A password will be e-mailed to you.

Konsept, koreografi ve metnin Tuğçe Tuna’ya ait olduğu Gövde Gösterisi, RemDans Kolektifi’nin performansıyla 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında prömiyerini gerçekleştirdi. Tuğçe Tuna ile dans ve Gövde Gösterisi üzerine konuştuk.

Büşra Bayraktar: Öncelikle Tuğçe Tuna’yı ayrıntılı olarak bilmeyen seyircilerimiz için bize biraz dans geçmişinizden, eğitimlerinizden ve çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Tuğçe Tuna: 1983 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi-Çocuk Balesi’nde dans etmeye başladım. O zaman bu zamandır sahneye çıkmadığım, dans etmediğim yıl geçmemiş! Kendimi, bedenimi dönüştürmeyi, araç olarak yaşamayı, diğer bedenleri okumayı seviyorum. Yolum ve tavrım hep bu yönde gelişti. Bedenden yola çıkarak her türlü sınırı eritmeyi, dönüştürmeyi, derinleştirmeyi seçmeye çalıştım.

MSGSÜ Dev. Konservatuvarı’nın bale bölümünden üniversite birinci sınıfı bitirerek ayrıldım ve MSGSÜ Çağdaş Anasanat Dalı’nın ilk üç öğrencisinden biri olarak bu alanda eğitime ve dans etmeye devam ettim.  1993’ten beri uluslararası festival ve organizasyonlarda; koreograf, çağdaş dans ve hareket teknikleri eğitmeni, dansçı, performans sanatçısı, proje yöneticisi ve son dönem sanat terapisti olarak da yer almaya devam ediyorum.

Elimden geldiğince, hatta bazen ‘fazla zorlayarak’ Türkiye’nin bir çok şehrinde çağdaş dans ve hareket teknikleri başta olmak üzere, beden odaklı gösteri sanatları alanında eğitimler, gösterimler, disiplinlerarası projeler gerçekleştirmeye, çocuklar, gençler, kadınlar ile yan yana durmaya -bedenim aracılığı ile duvarları eritmeye- çalışmaya en azından devam ediyorum. Öte yandan 2000 yılından beri Avrupa’da özellikle Salzburg, Viyana, Köln, Berlin, Stuttgart, Stralsund, Essen, Paris, Angers, Lublin, Prag, Slovenya, Yunanistan ve İsrail’de çağdaş dans ve hareket teknikleri, doğaçlama ve kompozisyon üzerine profesyonel eğitimler veriyorum. SEAD Salzburg Çağdaş Dans Akademisi’nin misafir sanatçı /eğitmeni olarak, repertuarına giren eserler ürettim ve halen 11 yıldır çalışmaktayım.

Benim için özel olan projelerimden bir tanesi de 2001 yılından beri farklı fiziksel  özellikleri olan kişilerle sürdürdüğüm  ‘Farklı Bedenlerle Dans’ projesi. Gösterilerimize ve atölye çalışmalarımıza devam ediyoruz.

2012 yılında Metris Kapalı Ceza Evi’nde başlayan ve 2013 yılından itibaren de Bakırköy Kadın Kapalı Ceza Evi’nde dönemsel olarak sürdürdüğüm ‘Beden Farkındalığı ve Dans’ atölyesi Türkiye’de uygulanan bir ilk olarak beni yerden yere vuran, tepetaklak eden bir çalışmamdır.!! Bu atölyeler dışında 2012 ve sonrası DAAD bursu ve diğer projelerin arka arkaya gelmesiyle özellikle Almanya’da Berlin ve Köln’de geçti.

Kısacası bedenle ilgileniyorum ben. Bedenle ilgili her şeyle ilgileniyorum. İnsan, zihin, hafıza, önseziler, refleksler, hatalar, ötekiler, ötekilerin bedenleri, bedenleşmiş yaşamlar ve öteki mekanlar.

Büşra Bayraktar: RemDans Proje Topluluğu’nu 2001 yılında kurdunuz ve o tarihten bu yana birçok proje ortaya çıkardınız, farklı performanslara imza attınız. RemDans’ın kuruluş süreci sizin açınızdan nasıl gelişti?  Sizi bu oluşuma iten neydi?

Tuğçe Tuna: Evet. 2001 yılında İstanbul’da oluştu RemDans Performans Kolektifi. Farklı Bedenlerle Dans projesi de bu kolektifin ilk adımı oldu.  Yan yana durabilmek, çoğalabilmek, sürekli değişimi ve çeşitliliği sağlayabilmek, ilk dürtüsü ve ihtiyacıydı kolektifin.

Proje üretmek, hayallerimi bedenleştirebilmek amacıyla yola çıktığım, o proje için özel olabilecek sanatçı ve/veya kişilerle, yan yana durmayı tercih ettiğim bir kolektif. Böylece kişiler birbirine kilitlenmiyor. Birbirini kilitlemiyor. Her zaman seçme şansı tanıyor bu yaklaşım. Bu bir zenginlik sağlıyor ve bizlerde ‘bağımsız’ katılımcı bir işlevsellikle yan yana oluyoruz. Bazı arkadaşlarımla 13 seneyi geçti beraberliğimiz. Kimisi bu sene ‘Gövde Gösterisi’ ile adım attı RemDans Performans Kolektifi’ne.

Eserlerimi bedenleştirebilmek için herhangi ön sınırım yok. Her beden, her mekan olabilir eserlerimde. Sanat/hayat/varoluş arasında bir boşluk varsa, şeffaf geçiş noktası benim için eserler.

Büşra Bayraktar: Çalışmalarınızda farklı mekanlar kullanıyorsunuz. Festival programı dahilinde izlediğim Gövde Gösterisi de Sainte Pulcherie Fransız Lisesi’nin bahçesinde başlayıp okulun çeşitli alanlarında devam eden ve tekrar başladığı yerde biten bir performanstı. Tabi aktarılmak istenenle mekanın bir bağlantısı var. Tam da üniversiteden mezun olmama bu kadar az zaman varken o duvarlar arasında bütün okul serüvenim gözlerimin önünden geçti ve bu serüvenin içinde kendimi çok rahatsız hissettim açıkçası, huzursuz oldum. Sizin amacınız da biraz ”rahatsız” etmekti sanırım?

Tuğçe Tuna: Rahatsızlık iyidir. Yeniye, tanımlanamayana, etiketlenemeyene doğru gidebilmek, psikolojik hafıza ile oyun oynamak, mecburiyetten kabullendiklerimizle veya kabullenmiş gibi yaptıklarımızla yüzleşmek, belki yüzleşmeye köprü olmak için, içten-dipten yüzen tanımlayamadığım şey ‘amacım’ olabilir.

Büşra Bayraktar:  Özellikle ülkemiz için güncelliğini koruyan ve ne yazık ki koruyacağını düşündüğüm bir soruna dokunuyorsunuz. Okulun merdivenlerinden sürünerek gelen dansçıları gördüğümde lise yıllarım geldi aklıma.  Aynen öyle ”sürünerek” çıkıyordum okulun kapısından. Benim gerçekten hoşuma gitti bu ayrıntılar, çünkü kendimden bir şeyler gördüm orada. Aynı zamanda seyirciyi de yok saymadınız, bütün performansın bir parçası yaptınız. Bunu tercih ediş sebebiniz nedir?  Dansta farklı bir terminolojik kavram olarak yer alıyor mu bilmiyorum ama seyirciyle aranıza o ”dördüncü duvar”ı koysaydınız, performansta ne gibi bir farklılık olurdu sizce?

Tuğçe Tuna: Okul ‘iktidar-birey’ ilişkisinin ağır tortularını biriktirdiğimiz bir yer benim için. Projede bunun çeşitlemeleri üzerinden de yol alıyorum. Doçent olarak çalışıyorum, hala ‘sürünerek’ çıkıyorum üniversiteden! Çoğunluğun da bu ‘sürünmeden’ nasibini aldığını düşünüyorum. Kimimiz sürünüp ayağa kalkmayı denedik, kimimiz hala arayış içindeyiz. Bu mücadele bizi yok ettiği kadar, bazen yaratıcı kılıyor diye de düşünmüyor değilim.

O ‘Dördüncü Duvar’ a gelince; genelde seyircilerden kendi hafızalarıyla ilgili geri bildirimler geldi bu projede de. Seyirciyi ‘paylaşımcı’ olarak düşünüyorum.

Ben nasıl kendimi araç olarak ortaya koyuyorsam, paylaşımcılar da kendilerini açmaya cesaret edebiliyor ve bu harika bir sinerji ve oyun alanı yaratıyor.

O işin başka bir boyuta geçebilmesi, kendi gerçekliğini, zamanını yaratabilmesi için en az iki tarafla oynanabilmesi gerekiyor diye düşünüyordum. Zihninde, bedeninde geçmişi hatırlayarak, o andaki kendini hissetmek/görmek paylaşımcılara farklı bir boyut açtı diye düşündüm ve gözlemledim. Yakın dönem işlerimde senin de bahsettiğin o duvarı eritmeyi seçiyorum. Duvar olduğu zaman ben içeri giremiyorum ki. Bir süre sonra oluşturulmaya çalışılan atmosfer içine almıyor, yabancılaşma başlıyor. Amaç bu duvar üzerinden gitmekse bu işleyebilir ancak -izlemek- değil içine girmek istiyorum karşımdaki oluşumun. Bu her tür var olduğum, eser ürettiğim mekanlar için geçerli.

Alanı dönüştürmek, duvarı eritirken, sınırlardan sızmak… Üç nokta’yı çok sevmemin sebebi de bu.

Büşra Bayraktar:  Performanslarınız esnasında seyirciden absürd bir tepki aldığınız oldu mu? Çünkü sokak performanslarınız da oldu RemDans olarak.

Tuğçe Tuna: Her projede farklı tepkiler alıyoruz doğal olarak. Beklenti dışı tepkiler bizi de ‘uyanık’ tutuyor. Bayrampaşa Eski Ceza Evi’nde ‘Islak Hacim’i sunarken, eski mahkumlara ulaştık ve gösteriye geldiler. Saatlerce provalarda gelip bizi gizli gizli takip eden, konuşanlar oldu. Daha önce ‘içeri’ girmemiş kişilerin bir kısmı, müze gezer gibi gezdi alanları Bayrampaşa’da.  ‘Tuzla…Buz..’ kamusal alanlarda gerçekleştirdiğimiz bir performans. Ona gelen tepkiler için aslında paralel performans diyebilirim. FabrikartGrup’un 2011 Kapadokya Festivali’nde ‘Çürük Belki de İyidir!’ isimli perofrmansımı Üçhisar Kalesi’nde yapıyordum. Birden bir bey geldi bir genç çocukla. Çocuğa; “Koş! dedi, atacak kendini aşağıya, ambülans çağır.” Çocuk fırladı gitti ambulans çağırmaya, festival yetkilileri konuştu çocukla, bu sırada bey ile devam ediyorum performansıma. Bir yandan ambulans gelse yaka paça alsa beni diye düşünüyorum, o sırada beyefendi beni yere yatırdı. Ben taş veriyorum kendisine.. Derken çocuk bağırmaya başladı: Deli değilmiş Tiyatro yapıyormuş! Bırak! diye birkaç kez. Beni orada tedavi gören hastalardan biri sanmışlar, intihar edeceğimi düşünmüşler. Beni kurtarmaya gelmişler taa köyden. Bu en güzel anılarımdan biridir:)

‘Gövde Gösterisi’nde sınıfta üç bölümde de uyuyan var…

Ama bu güne kadar fiziksel zarar görmedik. Bu bir şans mı yoksa garip sessizlik mi bilemiyorum. Hoşuna gitmezse ‘yokmuş’ gibi davranmak, olanı görmezden gelmek, başa çıkamayacağı durumu aşağılamak karşılaştığımız durumlar. Hangi birimizin hayatından eksik ki bunlar!

Büşra Bayraktar:  Seyircilerden geri bildirim alıyor musunuz? Ben dans alanında bu işin nasıl yürüdüğünü gerçekten merak ediyorum. Her şey performanstan sonra bitiyor ve seyirci dansçılarla ya da grupla hiç iletişime geçmiyor mu?  Performansı sergileyen dansçı ya da performansın koreografıyla seyircinin konuşabilmesi önemli bence. ”Ben bunu anladım, bunu gördüm. Siz de bunu mu göstermek istediniz?” tadında bir konuşma hem seyircinin görme biçiminde, algılayışında hem de performans sanatçısının ya da koreografın çalışmayı değerlendirmesi ve geliştirmesinde ona yardımcı olabilecektir diye düşünüyorum. Sizin için önemli bir nokta mıdır bu, siz bunun için özel bir çaba sarf ediyor musunuz? Akademik bir yönünüz de olduğu için soruyorum.

Tuğçe Tuna: Elimden geldiğince Öteki’ hikayeyi duymaya dinlemeye çalışıyorum, çok keyifli ve ilham verici. Genelde yüz yüze görüşmeyi tercih ediyorum, ama yazanlar da oluyor, telefonla arayanlar da. Birkaç sene sonra hatırlayanlar, iletişime geçenler oluyor. Düşününce fark ettim, ‘Farklı Bedenlerle Dans’ projemize dahil olanların çoğu önce ‘seyirci’ olarak tanışmış bizlerle. İzleyip eserde yer almak için atölye çalışmalarına giren arkadaşlarımız var.

Gelen verileri duymak önemlidir bence, katılırsın katılmazsın fikre, rahatsız olursun-olmazsın, ama duymak bir kapı açabilir.

Eserin genel haritası hakkında işleyiş fikri verebilir koreografa veya dansçıya. Ben bunu anladım, bunu hissettim derken biraz çekiniyor paylaşımcılar bazen. Sanki ‘yalnış, doğru olmayan’ bir durum görmüş iseler şayet bu onları nasıl bir ‘duruma’ sokar endişesi var. Olmasın! Ne hissettiyseniz, ne gördüyseniz, ne anladıysanız, ne düşündüyseniz o diyorum. İçimde akıp gitmek istediğim, oynamayı–sarsmayı tercih ettiğim bir yerler var veya oluşuyor. Oraya yakınlaşmış mıyım, kafamdakini çıkarabilmiş miyim, ne gösteriyorum-karşı taraf ne görüyor üzerinden fikre ve üretime sorgulama yapabilmek de değerli benim için..

Büşra Bayraktar:  Gövde Gösterisi’ne dönecek olursak son bölümünde dansçıların bir kısmı bahçede dans ettiler. Orada dikkatim çok dağıldı açıkçası. Çünkü totalde olanı göremedim. Her dansçı bir hikaye anlatıyordu ve ben her birini ayrı ayrı izleyebilmek istiyordum. Aynı sahneyi defalarca izlemek fakat her seferinde başka bir şey görmek, keşfetmek gibi bir durum söz konusuydu. Sanırım sezonda da yer alacak Gövde Gösterisi. Bahsettiğim durumdan dolayı bir kere daha izlemek isterim. Programı belli midir gösterinin?

Tuğçe Tuna: Gövde Gösterisi’ni şartlar yolunda giderse Haziran ayı içerisinde tekrar yapmayı arzuluyoruz. St. Pulcherie Fransız Lisesi okul yönetimine verdikleri mekan desteğinden dolayı gerçekten minnettarım. Okulun ve sanatçıların programına göre Eylül ayından itibaren düzenli olarak hayata geçirmeyi planlıyoruz.

Büşra Bayraktar: Peki Tuğçe Tuna’nın yeni projeleri nelerdir?

Tuğçe Tuna: 2-3 yeni proje var bekleyen içimde önümüzdeki dönem için. Öte yandan RemDans Sanat Kolektifi’nin 5-6 eserinin yer alacağı retrospektif gösterimleri için organize olmak istiyorum. Bayrampaşa Ceza Evi yıkıldığından ‘Islak Hacim’i değil ama, ‘Farklı Bedenlerle Dans’, ‘Hücre’, ‘Gövde Gösterisi’, ‘Düşünme Fobisi’ni Santralistanbul Enerji Müzesinde ‘Makine Beden’ ve HasKöy Yün ve İplik Fabrikası’nda ‘Deplasman’, performanslarımızı hayata geçirmek arzusundayız.

 

www.remdans.blogspot.comwww.tugcetuna.blogspot.com adreslerinde veya https://www.facebook.com/groups/190299264370565/ facebook sayfamızda güncel haberlerimiz yer alacaktı

 

Gövde Gösterisi

Performans Sanatçıları: Gizem Aksu, Erdinç Anaz, Begüm Balcıoğlu, Taner Güngör, Ezgi Künktakan, Yağmur Peşkircioğlu, Sema Semih ve Tuğçe Tuna.

Müzikler: Ah! Kosmos ve Vahit Tuna

Fotoğraflar: Murat Dürüm

Daha fazla yazı yok
2024-05-10 19:05:20