A password will be e-mailed to you.

 

70. Berlin Film Festivali, bir kez daha İran sinemasının zaferiyle sonuçlandı. Muhammed Rasoulof’un gösterim tarihi en sona bırakılan filmi Sheytan Vojud Nadarad (Şeytan Yoktur) Altın Ayı’yı kazanarak büyük bir sürpriz yaptı. Yönetmen Rasoulof’un İran’ı terk etmesi yasak olduğu için katılamadığı festivalde ödülü filmde rol alan kızı Baran Rasoulof ile yapımcıları Kaveh Farnam ve Farzad Pak aldı. Her ikisi de coşku dolu konuşmalar yaptı. Özellikle son olarak söz alan Kaveh Farnam’ın yeni arkadaşı olarak adlandırdığı Altın Ayı’yı güzel ülkesine ve halkına götüreceğini, yönetmenine teslim edeceğini, ona İran’ın ve İranlıların güzelliklerini göstereceğini söylemesi çok dokunaklıydı.

Jüri Başkanı Jeremy Irons, tören boyunca iki kez jürinin kolay kolay  fikir birliğine varamadığını, bazı filmler konusunda bölündüğünü dile getirdi. Ancak Altın Ayı’nın sahibini açıklarken hem onun hem diğer üyelerin yüzü gülüyordu. Filmin tematik birliği ve yer yer çok etkileyici olan içeriği belli ki hepsini etkilemiş ve ödül vermeye ikna etmişti. İran sinemasına özgü o yalın ve gerçekçi biçeme de hiçbir sinemacının itirazı olmaz…

Askerliğin zorunlu olmasını, askerliğini yapmayanlara pasaport bile verilmemesini, vicdani ret hakkı tanınmaması bir yana bir de silah altına alınan gençlere idam cezalarının infaz ettirilmesini, insanların politik görüşlerinden dolayı bile idama mahkum edilmesini eleştiren dört kısa filmden oluşan Sheytan Vojud Nadarad İran’da gösterilmeyecektir, ama dünyayı dolaşacağı kesin!

Yasaklı yönetmen, gizli yapım

Hamburg’da yaşayan Muhammed Rasoulof, politik içerikli filmleri nedeniyle sürekli hükümetinin hedefinde yer alan bir isim. 2013 yılında El Yazmaları Yanmaz adlı filminin Cannes Film Festivali’ndeki prömiyerinin ardından Tahran’ı ziyaret ettiğinde 9 ay İran’dan çıkmama ve 20 yıl film çekmeme cezası almış, ama cezası temyiz edilmişti. 2017 yılında Cannes FF Belirli Bir Bakış bölümü ödülünü kazanan Dürüst Bir Adam adlı filmini Telluride Film Festivali’nde gösterdikten sonra İran’a dönüşünde pasaportuna el kondu. O günden bu yana ülkeyi terk etmesine izin verilmedi. 2019 Temmuz ayında ulusal güvenliği tehlikeye atmak ve İslami hükümete karşı propaganda yapmak suçlarınan bir yıl hapis cezasına mahkum oldu. Bu cezanın temyiz sürecini beklerken, film çekme yasağını delip Sheythan Vojud Nadarad’ı yaptı. Rasoulof, kendi sivil itaatsizliğini filmdeki bir kadın karakterin ağzından şöyle aktarıyor filmde: “Bizim gücümüz, hayır diyebilmek”. Henüz kendisine resmen tebliğ edilmemiş olmakla birlikte Rasoulof, cezasının onandığı ve hapse girmeye hazırlanması yolunda bir haber aldı. Bu uluslararası başarıdan sonra Jafar Panahi misali evhapsinde yaşamaya devam etmesi muhtemel görünüyor… Rasoulof’un ailesi ise Hamburg’da ikamet ediyor.

Dünyada onca kötülük varken acaba şeytan da var mı diye düşünmeli… Varsa insanın ta kendisi olduğunu kuşku yok. Nitekim En İyi Belgesel ödülünü kazanan Rithy Panh imzalı Irradies de insanın kötülüğünün vardığı korkunç boyutları gözler önüne seriyordu.

Daima iyi filmler!

Yarışmanın son güne kadarki favorisi Never Rarely Sometimes Always (Asla Nadiren Bazen Daima) ise Jüri Büyük Ödülü Gümüş Ayı kazandı. Amerikalı yönetmen Eliza Hittman’ın sahneye çıkıp ödülünü alırken gösterdiği tevazu, teşekkürlerindeki içtenlik ve genç oyuncularını övmesi bu yönetmenden yine böyle dürüst ve güçlü filmler izleyeceğimizi kanıtlar gibiydi. Bir yandan da patriyarkanın kadınları annelikle esir etmeye çalışan kötülüğününü maskesini düşürüyordu.

Güney Kore sinemasının ustalarından Hong Sang-sol, Domangchin Yeoja (Koşan Kadın) adlı filmiyle En İyi Yönetmen dalında Gümüş Ayı alarak Tsai Ming Liang’ı ve Kelly Reichardt’ı ödülsüz bıraktı. Bütün filmlerini birbirinin aynı tarzda yazan, çeken ve kurgulayan Hong, diğer filmlerin yönetmenleri arasından tutarlılığıyla öne çıktı muhtemelen…

Lasciatemi cantare!

İtalyan sinemasının Berlinale’deki şansı İtalyan festival direktörü Carlo Chatrian ile açıldı, iki Gümüş Ayı birden kazandı. D’Innocenzo Biraderler’in yazıp yönettiği Favolacce (Kötü Masallar) En İyi Senaryo, Volevo Nascondermi (Saklanmak İstiyordum) adlı filmde naif ressam Antonio Ligabue’yi canlandıran Elio Germano En İyi Aktör dalında Gümüş Ayı aldı. Cannes’da da En İyi Aktör seçilmiş  olan Germano böyle başarılara alışıktı. Ödülünü olgunlukla kabul etti. Önemli rollerden birini üstlendiği Favolacce’nin başarısına ne kadar sevindiği de kameralara yansıdı.

 

Su perisine Gümüş Ayı

Christian Petzold’un bir gece önce FIPRESCI Ödülü kazanan filmi Undine’yi resmi jüri de eli boş göndermedi. Filme adını veren mitolojik karakter, su perisi Undine’yi canlandıran Paula Beer En İyi Aktris dalında Gümüş Ayı kazandı. Petzold’un bir önceki filmi Transit’te de başrolü Franz Rogowski ile paylaşan Beer, Alman sinemasının uluslararası bir yıldızı olma yolunda ilerleyebilir…

Benoit Delepine ve Gustave Kervern’in internette açılan sayfalara istinaden Effacer lhistorique (Geçmişi Sil) adını verdiği komedi Berlinale’nin 70. yılına özgü Gümüş Ayı ödülünü aldı.

Jeremy Irons

Berlinale’yi bölen film

Jeremy Irons, Olağanüstü Sanatsal Katkı Ödülü’nü açıklarken açıkyüreklilikle DAU. Natasha’nın jüriyi ahlaki açıdan ikiye bölen bir film olduğunu söyledi. Ancak efsanevi görüntü yönetmeni Jürgen Jürges’in bu filmdeki çalışması da kayıtsız kalınacak gibi değil. Fassbinder’in, Haneke’nin en iyi filmlerinde çalışan Jürges Gümüş Ayı’yı hak etti. Muhteşem kariyerine rağmen Jürges’in çok fazla ödülü yok. Olanların bir kısmı da Türkiye’den! Zülfü Livaneli, Canan Gerede, Erden Kıral ve Barış Pirhasan ile yaptığı filmlerden…

Ilya Khrzanovsky’nin apayrı bir yazı konusu olan, temellerini 2005’te attığı DAU projesi bir süredir sanat çevrelerinde tartışılıyor. Lansmanı da birkaç kere iptal edilen projeye, ilk iki filmi Berlinale’de prömiyerlerini yapana kadar hemen hiç olumlu yaklaşan olmamıştı. Disiplinlerarası, geniş kapsamlı sanat çalışmalarından oluşan ve çok pahalıya mal olan proje, bir buçuk yıl önce Berlin Duvarı’nı yeniden inşa etme fikri yüzünden Almanya’da skandala yol açmıştı. Bu projenin içinden çıkan iki film nihayet Berlin’de kamuoyunun karşısına çıktı. Yönetmenin Ukrayna’daki bir Sovyet fizik enstitüsünden yola çıkarak yaptığı D70th berl’nake goldenAU. Degeneration adlı, yapımı 14 yıl süren, altı saatlik belgeseli de Berlin’de gösterildi. Bu film, oyuncuların istismar edildiği Natasha’nın aksine daha olumlu bir tepkiyle karşılandı.

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 00:24:47