A password will be e-mailed to you.

Karşı Sanat Çalışmaları’ndaki "Las Meninas Yorumları" sergisi, Foucault, Velazquez… Ali Şimşek yazıyor…

Velazquez’in 1656 tarihli “Las Meninas” ya da Türkçesiyle “Nedimeler” resmi, üzerine en çok konuşulmuş tablolardan biridir. Bunda ıssız bir adaya düşülse alınacak kitaplardan biri olan Foucault’un “Kelimeler ve Şeyler” isimli kitabının payı çok büyük elbette. Yazar, Türkçe baskısında da Nedimeler’in olduğu kitapta resmi, bir kırılmanın belirtisi olarak okur. Foucault arkeoloji dediği yöntemi verili bir dönemdeki verili “bilme” rejimleri dediği epistemeler arasındaki kopuşlar üzerinden ilerlemeye çalışır. Epistemeler bir nevi düşüncenin yapı taşları tuğlaları ve sağduyudur. Bilmeyi ve dolayısıyla iktidar rejimlerini, yordamları ve tertibatları (dispositive) mümkün kılar.

Foucault için 17. yüzyıla doğru önemli bir kopuş olmuş, temsile dayalı klasik epistemeden kopulmuştur. Yani dünyayı daha önce benzerlik ve yakınlıklar üzerinden okuyan bir görüşten, temsil ile anlamaya çalışan bir evreye geçilmiş, işte şimdi bu aşılmaktadır. Bu yeni modern uğrak bizzat temsilin kendisini (dili) sorunlaştırmaktadır artık. Yani kendi üzerine kıvrılmış, araçların bizzat kendisiyle uğraşan yeni bir bilme biçimi…

Foucault daha çok 19. yüzyıldan itibaren, daha çok modernizm içinde yoğunlaşacak yordamların iki yüz yıl öncesindeki belirtileri üzerinde durmaktadır adeta.

İşte “Las Meninas” tam burada devreye girer. Foucault’un örneklenmesi için. Velazquez daha önce eşine rastlanmayan bir kompozisyon ile resimdeki klasik temsili darmadağın etmiştir. Nedimeler bakan ve “bakılan” arasındaki, resim ve gerçeklik ya da temsil eden ve temsil edilen arasındaki ilişkileri bozuyor bir nevi “sorunsallaştırıyordu”.

Ressam büyük bir özgüvenle tuvalinin başında nedimeleri, köpeği, cüceyi resmediyordu sözde. Fakat onlar tuvalin “görünmeyen” kısmında değil hemen ressamın biraz ilerisinde duruyordu. Yani resmi yapılanlar onlar olamazdı. Oysa resmin adı nedimelerdi. Bir tarafıyla resim onlardı. Oysa ressam tam da “görünmez” tarafta olmalıydı bu durumda. Yani bizim baktığımız “nokta”da olmalıydı. Oysa resme biraz daha dikkatli baktığımızda arkadaki aynadan yansıyan silueti görürüz. Aslında görünmeyen “model” konumunda başkaları vardır. Yani ressam kraliyet ressamı olarak kral ve kraliçeyi resmediyor, nedimeler de buna şahitlik ediyorlardı atölyede.

Kral ve kraliçe tam da bizdik aslında bir tarafıyla yani “seyirci”nin kendisi. Üstelik resmin tam da merkezinde olması gereken “kutsal” figürler görünmüyor, aynadaki bulanık siluete, yansımaya indirgeniyorlardı ansızın. O dönem için skandal. 15. yüzyılda Francesko’nun perspektife dayanarak siparişçi burjuvaları, İsa Mesih’ten daha büyük çizmesi kadar skandal olsa gerek. Ama hiç de öyle değil aslında…

Resim bir bakan ve bakılan oyunuyla başka bir sekülerleşmeyi gösteriyordu bir tarafıyla. Büyük İspanyol İmparatorluğu’nun içine düştüğü gerilemeyi ve dekadansı. Kralı iplemeyen başka bir özgüveni gösteriyordu. İzleyici ve Kral aynı konuma eşitlenmişlerdi.

Daha da önemlisi Nedimeler tablosu, tarihte ilk defa bu kadar güçlü bir şekilde bir sanatçı ve ressam özgüvenini resmediyordu. Aslında resmin merkezi figürü, izleyenin gözlerine bakan Velazquez’in kendisiydi. Ressamın bir saray hizmetlisinden daha öteye uzanan özgüveniydi gözlerimizin içine saplanan. Bu Dürer’in kendisini İsa olarak resmettiği otoportresinden daha farklıydı. Sekülerdi her şeyden önce… Kutsal’a ihtiyaç duymayan bir kimlik olarak ressamın kendisi. Elbette Velazquez’den, Monet’in “ha kralın yüzü ha saman yığını, hiçbir farkı yok hepsi ışık ve boya” sözüne daha çok vardır.

Nedimeler gerçekten bir temsili, kısa devreye uğratıyordu birçok cepheden… Temsil etme eyleminin bizzat kendisi temsile çevriliyor; o “sıfır” noktasından modernizmin, yeni bir epistemenin krizli ışığı sızıveriyordu. Yüzeyin, araçların bizzat kendisiyle uğraşma, resmetmenin “kendisi”ni resmetme…. Erken postmodernizm biraz da…

“Kelimeler ve Şeyler” gibi çetrefil bir kitabı kendimce neden özetledim peki?

Elbette bir vesile var. Karşı Sanat Çalışmaları’nda Feyyaz Yaman’ın organizasyonuyla ve Cervantes Enstitüsü desteğiyle kotarılan “Las Meninas Yorumları” sergisine getirmek istediğim için konuyu. Özgür Korkmazgil, Emel Akın, Yavuz Tanyeli, Kader Genç, Volkan Diyaroğlu, Sayat Uşaklıgil, Orhan Taylan, Mustafa Pancar, Max Maçaro, Kubilay Dağbatıran, Cansu Gürsu, Halil Yavuz Ertürk, Erkmen Senan, Erim Bayrı ve Antonio Cosentino‘nun yorumlarından oluşuyor sergi.

“Las Meninas” Picasso gibi onlarca sanatçı tarafından yorumlandı. Hala da dünyanın dört bir tarafında yorumlanmaya devam ediyordur muhakkak.

Eğer dolaşırsanız sergiyi karar sizin… Ressamın gergedana döndüğü, aynanın i-phone olduğu, ya da bütün kompozisyonun deniz kenarında çocuksu bir tatile çıktığı yorumları görün derim…

Zaten ben söyleyeceğimi söyledim. Daha fazla lafa lüzum yok.

“Las Meninas Yorumları” 17 Temmuz’a kadar Karşı Sanat Çalışmaları’nda izlenebilir.


 

Daha fazla yazı yok
2024-05-17 07:46:48