A password will be e-mailed to you.

Farklı okumalara, eklemelere, düş gücünün oyunlarına açık bir sergi “Ravî”. Bugünlerde en çok ihtiyacını duyduğumuz şeyleri bir kez daha hatırlatıyor.

Yüzünü doğuya dönen sanatçılardan biri Murat Morova. Tuttuğu aynada kadim bir kültürün izleri ve bugüne gelindiğinde yaşanan değişimlerin yansıması var. Son sergisi “Ravî”de de bir anlamda anlatıcılığı üstlenerek dünyamızın ne hale geldiğini sorguluyor. Eski hikâyelerin yol göstericiliğinde kahramanları, git gide kirlenen, yozlaşan bu gezegende hep bir şeyleri kurtarma çabasında.

İnsan-ı Kâmil’i yansıtan figürleri, baz istasyonları, nükleer atıklar, asit yağmurlarına karşı beyhude bir savaşa girişiyor. Mitolojik hikâyelerin eşliğinde, Allah’ın doksan dokuz adının yazılı olduğu bir balığın üstünde duran bir boğayı kuyruklarından tutarak dünyanın çivisini yerine getirmeye çalışıyor. Mültecilik sorununu ise Ortadoğu coğrafyasının kaotik yapısından yola çıkarak hat sanatının inceliğinde yorumluyor. Gelişigüzel karalanmış yazılar, kıyılardan batıya doğru giden tekinsiz göç dalgalarını savuruyor. 

Ravî; rivayet eden, anlatan kişi anlamına geliyor. Kökü, dini inancın içinden çıkmış, Hz. Muhammed’den sonra onun yaptıklarını, söylediklerini aktarma görevinde olan insanlara denmiş. Murat Morova’nın gözünden bugünün “Ravî”sinin gördüklerine gelirsek;

“Bütün insanlığa yön vermiş olan felsefi düşünceler, inanç sistemleri sosyolojik olarak beni çok ilgilendiriyor. Efsaneler, söylenceler, hurafeler, yani iyisiyle kötüsüyle bütün bu bir yerde yazılı ama çoğunlukla toplumsal hafızamızda yer etmiş olan bu sözel tarih benim için çok önemli. O yüzden oradan gelen kaynakları kullanmayı da seviyorum. İşin birebir kişisel olarak beni ilgilendiren tarafına bakarsak; çocukluğumda daha okuma yazma bilmediğim zamanlarda büyükannem elimden tutup beni çarşıya götürdüğünde o zamanın Üsküdar’ında cami önlerinde kitap sergileri olurdu; halk hikâyeleri, Hazreti Ali cenkleri, Battal Gazi destanları, Kerem ile Aslılar falan, bunlar taş baskısı kitaplarıydı.  Onları alırdı ve bana okurdu, ben işte dikkatle dinlerdim, arada da resimli sayfalara geldiğinde, ‘öyle mi yapıyor, böyle mi yapıyor büyükanne?’ diye bir heyecan duyardım. Kafamda bu tür sorunlar belirmeye başladığı zaman gerek teknik olarak; taş baskıyı andıran bir teknik,  gerek o anı en iyi temsil eden, en simgesel duruşlarla ilgili bir çalışma yaptım.”

 İlk akla gelenlerden biri, dünyayı kurtaran adam figürü.

“Cenk namelerde Hz. Ali neredeyse dünyevi kimliğinden çıkar bir süper kahraman halini alır, batıdan alıştığımız bir çizgi roman kahramanı gibi. Hatta orada tuhaf bir zamansızlık da söz konusudur. Hz. Ali zamanında olmayan kişiler, olaylar, durumlar da birbiri içerisine geçer. Bir süreklilik, kronolojik takip de yoktur. Önemli olan o soruna nasıl bakıldığı ve nasıl çözüldüğüyle ilgilidir.

“Bütün serginin temasını onun üzerine kurdum. O söylencelerde her zaman subaşlarını devler tutmuştur, her zaman kaleye hapsedilmiş olan prensesin kurtarılması lazımdır, her zaman köye, kasabaya musallat olmuş ve onların ekmeğine göz dikmiş olan devler, cinler vardır. Her zaman hayatı yokuşa süren bir neden vardır ve de bu kahramanımız gelir ve işte bir şekilde adaletle, vicdanla ve merhametle bütün bunları halletmeye çalışır. Bu kavramları önemsiyorum, çünkü günümüzde hangi ideolojiye sahip olursanız olun çok temel olarak, ideolojiler dışı olarak, bu kavramlara sahip olunması gerektiğine inanıyorum. Bunlar erozyona uğradığı için de bir sürü sorunun hallolmadığına dair bir inancım var. Burada ben kendi figürasyonumda, kendi ikonografimde bu kahramanları olgun, kâmil insan, insan-ı kâmil dediğimiz bir formla anlatmaya çalıştım. Olgun ve temiz insanın, ancak safiyetini, masumiyetini kaybetmemiş, sadece insan olma erdemiyle yüklü olan insanın bugünün kötülükleriyle başa çıkabileceğine dair bir argüman söylüyorum kendimce. Bu sadece bir iyi niyet. Ben bunun sözcülüğünü yapıyorum.”

Sözcülükle birlikte doğal olarak o günün sorunları yerine bugünün sorunları çıkıyor karşımıza.

“Bugünün sorunlarında da beni sanatçı olarak kendi sanat serüvenim içerisinde meşgul eden, dönüp dolaşıp başvurduğum ve kafamı kurcalayan meseleler vardır; iklim değişiklikleri, nükleerler, doğanın tahrip olması, hayvan hakları, çevre, bütün ötekileştirilmiş kimlikler, insan hakları gibi. Sanatçı olmamın dışında, birazcık aktivist bir damarım da var. Hassasiyetle üzerinde durduğum sorunları bu meselelere monte etmeye çalıştım. O hikâyelerdeki cinlerin, perilerin, devlerin, yerini bugün hayatımız zindana çeviren nükleerler, katı atıklar, eriyen buzlar gibi hikâyeler oluşturdu. Bütün serüven bu. Ravî bunları anlatıyor. Döngüsel bir zaman içinde anlatıyor, sorun değişmiyor şekil değiştiriyor ama ortadan kalkmıyor, her zaman bir sorun var. Bu her zaman olan sorunda, her dönemde bizi bundan kurtaracak olan şey; bir şekilde vicdan, adalet, merhamet ve kendi insanlığımıza duyduğumuz saygıyla hareket etme gücü. Bunu kaybettiğimiz zaman çözemeyiz meseleyi.”

Dünyanın gündeminden düşmeyen, düşeceğe de benzemeyen mültecilik sorununa ve çizimine, formlara yansımasına gelirsek… 

“Faturasını ve acısını çok uzun yıllar göreceğiz.  Ortadoğu coğrafyasının tuhaf ve kaotik yapısında, kıyılardan amentü gemilerle batıya doğru giden bir göç dalgası. Allah’ın güneşi doğudan doğuyor batıdan batıyor… Formların hepsinin farklı duruşu var, tuhaf bir yönsüzlük. Bütün bunları tuvale resmetmekten kaçındım, bu serginin ruhuna uygun olsunlar diye bunları da sanki baskıymış duygusunu vermeye çalıştım, orijinalleri tuval olmasına rağmen bir şekilde ondan uzaklaştım. Batı resminin bütün imkânlarını da bir şekilde durdurmaya çalıştım. Serginin özünde öyle bir şey de var.

“Sözü, hikâye anlatma geleneğine dayanıyor o yüzden de bugünün batı kaynaklı resminin karşısında duran bir yanı var. Ama gene özüne uygun olsun diye masumca ve çocukça bir duyguda da olsun istedim, öyle üstüne üstüne gelen çok iddialı sözleri olan bir şey halinde durmasın istedim. Bütün bu alçak gönüllüğünün yanında inatçı bir aktivist damarın da özellikle olmasını istedim. Politik konulu bir sergi olmasını çok önemsedim. ‘Bugün ben bir Ravîysem, bir sanatçı olarak bir şeyler söylüyorsam, söylediğim şeyler bunlar, bunlardan başkasını asla aklınıza getirmeyin’ inadı da dursun istedim.”

Farklı okumalara, eklemelere, düş gücünün oyunlarına açık bir sergi “Ravî”. Bugünlerde en çok ihtiyacını duyduğumuz şeyleri bir kez daha hatırlatıyor. Adalet, vicdan ve merhamet adına anlatılan hikâyelerin sonu gelmesin; iyi niyet gerçeğe dönüşsün.

demetelkatip@gmail.com

“Ravî”, Murat Morova/ Galeri Nev/ galerinevistanbul.com/ 30 Ocak’a dek sürüyor.

Daha fazla yazı yok
2024-05-14 06:14:59