A password will be e-mailed to you.

Kavramsal derinliğini fazla kuramasa da felsefi bakışı ile çok önemli bir noktada duran “Neandria”, Erdem’in diğer filmlerine nazaran daha düz bir anlatıya, biçimden ziyade içeriğe, sorudan ziyade cevaplara sahip bir film olarak öne çıkıyor.

Reha Erdem sinemasını, sinemamız içerisinde ayrı bir yerde konumlandırdım hep. Filmlerinin sacayağını insan – dönüştürücü etmenler – doğa olarak belirlediği için, ufkumuzda düşünmeye, sorgulamaya, anlamaya, mânâ bulmaya dair alanlar açmaya vesile oldu. Kesin bir hükümde bulunmadan, “her çiçekten bal almalı” misali yaşamın sunduğu alternatifleri karakterlerinin repliklerine yayarak, kurduğu dünyaya ve çıktığı yolculuğa seyircisini de dahil etti.

Bu yolculukta “A Ay” (1988), “Kaç Para Kaç” (1999), “Korkuyorum Anne” (2004), “Beş Vakit (2006), “Hayat Var” (2008), “Kosmos” (2009), “Jîn” (2013), “Şarkı Söyleyen Kadınlar” (2013), “Koca Dünya” (2016), “Seni Buldum Ya!” (2020) ve nihayet  “Neandria” (2023) uğradığımız duraklar oldu.

“İnsanın, İnsan Olmayana Üstünlüğü Yok”

Neandria, geçmişin izleri hayli silinmiş antik bir şehrin yıkıntılarının hemen altında, yoksul bir Ege köyünde annesiyle birlikte yaşayan ve atletizm yarışlarına hazırlanan Suna adlı bir genç kadını odağına alırken; taşrada sıkışmış olan gençlerin özgürlüğü ve aşkı arayan isyanlarını da anlatıyor.

Kıskançlık, korku, yarışma, avlanma ve kazanma hırsının hakim olduğu taşra halkının içerisinde 18 yaşındaki Suna, cesaretiyle yaşama dair soruların peşinden gidiyor.

Reha Erdem, auteur kuramı içinde ismini sayabileceğimiz, kendi dilini oluşturmayı başarmış sayılı yönetmenlerden biri; yönetmenin sinema diline baktığımızda kurgu, mekân, oyuncu, imge, ses ve müziğin öne çıkan özellikler olduğunu söyleyebiliriz.  Görünenin  ötesindeki mânâyı bulma çabasında gerçeküstücü ögelerden faydalandığını da. 

Neandria’nın, mekân, ana karakter ve yan roller anlamında diğer Reha Erdem filmleriyle benzer bağ kuran bir atmosferi var. Ahmet Rıfat Şungar’ın canlandırdığı köye yeni gelen İmam karakteri ilk anda aklımıza “Kosmos”un sınır şehrine yeni gelen yabancısı Kosmos’u (Battal’ı) çağrıştırır. Her ikisi de hikmetli cümleler kuran bu karakterler, tasavvuf anlayışını benimsemiş ulu-derviş kişilerdir. “Kosmos”da Battal’ın “İnsanların da hayvanların da başlarına gelen şey aynıdır. Topraktan gelip toprağa giderler.”  repliğini, “Neandria”da İmam farklı ama aynı mânâda tekrar eder:  “İnsanın, insan olmayana üstünlüğü yok.”

Battal (Kosmos) – İmam (Neandria)

Erdem, seyircisini değiştirmekten ziyade değişmeye yönlendirmeyi hedefler. Alt metinde insan ve doğa arasında bozulan dengenin kültürel kaynaklı olduğunu söylerken; anlatıyı, maneviyat eksikliği ile ilişkilendirerek kurar.

Reform rüzgarlarının estiği, modern toplumdan post-modern topluma geçişlerin yaşandığı, yeni yükselen değerlerin ortaya çıkmasıyla geleneksel değerlerden kopulduğu günümüz toplumsal yapısı içinde, sisteme eleştirel bakmanın en iyi yolu Brechtyen estetiktir ve Reha Erdem gibi mevcut yapıdan hoşnut olmayan kimi yönetmenler, sisteme eleştirel bakmak, asıl sorunun sistemden kaynaklandığını göstermek ve kendilerini ifade etmek için filmlerinde Brechtyen bir yaklaşım sergilemişlerdir. Dolayısıyla bu yönetmenler; çektikleri filmlerle toplumsal bir eleştiri yapmış, seyirciye zihinsel bir yolculuk yaptırtarak, düşünmeye teşvik etmiş, sarsmış ve asıl sorunun sistem kaynaklı olduğunu göstermeye çalışmışlardır.[1]

(Suna – Filiz – Mako)

“Bugün Burada Yine Bir Şey Olmadı”

Koşan bir çift ayakla başlayan ve atletizm yarışmalarına hazırlandığını anladığımız Suna’nın (Deniz İlhan) köyde kendisi gibi genç olan başka arkadaşları vardır. Bunlar “Kanalıma hoş geldiniz arkadaşlar” diyerek her seferinde kadrajımıza giren, sosyal medyasına videolar çeken Filiz (Ayşegül Kopartan) ile alkolik babasına diss attığı şarkılarını dinlediğimiz “Hayırsız babanın hiç evladı” rapçi Mako (Izzy)’dur. Bu üçlü filmin en dinamik ve yüzümüzde gülümsemeye sebep olan en neşeli sahnelerine imza atar. Üçlünün en büyük destekçisi de kasabaya geldiği andan itibaren hayatlarının değişmesine sebep olan İmam’dır. Tanıtımlarında“Hiçbir şeyin olmadığı ve yaşanmadığı” bir yer olarak tasvir edilen kasabada Filiz de “Bugün burada yine bir şey olmadı.” cümlesini takipçilerine sıklıkla kurar.

“Taş, Taş, Taş… Her Yer Taş!” Sakin ve kendilerine bir gelecek vadetmeyen dağ bayır taş olan bu kasabada Suna, her gün taşların arasında koşuşunu gerçekleştirir. Filmde taş, adeta bir karakter gibi yer alır ve “Taş, taş, taş… Her yer taş!” gibi benzeri cümlelerle diğer karakterlerce de sıklıkla hatırlatılır; gölde boğulan kızın cepleri de hazine arayan adamlardan birinin ağzı da taşla doludur. İmam da Suna’yı sakinleştirmek için dudaklarının üstüne taş koyar.

Suna (Deniz İlhan)

Bu parlak ve başkaldıran gençlerin karşısında ise çocuklarının hayallerine mühür vuran, onları birbirleriyle yarıştıran, kendi isteklerini ve hırslarını dayatan yaşlı-sorunlu ebevenleri, patriyarkal gücü, sermayeye boyun eğen, taş ocağı açılmasına onay vererek kendi doğasına ihanet eden açgözlü kasaba halkını, antik kent olması vesilesiyle bölgede eksik olmayan definecilerle iş birliği yapan düzen temsilcisi muhtarı ve dolayısıyla kapitalizmi görürüz.

(Nihal Yalçın – Deniz İlhan – Bülent Emin Yarar)

Bunların dışında tıpkı gençler gibi taşraya sıkışmış kadın temsilleri de yer alır. Suna’yı babasız bir şekilde tek başına büyüten Suna’nın annesi (İncinur Daşdemir) ve muhtar kocasından (Bülent Emin Yarar) hiddeti ve sevgisizliği yüzünden kaçıp doğaya sığınan “deli” Gökçe (Nihal Yalçın) gibi…

Neandria’daki Gökçe’nin doğaya uyku haliyle resmedilen teslimiyeti, Erdem’in daha önceki filmleri “Beş Vakit” (2006) ve “Koca Dünya” (2016)nın yine doğada uyuyan çocuklarına referans verir.

Beş Vakit (2006)  /  Koca Dünya (2016)

Kavramsal derinliğini fazla kuramasa da felsefi bakışı ile çok önemli bir noktada duran Neandria, Erdem’in diğer filmlerine nazaran daha düz bir anlatıya, biçimden ziyade içeriğe, sorudan ziyade cevaplara sahip bir film olarak öne çıkıyor. Cut kurgunun sıklıkla başvurulduğu sahneler henüz birini hazmedemeden diğerine geçerek hızlıca akıyor ve bazı sahnelerde epey yüksek kullanılan müzik de bu geçişlerde aniden kesiliyor.

Koşan bir çift ayakla başlayan film, yine başladığı yerde Suna’nın koşuşuyla ve “Neandria!” diye bağırışıyla biter. Antremanları başarıyla gitse de yarışmaktan vazgeçen ve tarihçi olmaya karar veren Suna’nın çığlığı, ses veremeyen ama her seferinde talana, yağmaya uğrayan her şeyin isyanı olarak antik kent üzerinde yankılanıyor.

“Yeşil film” girişimlerinden biri olan Neandria, filmin temasına paralellik gösteren ekolojik sürdürülebilir yapım olma niteliğiyle dikkat çekiyor. Suna rolüyle,  ilk sinema deneyimini başarıyla kotaran Deniz İlhan dışındaki gençleri izlemek de çok keyifli. Suna’yı atletizme hazırlayan disiplinli hoca rolünde izlediğimiz Tanıl Bora ise “İyi ki castta yer almış.” dedirtiyor.      

Reha Erdem’in yazıp yönettiği, yapımcılığını Ömer Atay ile Serra Ciliv’in üstlendiği Neandria’nın görüntü yönetimindeki isimse “Kaç Para Kaç”, “Korkuyorum Anne” ve “Kosmos”un da aralarında yer aldığı diğer 7 Reha Erdem filminin de görüntü yönetmeni olan Florent Herry.

Türkiye vizyonlarında yerini alan Neandria, 2023’te 39. Varşova Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapmıştı. Nisan sonunda da Movies That Matter Festivali’nde Hollandalı izleyiciyle buluşacak. Yolu açık ve gişesi bol olsun.


[1] Güçbilmez, Beliz, Kosmos’da Ân Dramaturgisi ve Hayv-ân Oluş, Ve Sinema , der: Gül Yaşartürk, İstanbul, Doruk Yayıncılık, ss. 51-65.

Daha fazla yazı yok
2024-04-28 17:23:07