A password will be e-mailed to you.

Kürtler Ne İstiyor? Kürdistan’da Etnik Kimlik, Dindarlık, Sınıf ve Seçimler

İletişim Yayınları son birkaç haftadır bayağı önemli kitaplar yayımlıyor. Bunlardan biri de, Mesut Yeğen, Uğraş Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan’ın beraber hazırladıkları Kürtler Ne İstiyor? Kürdistan’da Etnik Kimlik, Dindarlık, Sınıf ve Seçimler adlı kitabı. 

Son zamanlarda Türkiye’deki Kürt sorunu ciddi bir ivme kazanmış durumda. Devam eden çatışmalardan dolayı ne Kürt sorunu ne de Kütlerin ne istediği tam olarak tartışılabiliyor, etraflıca konuşulabiliyor. Halbuki, çeşitli görüşlerin söylenebilmesi, ifade edilebilmesi demokrasinin yerleşmesi için çok elzem. Fakat şu an bu ortam ne yazık ki çeşitli nedenlerden dolayı sağlanamıyor. 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrasında Kürt sorunundan, tamamen de olmasa, önemli bir kopuş olduğu seziliyor. Filmi iki, üç yıl önceye sardığımızda, barış süreci, hukuki anlamada olmasa da, bölgedeki Kürtleri, araştırmacıları, akademisyenleri, gazetecileri ve toplumu rahatlatmış, ortamda daha kolay ifade edebilir olmuştu. Bugünkü gibi iktidarın tüm kurumlarıyla beraber baskısı yoktu o dönemlerde. Toplumun özellikle Türklerin aklına takılan bir takım sorular bulunmakta. Gerçi Kürtler her fırsatta bu sorulara cevap verseler de tatmin edemedikleri de aşikar… Ve hâlâ kafalar karışık kanımca. Yine bu soruları defaat ile soruyorlar: Kürtler ne istiyor? Sokaktaki insandan, “uzman”ına kadar herkesin sorduğu bir sorular bunlar. Kürtler aslında homojen bir topluluk değil. Çeşitli düşünceleri ve fraksiyonları kendi içinde barındıran dinamik bir toplum. Barış sürecinde belki de bu dinamik türlü türlü düşünceleriyle ortaya çıkmıştı. Genelde ana akım Kürt hareketi olan HDP temsil ediyor gibi gözükse de, farklı bakış açılarına sahip veya HDP’nin içinde yer almayan dindar kesimin düşünceleri, ifadeleri, alternatif yaklaşımları da var. İşte bu kitap, aslında Kürtlerin ne istediğine odaklanıyor, sadece tek bir düzlemeden bakmak yerine farklılıkları ortaya koymaya çalışıyor. 

Yazarlar, Kürtlerin meselesini, ne düşündüklerini, kime ve neden oy verdiklerini saha çalışması ile detaylı olarak deşiyor. Hatta bunun ötesine giderek, Kürt ve Zaza, Şafii veya Hanefi veya Alevi, dindar veya seküler  kadın veya erkek, genç veya yaşlı, zengin veya yoksul, eğitimli veya eğitimsiz olmaları, aşiret üyesi olup olmamaları, mağduriyet yaşamış olup olmamaları, tercihlerini nasıl etkilediğinin analizini yapmaya çalışıyorlar. Bunların dışında, siyasi olarak talepleri nelerdir sorusunu soruyorlar. Sanki “demokratik özerklik” yönetim biçimi varmış zannedilmesine rağmen, aslında ana akım Kürt siyasi hareketine bağlı olmayanların da bölge ve ülkenin siyasi yönetim modeline farklı bir açıdan yaklaşıyorlar. Çeşitli alternatifler yaratıyorlar. Mesela, Kürtçe eğitim talebi, federasyon, bağımsızlık seçenekleri de diğer Kürtler için önemli bir model oluşturmakta. Mesut Yeğen, U. Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan’ın kapsamlı bir saha çalışmasına dayanan araştırması, bu soruları öğrenmek isteyenler için kıymetli bir kitap olabilir. 

 

Dersim: Alevilik, Ermenilik, Kürtlük

Biraz önce bahsettiğim gibi İletişim Yayınları çok önemli kitaplar çıkardı. Bunlardan biri de Gürdal Aksoy tarafından yazılan Dersim: Alevilik, Ermenilik, Kürtlük adlı kitabı. Özellikle Alevi ve Kürt kültür tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Gürdal Aksoy, bu kez Dersim’in karanlıkta kalan bir yüzüne ışık tuttuğu kitabını kısaca özetleyeceğim. 

Dersim hâlâ Türkiye ve Alevi, Kürt halkı için kanayan yaradır. Türkiye Cumhuriyeti hâlâ Dersim (katliamı) ile yüzleşememiştir*.  1937-1938 yılları arası iki kez büyük askeri harekat yapılmış, 1938 ‘de yapılan ikinci harekat çok ağır kayıplarla sonuçlanmıştır. On binlerce insan öldürülmüş, birçoğu da Türkiye’nin başka illerine sürülmüştür. Aksine Türk tarih yazımı Dersim’i modernleştirmek üzerinden okumuş ve olumlu bir hareket olduğuna vurgu yapmıştır. Fakat bu katliamla ilgili bir sessizlik hakimdir. Modernleşmeye karşı gelen “hainler" veya “çapulcular” olarak gazete sayfalarına manşet olmuştu. O dönemin gazete sayfalarına bakarsanız, bu tipte başlıkları görebilirsiniz. 

Bunun yanında, Dersim ile ilgili birçok kitap yazıldı. Özellikle sözlü tarih çalışmaları son dönemlerde bayağı revaçta oldu. Yapılan katliamın ayrıntılarından tutun, askeri operasyona kadar, kişisel tanıklıklardan Müslümanlaştırılan Ermenilere kadar geniş bir düzlemde Dersim çalışıldı, çalışılmaya devam ediliyor. Son zamanlarda ise, Dersim, Alevilik, Kürtlük ve Ermenilik üzerine araştırmalar ayrı ayrı konular olarak yayımlandı. Gürdal Aksoy, Alevi ve Kürt tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen bir yazar. Bu kitabında Dersim’in karanlıkta kalan yüzünü ortaya çıkarmaya çalışıyor. Dersim’in kültür tarihini detaylı inceleyerek bu topraklardaki devamlılıkları, geçişkenlikleri, değişim ve dönüşümleri kapsamlı bir şekilde anlatıyor. Son zamanlardaki çalışmalarda Ermeni ve Kürt tarihi üzerine gidilirken, Aksoy Süryanilerin ve Türklerin de içinde olduğu bu rengi bizlere sunuyor.  Ve bu mozaiği bizlere sunarken, dinsel figürlerin peşine düşerek kimlik mücadelelerine hem de “öteki” olma haline kültürel, sosyal, politik açılardan bakıyor. Bu kitabın da bir özelliği de, Dersim’de Ermeniler ile Alevi Kürtler arasındaki ilişkilerin tarihi, karşılıklı kültürel etkilenmeleri konusunda alanında ilk olması. Dersim deyince, ne Aleviliği ne Kürtlüğü ne de Ermeniliği ayrı tutabilirsiniz. Hepsi birbirine kültürel olarak yaşamla geçmiş ve iz bırakmıştır. Bu anlamda Dersim’inde keskin sınırların çizilmesi olanaksızdır. Dersim’in bu üçlü kültür ağını, ilişkilerini merak edenler, ilgilenenler için önemli bir kaynak olacaktır diye düşünüyorum. 

*Çok yetersiz bir yüzleşme(?) yapılmasına rağmen, siyaseten CHP’yi sıkıştırmak için yapılmıştı. 23.11.2011

Dersim ile ilgili benzer kitaplar:

Dersim Raporu, Kurtuluş Savaşı komutanlarından Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın kitaplığından çıkan, yazarı ve yayım tarihi tam olarak bilinmeyen ancak “gizli”, “kişiye özel” ve “kayıt altında” sadece 100 adet basılan Dersim Raporu, Türkiye tarihinin karanlık noktalarından birisi olan Cumhuriyet’in Dersim politikaları hakkında etraflı bir bilgi sunuyor. İletişim Yayınları, 2011

Herkesin Bildiği Sır: Dersim Tarih, Toplum, Ekonomi, Dil ve Kültür, Der:  Şükrü Aslan – İletişim Yayınları, 2011

Dersim’i Parantezden Çıkarmak: Dersim Sempozyumu’nun Ardından, Der:  Şükrü Aslan ,  Songül Aydın ,  Zeliha Hepkon  – İletişim Yayınları, 2013

1937-1938 Yılları Arasında Basında Dersim, Taha Baran – İletişim Yayınları, 2014

Dersim’in Kayıp Kızları: "Tertele Çenequ", Nezahat Gündoğan ,  Kazım Gündoğan – İletişim Yayınları, 2016 

Yukarı Fırat Ermenileri 1915 ve Dersim Özet Bilgileri ve Türleri, Hovsep HayreniBelge Yayınları 2016

Keşiş’in Torunları Dersimli Ermeniler, Kâzım Gündoğan – Ayrıntı Yayınları, 2016 Kitap hakkındaki röportajı için bkz: http://t24.com.tr/k24/yazi/zorla-muslumanlastirilan-alevilestirilen-dersimli-ermenilere-dair,588

Dersim Harekatı ve Cumhuriyet Bürokrasisi (1936-1950) Tuba Akekmekçi & Muazzez Pervan Necmeddin Sahir Sılan Arşivi – Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Belleklerdeki Dersim ’38 Bülent Bilmez, Gülay Kayacan, Şükrü Aslan – Tarih Vakfı Yurt Yayınları

 

"Adın Perihan Olsun" Diyap Ağa’nın Torunu Ane Hatun’un Hikâyesi

Haftanın son kitabı İletişim Yayınları tarafından yayımlanan "Adın Perihan Olsun" Diyap Ağa’nın Torunu Ane Hatun’un Hikâyesi. Kendisini “aktarıcı” olarak tanımlayan kitabın yazarı Betül Fatime Günday

Dersim ile başladık, Dersim ile bitirelim o zaman. Bu kitapta Dersim’de yaşanmış bir hikayeyi anlatıyor. Önce tanıttığım kitap araştırma ağırlıklıyken, bu kitap ise gerçek bir yaşam öyküsünden bir parça aslında. Eğer Dersim ile ilgili kitap okuduysanız, katliamdan hayatta kalanların hikayeleri  içburkucudur, hüzünlüdür. Yıllarca bu gerçek yaşam hikayelerinin sır gibi saklandığını son yıllarda çok daha fazla duymaya başladık. Bu yaşam öykülerinden çok ilginç anılar, hayatlar çıktı. Betül Fatime Günday da bu hikayelerden birini anlatıyor kitabında. Dersim katliamından hayatta kalan Ane Hatun’un acıklı hikâyesini yanıbaşımıza getiriyor. Genç kızken sürgünde yaşam mücadelesi verirken, Ferhatan adlı aşiretinin sürdürücüsü olmanın yükünü taşımış sırtında aynı zamanda. Çok ağır bir mağduriyet yaşamasına rağmen, güçlü bir kadın… Küçücükken gelin olan, üç evlilik yapan ve devlet gücü, baskısı karşında yılmayan, dimdik ayakta duran bir kadın Ane Hatun. Kitapta Dersimli Ane Hatunu, katliamı yaşamış ve katliamdan güçlenerek çıkmış bir kadını ve hikayesini bulacaksınız.  

 “Denklerimizi kamyon kasasına yükledik, yaşlılar şoförün yanına, biz de eşyaların olduğu kasaya bindik ve Dersim’e doğru yola çıktık. Epey bir yol gittikten sonra, dokuz yıl önce insanların çığlık çığlığa bağırıp geçmemek için direndiği, benim onları ikna edişim üzerine karşıya geçmeyi kabul ettikleri asma köprüye vardık. O asma köprünün yerine beton, sallanmayan bir köprü yapmışlardı ama yaşadıklarımı, o günü bütün ayrıntılarıyla hatırladım oradan bu kez kamyonla geçerken. Köprünün adı, ‘Singeç Köprüsü’ olmuş. (…) Geçtiğimiz her yere sanki ilk kez görüyor gibi bakıyordum. Birkaç saatlik yolculuğun sonunda, dokuz yıl önce temmuz ayı sonlarında ayrıldığım topraklara yine bir temmuz ayının sonlarında varmıştım. Artık baba ocağındaydım. Dilekçe vererek satışını durdurduğum babama ait Peyik Köyü’ndeydik.”*

*Kitabın arka sayfasından alıntıdır.

Daha fazla yazı yok
2024-05-02 17:06:58