A password will be e-mailed to you.

Yazarımız Meltem Cansever, 27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında düzenlenen İstanbul Design Week’i değerlendirdi: “2014’te daha iyi tasarlanmış bir Design Week bekliyoruz.” 

27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında, Istanbul Design Week’i idrak ettik. Bu kez eski Galata Köprüsü’nde değil, Küçükçiftlik Park’tan yer ala etkinlik, sürekliliğiyle, uluslararası katılımcılarıyla, dinamik ve genç tasarımcılarıyla kutlanmayı hak ediyor kuşkusuz. Ama mazruf ne kadar güçlüyse, zarf o kadar eğreti ve yakışıksız. Sekiz yıllık bir etkinliğe, uluslararası alanda rüştünü ispat ettiğini düşündüğümüz bir kültür başkentine, bunca sakil kalan bir iç mimari düzenleme, bunca küçük alan, son derece kötü sunum ve özellikle katastrofik çeviriler yakışıyor mu?

Sekiz sene öncesinde büyük bir heyecanla karşılamıştık Design Week’i… Galata Köprüsü sakil, ama nostaljikti. İlk yıllarda tabii ki eksiklikler olacaktı, ama işte bir İstanbul kimliğiyle yeni yeni kurumsallaşan “tasarım” fikri bir kıvılcım yaratmıştı…

Yıllar geçti, az zamanda Türkiye tasarımda dev adımlar attı. En yüksek puanlı bölümlerdeki zehir gibi tasarım öğrencilerimiz, yurtdışında başarılı tasarımcılarımız vardı artık. Tasarım tarihi yazılmaya başlandı, ödüllerimiz oldu. İtalya, II. Dünya Savaşı sonrasında nasıl da tasarımla yeni bir yola girmişti; niye bizde de olmasın, dedik. Üstelik Çin’e karşı başka türlü ayakta kalmak mümkün değildi. Mesela tekstilde artık rekabet gücümüzü kaybetmiştik; kitapları bile Çin’e yollayıp bastırıyorduk. Tasarım olmazsa gidecek yolun pek de açık olmadığını şükür anladık -veya bir kesim anladı. Üstelik 2012’de bir tasarım bienalimiz oldu, Tasarım Vakfı kuruldu. Endüstri ile akademi yakın ilişkiler içine girdi, mimarlık ve tasarım ile sanat ve tasarım arasındaki ilişkiler zenginleşti. 

Bundan sonra yazılacak tarihimizde her konuda derin izler bırakacak olan Gezi olaylarının ardında da tasarım ve mimarlık vardı, var ve olacak… 

Bunca yol kat edilmişken Design Week’in vardığı noktayı gerçekten kutlayabilir miyiz? Küçükçiftlik gerçekten çok küçüktü ve Galata Köprüsü gibi İstanbul tarihiyle yürekten ve candan bir bağ içinde değildi… Etkinlik alanının sakilliğini maruz gösterebilecek herhangi bir dayanak noktası yoktu. Kongre Vadisi desek, ulaşım imkânı yok, yürümesi son derece tatsız bir güzergâh içinde “Hay Allah, bu zahmete niye katlandım ki” deyip durduk…

Derme çatmalığı telafi edebilecek herhangi bir cazip “tasarım” fikri var mıydı mekân düzenlemesinde? Hele o çeviriler; Türkçe bu kadar katledilebilir miydi? Atölye çalışmalarında onca zeki gencin parlak fikirlerini daha zekice derleyip toparlayabilecek bir yol yok muydu, hemen yapılıveren çizimlerde daha parlak fikirler geliştirilemez miydi? 

Her yıl daha az emek ve kaynak harcayarak daha olumsuz koşullar yaratmak peşinde mi koşuluyordu? Design Week, sizce Sokak Galerisi projesiyle entegrasyon sağlandı mı? Daha önce de söylediğimiz gibi katılımcılara, sergilere sözümüz yok; son derece iyi çalışılmış, fikir verici, ufuk açıcı tek tek etkinliklerin bunca özensizce bir araya getirilmiş olması yazık oldu. Creative Season projesi daha olumlu olacaktır diye umuyoruz. Malum 2014, bienal yılı aynı zamanda. 2014’te daha iyi tasarlanmış bir Design Week bekliyoruz.

Daha fazla yazı yok
2024-05-12 21:55:45