amaçlı olarak kullanılmak üzere değiştirildiler.

Kreatif insanların da katkısıyla gerçekleşen içinde bulunduğumuz dönüşüm bilgiyi bırakın, teknolojik okur yazarlığı bile olmayan milyarlarca insanı işsiz bırakacak. Üstelik sadece teknolojiyi bilmeyenleri değil, bilen ve kullanan profesyoneller de işsiz kalma tehlikesi altındalar. Kendi disiplinimden bir örnek vereyim; sinema, oyun, VR gibi alanlarda kullanılan üç boyutlu binaları üreten çalışanlar kısa süre içinde ve neredeyse tamamen işsiz kalacaklar. Daha önce insan tarafından modellenen bu asetleri çeşitli parametrik veriler ve yapay zeka araçları kullanarak kısa sürede üretmek ve binlerce iş saatinden tasarruf etmek mümkün artık. Ya da daha önce profesyoneller tarafından üretilen ve üç boyutlu modelleri gerçeğe yakın olarak görselleştirmek için kullandığımız materyal kaplamalarını artık tek bir fotoğraf ve yapay zeka yardımıyla çok daha kolay üretebiliyoruz.

Yakın gelecekteki tehlike: Korporatizm

Bu durum sizce nasıl bir gelecek resmediyor?

A.Y: Teknik eğitim almış birçok insanın kendi alanlarındaki teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması çok olası. Dünyadaki kaynakların yüksek teknoloji üretimi için yağmalanması, bilgiye ulaşma motivasyonu, eğitim ve gelir adaletsizlikleri, kişisel verilerin manüplasyonu, gözetleyici devletler, korporatizm… Bunlar ilk anda aklıma gelenler, benim hayal gücümü ve bilgimi aşan bir çok negatif gelişme yaşayacağız, buna hazır olmamız gerekiyor.

Son 50 senedir yeni medya sanatı ile ilişkisinden anlamlı bir çıktı üretememiş konvansiyonel sanat endüstrisinin artık bunu aşması gerekiyor bence. Bu iki taraf için de önemli. Sanat endüstrisinin değişime adapte olması gerekiyor yoksa var olan sistem dönüşmek yerine alaşağı olacak. Sanat kurumlarının dijital teknolojiyi dışlaması bu alanda çalışan sanatçıların reklam endüstrisi ve şirketlerle iş birlikleri kurmaya itiyor bu da yeni medya sanatının çoğu zaman içerikten çok mühendislik, büyüklük ya da teknolojik eşiklerin aşılması ile gündeme gelmesine neden oluyor.

 

Gerçek ortam ile dijital ortam ayrımı günümüz için neden önemli?

Hande Şekerciler: Bunu sanat eseri üretme bağlamında söylüyorsak ben öyle bir ayrım görmüyorum. Fiziksel medyumlar da dijital medyumlar da sadece birer araç. Önemli olan ele aldığımız kavramlar, bunları nasıl ifade ettiğimiz ve ürettiğimiz formlar.

A.Y: Ayrım kısmını bilemiyorum ama dijital medyum bazen bugünün dünyasını kavramak ve anlamlandırmak için daha avantajlı olabiliyor. Mesela diyelim ki Piksel katılımcılarından bir arkadaşımızın geliştirdiği bir projedeki gibi yapay zekanın ırk temelli bazı önyargılara sahip olabileceğine işaret eden bir iş yapıyorsunuz. Bu eseri konvansiyonel bir metodla üretebilirsiniz, evet, ama işiniz dijital medyumların sağladığı imkanlara göre çok daha zor olur.

 

“Gerçek” esnemeye mi başladı?

Lucid heykel serisi bağlamında dijital olanda gerçeği deneyimlemeye çalışan bir sanatçı olma deneyimi sizin için ne ifade ediyor?

H.Ş: (Bu soruya Impossible Sculptures serisini kast ettiğinizi varsayarak cevap veriyorum.) Açıkçası “gerçek – dijital” tanımlaması yerine “fiziksel olan- dijital olan” demeyi tercih ediyorum. VR-AR teknolojilerinin gelişmesiyle “gerçek” tanımı esnemeye, daha da tartışmalı bir hale gelmeye başladı. Zamanla mesela göze takılan AR implantları gelişip yaygın hale geldiğinde, buna gelişmiş şekilde dokunma hissini veren eldivenler ya da şu anda hayal edemediğimiz başkaca teknolojiler çıktığında gerçek olanın tanımı değişmeye başlayacak. Bu bağlamdan bakarsak biz bu işlerde gerçeklik olarak tanımladığınız şeyleri taklit etmeye değil, dijital medyumları kullanarak yeni bir gerçeklik kurmaya çalışıyoruz. Tabii ki bunu da bildiğimiz dünyadan yola çıkarak yapıyoruz, sanatın gelenekleri üzerine yeni bir bina inşaa etmeye çalışıyoruz. Kaldı ki zaten tüm sanatçıların yaptığı da budur. Var olanı alıp başka bir gerçeklik kurgulamak.

 

Dijital bir heykel yapmak ile gerçek bir heykel yapmak arasındaki ortaklıklar bize ne söylüyor?

H.Ş: Dijital medyumların da tıpkı fiziksel medyumlar gibi sadece fikirlerimizi aktarmakta bir araç olduğunu.

 

Çalışmalarınızda klasik dönem eserlerinden yararlanmanız dijital ortam deneyimizi nasıl etkiliyor?

H.Ş: ha:ar olarak işlerimizde makinenin kendi estetiğini kullanmadığımız yani tamamen jeneratif işler üretmediğimiz için, işçilik ve çalışma yöntemi olarak öykündüğümüz Rönesans döneminden daha kolay bir iş akışımız yok. Hatta yaratmaya çalıştığımız etkiyi ortaya çıkarabilmek için çok daha katmanlı ve birçok yazılımı, baskı tekniği ve donanımı içeren karmaşık bir çalışma yöntemimiz var. Bu da bizi dikkatli ve titiz çalışmaya itiyor diye düşünüyorum.

 

“Her bilgi bir yeni medya eseri üretmek için kullanılabilir”

Günümüzde verilerin sanatta kullanılması bize ne ifade etmeli?

A.Y: Aslında veri sanatı bizim bugüne kadar çok ilgilenmediğimiz bir konu ama kısaca özetlemeye çalışayım.

Geçmişte hangi disiplin ile uğraşıyor ya da uzmanlaşıyor olursanız olun, o pratiğin kendi araçlarını kullanmak zorundaydınız. 50’lerde bir uçak mühendisini düşünün, aerodinamik hesaplamalarını veya malzeme seçimleri yapmak için hava tünellerinde yarattıkları rüzgarları, mekanik araçlarla ve toz zerreciklerinin hava akımındaki hareketlerini gözlemleyerek yapıyorlardı. Bugün, neredeyse tüm disiplinlerin ortak üretim aracı olan bilgisayar sayesinde, bir yeni medya sanatçısı ile bir uçak mühendisi neredeyse aynı parçacık simülasyonu teknolojilerini, farklı amaçlarla kullanıyorlar. Üstelik bir mimar, oşinograf ya da meteorolog da benzer araçları kullanıyor. Aslında bilgiyi tanımlamak için kullandığımız 1 ve 0’lardan oluşan evrensel bir dilimiz var artık.

Bu dili kullanarak herhangi bir pratiğe ait bilgiyi sanat eserleri üretmek için kullanmak mümkün. Bir tıp merkezinde belirli bir günde ölçülen nabız bilgilerinin örüntüsünü dijital ortamda ürettiğiniz bir papatya tarlasındaki sanal rüzgarın yönünü tasarlamak için kullanabilirsiniz. Yani, sayısal ortama aktarılan her bilgi, her veri tabanı, her fotoğraf, her ses hatta her senör çıktısı bir yeni medya eseri üretmek için dönüştürülerek kullanılabilir. Veri sanatı bizde çoğunlukla gerçek dünyadaki sıvı, rüzgar veya kuş sürülerinin hareketleri (dinamikleri) gibi doğal fenomenlerin renkli, eğlenceli, hipnotize edici yeniden üretimleri olarak tanınıyor. Bunun biraz da yeni medya sanatının reklam sektörü ve markalarla kurduğu iş birlikleri ile ilgisi var. Yanlış anlaşılmasın, sadece forma, renge, harekete odaklanan abstrakt işler benim favorim olmasa da karşı değilim. Burak Arıkan’ın “Mülksüzleştirme Ağları” veri sanatının nefis bir örneği benim için mesela.

 

Bir eğitim programı olan “Piksel.” sizin için nasıl bir kapı aralıyor?

H.Ş: Doğrusu Piksel. bize bir kapı aralamıyor, biz Piksel.’i insanlara bir kapı aralamak amacıyla kurduk. Organizasyon herhangi bir kâr amacı gütmediği gibi katılımcılara o yılki bütçenin el verdiği oranda “ilk eser üretim desteği” dediğimiz maddi bir destekte de bulunuyoruz. Piksel ekibindeki hiç kimse elde ettiğimiz sınırlı sponsor ve destekçi gelirlerinde tek bir kuruş almıyor. Bütün kaynaklarımızı katılımcı arkadaşlarımıza ve değerli vakitlerini ayırıp gelen sanatçı ve konuşmacılarımıza aktarıyoruz.

A.Y: Yeni medya sanatının dinamikleri konvansiyonel pratiklerden biraz farklı. Konvansiyonel sanat pratiklerinde genellikle tek sanatçı karar verici durumundadır. Elbette eseri üretirken yardım alabilir, çeşitli kurumlarla, asistanlarla çalışabilir ama karar verici durumunda olan odur. Yeni medya sanatında ise her alanda uzmanlaşmak mümkün değil. Yapay zeka çalışan birisi robotik ile ilgili bir şey bilemeyebilir veya hiper-gerçekçi dokular çalışan birisi kodlamaya hakim değildir. Biz üreteceğimiz eserin varacağı noktaya göre başka sanatçılarla iş birlikleri kurmaya daha açığız. Bu da çoğunlukla işe almaktan çok ortak üretim yaparak gerçekleşir.

ha:ar da böyle bir oluşum. Piksel.’in bir fonksiyonu da birdenbire bir bilgi bombardımanına tutulan arkadaşlarımızın kendi aralarında iş birlikleri kurmasına vesile olmak. Açıklığa kavuşturmak istediğim başka bir şey ise, Piksel.’de yaptığımız şey sanat ya da yeni medya sanatı tanımını kendi bakış açımızdan anlatmak değil. Bizim amacımız çok net: Zaten güzel sanatlar eğitimi almış ya da alan, 35 yaş ve altı sanatçıların teknoloji bilgilerini arttırmak onları bu alanda uzman sanatçı ve sanat profesyonelleri ile bir araya getirmek. Tüm projelere, içeriğine bakılmaksızın, teknik olarak doğru hazırlanmış bir dosya ile başvurulduğu takdirde üretim desteği veriyoruz. Ozan Elektronik Para ve Kadıköy Belediyesi ile kurduğumuz iş birliği sayesinde eski veya güncel tüm Piksel katılımcılarının istedikleri zaman ücretsiz olarak kullanabilecekleri bir çalışma ortamı ve güçlü iş istasyonları sağlıyoruz. Her sene belirlediğimiz katılımcılara Piksel’in karar mekanizmalarında olmaları için davet gönderiyoruz, geçen dönemden iki arkadaşımız şu anda ekibimizde alınan kararlara katkıda bulunuyorlar.

Piksel’in kuruluş amacı doğrultusunda bize gelen tüm önerileri, eleştirileri, iş birliği tekliflerini titizlikle inceleyip faydalanmaya çalışıyoruz. Tüm ekip gönüllü olduğu için herkes her an tam güçle çalışamıyor tabii ama elimizden geleni yapıyoruz. Bu sene mentorluktan ziyade tamamen teknolojiye odaklanan ileri seviye yazılım eğitimlerine de başlamayı ve ilk etapta toplam 5 ayrı başlıkta toplam 75 kişiye orta-ileri seviye eğitim vermeyi planlıyoruz. Bu eğitimlerde donanımlardan katılımcıların yiyecekleri yemeğe kadar biz karşılayacağız. Hayalimiz, bu eğitimleri sanat izleyicisi ve koleksiyonerlere kadar yaymak.

 

“Koleksiyon değeri onu sanat eseri yapmaz”

NFT teknolojisi ile ilgili gündem çok yoğun. NFT ile satılan eserlerin yanı sıra, twitler, popüler isimlerin kahkahaları, maçların önemli anları… 

A.Y: Dilediğiniz hemen her veriyi NFT haline getirip sertifikalandırabilirsiniz. Bu açıdan bakınca, NFT haline getirilen her şey sanat eseri değildir zaten. Bahsettiğiniz örnekler, şu an popüler olduğu için bir kesim tarafından değer atfedilen hediyelik eşyalar olarak düşünülebilir. Elbette, bunların bir bölümü popüler kültürün bir parçası olarak hep değerini koruyabilir. ABD’de ilk basım çizgi romanlara, beyzbol kartlarına milyonlarca dolar ödemekle aynı şey. Bence de atılan ilk Tweet de insanlık tarihi için Elvis’in ceketi kadar önemli ve bir koleksiyon değeri atfesilmesini anlayabiliyorum ama bu onu sanat eseri yapmaz.

Sanat endüstrisinin NFT teknolojisine neden şaşırdığını ya da kabul etmediğini ise asla anlayamıyorum. Bütün sanat endüstrisi aynı NFT gibi biriciklik üzerine kurulu ve zaman zaman çok ciddi manipülasyonların, bizi şaşırtan alışverişlerin döndüğü, reklama dayalı ve zaman zaman nereden geldiği belirli olmayan sermayenin gelip ortalığı birbirine kattığı bir sektör. Şu anda yaşadığımız delilik konvansiyonel sanat piyasasının hızlandırılmış, kitsch bir versiyonu gibi.

 

NFT bir devrim mi yoksa spekülatif bir balon diyebilir miyiz?

Benim düşüncem ise şöyle, NFT dünyasında ilk var olanlar hareketli grafik tasarımı yapan ve kendi alanlarında çok tanınan yaratıcı profesyoneller. Sizler Beeple adını ilk kez geçen aylarda duydunuz ama ben Twitter’a ilk kaydolduğum 10 sene önceden beri, her gün ürettiği her işi gördüm. Katıldığı her Cinema 4d sunumunu izlemiş olabilirim. Gmunk ve 90’ların MTV estetiğini yaratan diğerleri bugün bildiğimiz popüler görsel dil üzerinde Andy Warhol kadar etkili oldular. Bu insanlar, kabul görmedikleri sanat piyasasına alternatif yeni bir mecra yarattılar. İşin çılgınlık boyutuna gelmesinin sebeplerinden en önemlisi tabii ki kripto para tüccarlarının inanılmaz manipülasyonu.

Öte yandan dünya çok hızlı bir şekilde dönüşüyor. Kendimden örnek vereyim, günümün en az 10 saatini bilgisayar ya da mobil cihazımın ekranına bakarak geçiriyorum. Neredeyse bütün ilişkilerimi sosyal medyadaki varlığım üzerinden kuruyorum. Burada bir sanat eserine sahip olma arzusunu tetikleyen şeyin ne olduğunu tartışmayacağım fakat bu arzumu tatmin edecek varlıkları sanal ortamda toplamak veya teşhir etmek bana çok garip gelmiyor. Ben doğduğumda bırakın sosyal medyayı, kişisel bilgisayar yoktu. Sosyal medyanın olduğu, dijital devrimin içine doğan gençlerin fiziksel sanat eserleri yerine NFT formatına yönelmeleri çok normal. Dünyanın medyan yaşı 2020 verilerine göre 29.2. Sanat kurumlarında kimin sanatçı, neyin sanat olduğuna karar verenlerin yaş ortalaması nedir sizce? Bir de koleksiyonerlik tarafı var. Kısa zamanda NFT koleksiyonerleri bir kimlik inşa edip yüzlerce, binlerce insanın onları dinlediği Clubhouse konuşmaları yapmaya, röportajlar vermeye başladılar. Bu, diğer insanları da koleksiyon yapmaya iten önemli bir motivasyon oldu.

Blockchain sanat ekonomisi kimsenin beklemediği, hazırlanmadığı bir anda ortaya çıktı ve ne kadar galeri, sanat kurumu, sanatçı, sanat yayını varsa ne olduğunu anlamaya çalışıyor şu anda. İlk sorunuza mükemmel bir örnek aslında. Dijital teknolojiye hakim tüm sanatçılar rahatlıkla bu sisteme adapte oldular kalanlar izleyip anlamaya çalışıyorlar. Bugün NFT haline dönüştürülüp satılan ve alıcı bulan içeriğin çok büyük bir bölümü büyük olasılıkla kendisine biçilen maddi değeri kaybedecek fakat bu durum teknolojinin getirdiği değişimin etkisini azaltmaz. 90’lardaki Dotcom balonunda milyarlarca dolar değer biçilen bir sürü şirket battı ama internet teknolojisi dünyayı kökten değiştirdi.

 

“NFT, sanata demokrasi getirdi demek çok iddialı olur”

NFT’nin aracıları ortadan kaldırarak sanatı demokratikleştirmesi meselesi oldukça gündemde, sizce sanatın demokratikleşmesi sadece aracıları ortadan kaldırmaya indirgenebilir mi? 

A.Y: Öncelikle, NFT aracıları ortadan kaldırmıyor. NFT üretmek ve koleksiyonerlere ulaştırmak için bir altyapı kullanmak zorundasınız ve bu da aslında bir galeriye kabul edilmekten çok farklı değil. Sadece bütün altyapı sayısal ve çok büyük oranda otomasyon ile işlediği için konvansiyonel bir galeriden çok daha fazla sanatçıya altyapı sağlayabiliyor. NFT bir “Attention Economy” şu anda. Dolayısıyla tanınırlığınıza, çevrenize, rütbenize göre bir platforma girebiliyorsunuz. Bulunduğunuz altyapının reklam, koleksiyonerlere ulaşma gücü ve satış hacmine göre de bu sistemlere girmek zorlaşıyor ya da kolaylaşıyor.

Burada çok çok yüksek hacimli satış rakamları ve medya ilgisi çeken sanatçılar dışında tek başınızasınız. Metinlerinizi yazan, hangi iletişimi hangi zamanda yapacağınıza sizin yerinize karar veren, bu iletişim için gerekli materyalleri üreten ve bunları olası koleksiyonerlere ulaştıran, satış için gereken diyalogları sizin yerinize kuran bir ekip yok. Geçenlerde benim de uzun süreden beri takip ettiğim ve tasarım dünyasında oldukça tanınan birisi bir anket yapmıştı; bu ankete göre NFT formatında eser yayınlayanların yüzde 74’ü hiç bir şey satamamış. Birden fazla iş satanların oranı ise yüzde 1. Özellikle tek edisyonlu ve görece yüksek fiyatlı eserler satmak hiç kolay değil. Kariyerinizin, iletişim beceriniz, yeteneğinizin olması gerekiyor. Bunlar herkesin ulaşabileceği özellikler değil dolayısıyla “NFT, sanata demokrasi getirdi” demek çok iddialı olur.

 

İleride NFT eserin değerini belirlerken nasıl ilkeler gündeme gelebilir?

A.Y: Konvansiyonel sanat piyasasında da artık bilinen galericilik sistemi iflas etmiş durumda. ABD’de neredeyse hiç orta ölçekli galeri kalmadı. Sanatçılara kariyer planlaması yapabilen, üretimlerini maddi olarak destekleyen, onları müze ve kurumsal koleksiyonlara dahil edebilen galeri sayısı her ülkede çok az ama varlar ve bu nedenle galerileri sadece aracı olarak tanımlamak, yüzyıllardır yaşayan bu kurumlardan işini doğru şekilde yapanlara haksızlık olur. Ancak sanatçılara hiçbir maddi destek sağlamadan görünür olma, satış yapma ve sergilerde bulunma karşılığında sanatçının gelirlerinin yarısına çöken bir simsarlık sistemi kuruldu artık ve bu işletmeler galeri adı altında faaliyet gösteriyorlar hatta çoğunluğu da ele geçirdiler.

Birçok genç arkadaşımız başka çareleri olmadığına inandıkları için maalesef bu insanların elinde yıllarca sömürülüyorlar. Hatta buna bile ihtiyaç duymadan basit bir internet sitesi kurup bu site üzerinden sanatçının gelirine büyük oranda ortak olan yapılar kuruldu. NFT ise bu değişimi alıp geniş kitlelere yayan, komisyon oranlarını çok çok düşürüp sizi 3. sınıf bir eser satış sitesine mahkum etmeden global ölçekte koleksiyonerlere ulaşmanıza imkan tanıyan bir altyapı.

“Müthiş bir iletişim kanalı açtı bize”

Sizin NFT sanat çalışmalarınız var mı?

A.Y: ha:ar olarak şu anda Cer Modern’de devam eden sergimizi NFT formatında da yayınlamaya karar verdik. Şu ana kadar 4 NFT edisyonumuz fiziksel fiyatlarına yakın fiyatlarla satıldı. Bir hafta içinde oldukça ciddi bir gelir elde ettik. Bunların tamamında koleksiyonerlerle tanışma fırsatımız oldu ilk açık arttırmadan sonra hepsi sosyal medyadan bize ulaşıp teklif getirdiler. Kimliğinin gizli kalmasını isteyen bir kişi var, diğerleri Kanadalı bir elektronik müzik plak şirketi sahibi, İngiltere’de yaşan ve emlakçılık yapan bir Rus ve Venedik’te yaşayan, sanat eserlerini dijital olarak sertifikalandıran bir şirketin sahibi olan 4. kuşak bir koleksiyoner. Sonuncu NFT, fiziksel edisyonu ile beraber dahil oldu koleksiyona. Bu insanların bazıları belki de NFT formatında yayınlamamış olsak bu koleksiyonerler bizleri tanıyamayacak, biz de onlara ulaşamayacaktık. Belki şu andaki “Hype” etkisidir, bilemiyorum ama müthiş bir iletişim kanalı açtı bize.

Senelik 65 milyar dolar hacme sahip sanat endüstrisinin ve yüzlerce yıllık kurumların NFT teknolojisi ile yıkılacağını ve bu endüstrinin NFT teknolojisine karşı elleri bağlı oturacağına inanmak çok naif olur. Benim düşüncem NFT’nin var olan sisteme adapte olacağı ve özellikle eser sahipliği konusunda çığır açıcı yeni yöntemlerin bulunacağı yönünde.

 

Corona sizin için neleri değiştirdi, değiştiriyor?

H.Ş: Pandemi patlamadan hemen önce Amerika’ya taşınmak üzereydik, Mart sergimizden sonra gitmeyi planlıyorduk hatta karantinalar birkaç ay geç başlamış olsa New York’ta yakalanacaktık bu duruma. Bunun dışında fark ettik ki yılın bir kısmını orada geçirmek ya da seyahat etmek dışında biz zaten sürekli atölyede ve bilgisayar başında çalışıyormuşuz. Karantina olup kapanınca ve katılmak gereken davetler, toplantılar için yolda geçirilen zaman olmayınca daha da verimli şekilde üretmeye başladık. Piksel. gibi bilgi paylaşımında bulunabildiğimiz, diğer sanatçılarla bir araya geldiğimiz bir organizasyon kurmaya vaktimiz oldu. Dolayısıyla garip bir şekilde pandemi süreci bizim açımızdan her anlamda çok verimli geçiyor.

 

​* Ha:ar sergisi 18 Mayıs’a dek CerModern Güney Hangar Galerisi’nde pazartesi hariç her gün 10:00-19:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

 

İLGİLİ HABERLER

MÜZİK SANATÇILARIN DA GIDASIDIR

“Bir makine-sergi”

Daha fazla yazı yok
2024-04-27 14:53:58