A password will be e-mailed to you.

Bomb dergisi editörü Sabine Russ’un Neo Rauch’la yaptığı söyleşiyi Hale Eryılmaz çevirdi.

 

Alman ressam Neo Rauch sınırları aşan hayal gücüyle, çelişkili, tuhaf ve soyut olana şekil kazandırma yeteneği ile yaklaşık otuz yıldır görenleri şaşırtıyor; büyülüyor. Soyutlama da barındıran figüratif kompozisyonları ideoloji, inanç, yaratıcılık ve bilinçaltının, komün yaşamın efsanelerine ve tarihsel hikayelerine de uzanıyor. Bütün bu alemlerden yararlanarak Rauch, alışılmış zaman ve mekan beklentilerinden uzak yahut çizgisel ve mantıklı olandan yoksun, senaryolar örüyor. Devler kendi küçük kopyalarını beşikte sallıyor veya cücelerin üzerinde beliriyor; ufak Alman kasabaları Himalayalar gibi farz ediliyor; eski zaman işçileri ile modern zaman işadamları, köhne aletlerle esrarengiz işler yapıyor; ağaçlar meyve gibi meskenler veriyor, tarlalarda sebze gibi patlayıcılar bitiyor; deniz canlıları kadınlar yetiştirirken erkekler kuş sürüsüne dönüşüyor; kayalıklar bulut, bulutlar sözcük oluyor; zehirli sıvı ve kabaran boya nehirleri veya saf enerjiden bir yılan tüm bunların ortasından geçiyor.

New York’ta David Zwirner galerisindeki son sergisi vesilesiyle Neo Rauch’a, yanıtlarını yazılı olarak ilettiği yedi soru sorma fırsatını yakaladım.

Sabine Russ: Resimlerinizin çoğu insani eylemlerle hareket halinde, vurgu, tanımlanabilir bir ürün ya da sonuç yerine süreç üstünde. Çalışmalarınızdaki eylemleri, meşgaleleri bir tür teslimiyet olarak düşündüm hep – oynama dürtüsüne teslimiyet ama aynı zamanda görev ve zorunluluğa teslimiyet. Yeni resimlerinizin kimisi yatalak olmuş ama iyileşmekte olan bir adam etrafında gelişiyor. Kompozisyonlara, gerilimden sonra dinlenme ve rahatlama duygusu bahşediyor. Özen göstermeye, aynı zamanda resmin genel koşuluna ya da belki hayata bir şapka çıkarma mı söz konusu?

Neo Rauch: Benim şu anki durumumun bir yüzünü açığa çıkarmış olması mümkün. Sürekli bir eylemlilik hali hala figürasyonumun ana özelliklerinden biri ve yatalak bir figürle verilen zorunlu istirahat, ara sıra bu aktif bakımın merkezinde yer alıyor. Dinlenme arzusunu ifade ediyor, ihtiyaç duyulan yardımı alma deneyimini yansıtıyor olabilir.

 

Resimlerinizde jestler ve eylem arasındaki çizgi ne kadar önemli? Eylemlilik belli bir durumla ilişkiliyken jest, daha çok açık uçlu bir potansiyele mi bağlı?

Dürüst olmak gerekirse potansiyel ve durum arasındaki farkı belirlemenin güç olduğunu düşünüyorum. Doğal olarak figürlerim her zaman jestin sınırları içinde bulunuyorlar ama bu dondurulmuş jest halinde eylem potansiyelini ifade ediyorlar. Resmin düzleminde figürlerimi geliştirir ve ayarlarken en çok aşırılıktan önceki anla ilgilenirim. Mekanizmanın tüm kaynakları aşırı derecede açılmalı ki gerçek olay sadece izleyenin kafasında oluşsun.


Resimlerinize bakarken takdir kelimesi akla geliyor; ilahi takdir manasında değil ama daha çok insani müdahaleden bağımsız var olan içsel bir enerji manasında. Çalışmalarınızdaki tüm unsurlar – manzara, bitkiler, hayvanlar, hava durumu, insanlar, araçları ve sığınakları –  insan mantığına uyması gerekmeden organik bir biçimde bir aradalar. İşler bir noktaya dek bizim manipülasyonumuza duyarlı gözükseler de nihayetinde kendi kurallarına göre toparlanıyor ya da uzaklaşıyorlar. Gençlikte dünyayı değiştirmek isteriz ama yaş ilerledikçe uğraşlarımızın, ilkelerimizin, inançlarımızın ve kişisel kavgalarımızın ancak yüksek sesli ama anlaşılmaz bir uğultuya dönüşme olasılığına daha açık hale geliriz. Hiç durmadan meşgul insanların çizeri olarak insan eylemliliği ile ilgili perspektifiniz zaman içerisinde değişti mi?

Dünyayı değiştirmek hiç istemedim ne de olayların düzenini ya da yurttaşlarımın hayatı algılayışlarını. Sadece, dünyanın tüm karmaşıklığıyla beni etkilemesini tercih ettim her zaman. Olayların ölçü tutmaz akışına kesinkes hedeflenmiş bir dokunuşla bir toparlama icra etmeye çalıştım ve hala çalışıyorum. Bu toparlama işte sanat eseri olan. Bahsettiğiniz akustik fenomene optik olanı eklemek istiyorum. Léon Bloy, yetenek bahşedilmiş kişinin, doğası gereği mümkün olan her yöne genişleyen zaman kalıbından bir alıntıyı detay olarak algılayabildiği ölçüde kahinliği olası görüyor. Her şey aynı anda olmakta. Bu yüzden, mantık kalıpları ancak kaderimizde var olan zaman perdelerinin ötesinde ortaya çıkan yörüngeler içinde hareket ederiz. Başka bir deyişle, kadere inanıyorum.

 

Geleneksel Çin resminde insan figürü, engin ve çoğunlukla dikey katmanlı manzarada bir zerrecik gibi gözükür. İnsan, daha büyük bir bütünün – doğal çevresinin ve genişletirsek evrenin – minik, önemsiz bir parçasıdır. Batı sanatı tarihsel olarak doğaya karşı insana üstünlük verme eğilimindedir; onu bir fatih ve hükümdar gibi ve değişimin mucidi ve aracısı olarak betimler. Bu karşıtlığı göz önüne alırsak sizin resimlerinizi bu gelenekler arasında bir yerde düşünmek mümkün. Bazı figürleriniz insan ve hayvan arasında melez yaratıklar; hatta manzaraya dönüşüyorlar, eşyalarla ya da mimariyle bütünleşiyorlar ve sahnenin dinamiklerini ve enerjisini benimsiyorlar. Siz belki de, Avrupalı tarzda, bir nebze Avrupalı olmayan bir yaklaşıma mı yakınsınız?

Bu dediğiniz doğru olsaydı Romantik geleneği, Avrupa sanatının tarihsel bağlamından yasak etmemiz gerekirdi. Çünkü Caspar David Friedrich’in Monk by the Sea çalışması hiçbir suretle hakim bir figür değildir, aksine kendini kapsayıcı büyük bir tasarıma gömülmüş görür. Aslına bakılırsa, insanı doğaya geri götürmek Alman Romantik resminin temel özelliği olmuştur. Ancak, genelde benim karakterlerimin doğal süreçlerle iç içe geçtiğine katılıyorum. Bu, resmin bütününe en baştan empoze etmek zorunda olduğum bir önkoşul çünkü ona doğal bir oluşum ya da bir organizma olarak varlık vermeye çalışıyorum. Yaşayabilir olması için ihtiyacı olan her şeyi sağlamam gerekir – işleyen bir dolaşım sistemi, yerçekimine karşı onu dengede tutacak bir destekleyici yapı ve benzeri. Resmin karakterleri de bu çabaları otomatik olarak benimser; figürlerim kompozisyonel akışla salınırlar ve ancak dramaturjik sebepler gerektirirse isyan ederler. Kısacası, Uzak Doğu’ya Romantik bir bakış.

 

Sıradaki sorum Doğu ve Batı arasında bir başka tarz farklılığa işaret ediyor. Berlin duvarı 25 yıl önce yıkıldı. Melez yaratıklarınızın ve resimlerinizin aykırı ve açıklanması güç kalitesinin kaynağı olarak, sıklıkla iki farklı ideolojinin ve değer sisteminin çatışması ve birleşmesi gösteriliyordu. Aradan 20 yıldan fazla süre geçtikten sonra bunun hala etkili olduğunu düşünüyor musunuz yoksa basitçe hayat mıdır resimlerinize has garip birleşimlere ve mutasyonlara ilham veren?

İki farklı ideolojinin ya da sistemin çarpışmasının benim çalışmalarımı tanımladığı önermesinin doğruluk payı olmadı hiç. Benim hayal gücüm ve vizyonum her zaman bilinçaltımın madenlerinden çıkmadır ve bunlar da yatay değil dikey yönlerde koşarlar. Oryantasyondan ziyade düzenleme ile hep daha ilgili oldum. İnsanın kendini düzenleyip yerleşmesi gerekir. Oryantasyon yatay bir sorgulama gerektirir, yanı sıra süreçlere ve öncellere karşılık hareket etmeyi gerektirir; düzenleme ise dikey bir eğilimi yansıtır. Yerleşme çoğunlukla insanın varlığını layıkıyla kurabilmek için kendi parametrelerine göre düzenlediği ölçülü bir alanda meydana gelir. Ressam olarak çalışmalarıma aktarıldığında bu, çalışmamın vazgeçilmez bileşenlerinin en yakın çevremden toplandığı anlamına gelir.

 

Resimler resim olarak yoldan çıkar mı?

Varlığının belirli bir noktasında imge yaratıcısına varoluşsal istemlerde bulunur. Varolabilmesi için ihtiyacı olan her şeyin sağlanmasını ister. Bunlar tabi ki izleyicinin denge duygusunda yansımalarını bulan başlıca hususlar. O yüzden resim aslında yoldan çıkmaz ama yaratıcısı eğer eserin taleplerini karşılayamayacak durumdaysa, o yoldan çıkabilir.

 

Kompozisyonlarınız analitik yönlerimizi kışkırtıyor. Anlamak, ayrıştırmak ve sınıflandırmak istiyoruz ama imge bir yanıt vermiyor. Sembol rezervleriniz bitip tükenecek gibi değil. Bulmacayı bizim için çözme arzusuna kimi zaman karşı koymanız gerekiyor mu? 

Hayır. İlham kaynağını karanlıkta tutmayı ve onu analitik projektörlerin ışığında kurumaktan korumayı kendi sorumluluğum olarak görüyorum.

 

 

 Yazının orjinali için: http://bombmagazine.org/article/57851210/neo-rauch

Daha fazla yazı yok
2024-05-25 04:52:59