A password will be e-mailed to you.

 Seyhun Topuz, kırk iki yılı süzdüğü heykelleriyle Elgiz müzesinde büyük bir sergiyle 24 Ekim’den itibaren yerini alıyor. Serginin tasarım ve düzenlemesini ilginç ve akla fevkalade yatacak bir isim, bir mimar, Nevzat Sayın yapıyor. Topuz’un geometrik formlarla alıp veremediğini ya da ne alıp verdiğini, denge ve simetriyle ilişkisini anlamak için sergi iyi bir fırsat verecek. Öte yandan Topuz’un 1970’lerden bu yana aşağı yukarı her döneminden en az iki heykelini kapsayacak sergiyi, sanatçının formlarını aynı zamanda birer sosyal işaret gibi düşünüp düşünemeyeceğimizi gösterecek bir imtihan alanı gibi görebiliriz…

 

Ayşegül Sönmez : Yıl 1977… Yeterlik tezinizi tamamladığınız yıl… Çağdaş Heykelde Saydamlık ve İç-Işık Öğeleri başlıklı tezinizin konusu dönemin heykel anlayışının dışında ve yeniydi diyebilir misiniz? Bu konuyu çalışmaya sizi iten neydi?

Seyhun Topuz: 1977’de bitirdiğim tezime başlama tarihi 1973 ya da 1974. Konusu o sırada Türkiye’de yapılan heykel sanatının elbette dışındaydı. Ama çalıştıkça gördüm ki, dünyada yeni değildi, ışık, saydamlık ögeleri ile çalışan bir çok heykelci vardı. Tez konusu içgüdüsel bir seçim ancak Akademi’de yeni başlayan temel sanat eğitimi programına benim de katkı verdiğim süreler içinde Altan (Gürman), Özer (Kabaş), Erkan (Güngören), Aloş gibi heykel ve resmin ögelerine, kullanışlarına farklı yaklaşımlar getiren genç, heyecanlı ve dinamik insanlarla etkileşimin bu seçimde payı olsa gerek. Teze başlamadan önce de elbette heykel yapıyor ve bazı grup sergilerine katılıyordum. Bana iyi gelen tez esnasında öğrendiklerim ile benim uygulamalarım arasındaki bağları görmek oldu. Demek ki sağlam basıyormuşum.

 

A.S: Sırayla soracağım zaten bu isimlerden bazılarını size. Hüseyin Gezer’le başlayayım. Onun atölyesinin üretiminize herhangi bir katkısı olduğunu düşünür müsünüz?

S.T: Hüseyin Hocam daha çok idarecilik yönü ile iz bırakmış olan iyi bir öğretmendi. Öğrenci iken klasik eğitim programlarının pek dışına çıkamazsınız. Ondan öğrendiğim, disiplinli çalışma denilebilir.

 

A.S: Şadi Çalık peki? Onunla ilgili neler söylemek istersiniz?

S.T: Şadi Çalık hem iyi bir dost hem de etkileyici bir hocaydı. Tıpkı Zühtü Müritoğlu gibi… Mezun olduktan kısa bir süre sonra kartondan yaptığım maketleri övgü ile değerlendiren, işime saygı göstererek “bunları demirde uygulamalısın” deyip yolumu açan Şadi Çalık’tır.


A.S: Bir isim daha soracağım hemen… Altan Gürman?

S.T: Altan Gürman, temel eğitim kürsüsünde asistanlığını da yaptığım, hocam, arkadaşımdı. Kariyere başlamam için beni özendiren bir dost, tez hocam. Yaptığı resimler o gün için çok öncü, çok özel işlerdi. Ancak bu yıllara gelindiğinde değeri daha yaygın biçimde anlaşılıyor. Çok önemli bir sanatçı, ama eminim kendisi de bunu biliyordu. Aklına koyduğunu yapan, örgütleme yeteneği olan, zeki, kararlı, objektif davranabilen bir kişilik. Tezime onunla başladığım halde, erken aramızdan ayrıldığı için Aloş ile devam edip tamamladım.

 

A.S: 1970’lerin başında geometrik formlardan bilhassa kareden beklentiniz neydi? Zamanla ne oldu?

S.T: 1970’li yılların başında geometrik formlardan hiçbir beklentim yoktu. Belki onlar benden bir şeyler bekliyordu. Biliyorsun heykel deyince kütle akla gelir. Benimki biraz sıradışı. Hele o dönem için… Demin de dediğim gibi, başlangıçta bilinçli bir tavır değil, tamamen içgüdüsel. Zamanla tanıdım dünyadaki benzer yaklaşımları. Elinize aldığınız formla “biçimle” oynuyorsunuz. Benim “karelerim” de böyle oldu. Uzatırsanız şerit oluyor, keserseniz yamuk oluyor, parçalarsanız başka bir şey oluyor. Hala onlarla vakit geçiriyorum.

 

A.S: Sanat tarihçi Semra Germaner’e göre sizin yapıtlarınızın en önemli özelliklerinden biri denge. "Dengenin denetiminde bir dinamizm duvar heykellerinden düğümlerine ve yer heykellerine kadar her işinde egemendir. Onun yapıtlarında biçimin bu dinamizmi yapıtın yer aldığı mekana yansıyarak mekanla bütünleşir, boşluğu içine alarak mekanı yeniden tanımlar. Bu etkileşim, soyut heykelin varmayı amaçladığı önemli hedeflerden biridir."Sizin için denge ne anlam taşıyor?

S.T: Denge, simetri gibi problemler kompozisyonel ögeler olarak benim için hep önem taşıdı. Yetmişlerin başında tek noktadan yere saplanmış “yerçekimine dirençli” diye nitelendirilen işlerimde işin “ayakları” üzerinde durması için fiziksel dengenin de oyuna katılması zorunlu olur. Denge başka, simetri başka, Benim bu ilk işlerim aynı zamanda simetriktir. Denge ve simetri bir arada, simetriden uzaklaşalı çok zaman oldu. Denge ve dinamizm beni son yıllarda çok ilgilendiriyor. Bu iki unsurun karşıtlığı inanıyorum ki heykellerime kendi enerjilerini veriyor..

 

A.S: En beğendiğiniz sanatçı Richard Serra mıdır? Isamu Noguchi de sanat tarihçi Semra Germaner’e göre duyarlık yönünden en yakın olduğu sanatçıymış. Doğru mu?

S.T: Evet… Richard Serra’ya hayranım. Isamu Noguchi’ye de. Noguchi’ye duygu olarak hayranım… Biliyorsun Japon asıllı Amerikalı. Onun doğulu/batılı duyarlılıklarını harmanlayan kütleli taş ve mermer işlerini çok beğeniyorum. Serra’nın yapıtları ise yalın biçimleri, çarpıcı boyutları ile beni müthiş etkiliyor. Bugün, Anish Kapoor’un yaptığı bazı işler gibi. Kapoor’a da hayranım. Nefesimi kesiyor. Keşke duyarlık ve üretkenlikte bu sanatçılara daha yakın olabilsem… Soru: Yer heykelleri, ortak bellek ve düğümler… Ortak noktalarının ne olduğunu aslında şöyle ortak herhangi bir noktaları olduğunu düşünür müsünüz? Hiçbir ortak noktaları yokmuş gibi algılanabilirler. Yer heykelleri, karelerimin devamıdır. Düğümler, 1983’de Maçka Sanat’ta yaptığım ilk sergide de vardı. O sergiye bugün dönüp baktığımda bütün çıkışlarımı oradaki işlerimden yaptığımı görüyorum. Benim için kaynak sergi. Genelikle heykellerim kare veya dikdörtgen şerit levhalardan oluşuyor ve bunlardan sözünü ettiğin farklı formlara ulaşıyorum. Bu işlerin başka ortak özelliği de, boşluk ile doluluğun birlikte aynı ağırlıkta algılanması. “Ortak Bellek”, onlar da geometrik formlar temelde sadece içleri boşaltılmış. Biçimsel olarak diğer işlerimden farklılıkları var ama aynı kaynaktan ürüyorlar.

 

A.S: Bütün bir üretiminizi bu sergi aracılığıyla bir araya getirirken neler düşündünüz? Hissiyatınızı merak ettim…. Kendi kendinizi nasıl bir araya getirdiniz?

S.T: Nev Galeri’deki sergiden sonra ne yapabilirim diye düşündüm heykelin dışında. Bütün işlerimi kapsayan bir kitap fikri doğdu. Bunu gerçekleştirirken Proje 4L’den sergi teklifi geldi. Sergi ve kitap fikri bir arada iyi geldi. Kitap tamamlandı, tasarım sevgili Ahmet Öktem’in. Serginin tasarım ve düzenlemesini ise arkadaşım mimar Nevzat Sayın yapıyor. Ben “hop” diye yeni işler üreten bir sanatçı değilim. Orada her dönemden bir-iki heykel yer alacak, daha fazla değil. Proje 4L sergi alanı da zaten ancak bu kadarına imkan veriyor. 1971-2013; 42 yıl olmuş, bu hayli uzun dönemin işlerini bir arada hiç görmedim, ben de merak ediyorum sonuçları.

 

(Milliyet Sanat Ekim sayısında yer almıştır.)

Daha fazla yazı yok
2024-05-10 13:19:32