A password will be e-mailed to you.

"Sanat sadece anlam boşluğuna karşı bir baston olabilir. Üst kertede bir anlamsızlığa erişiyoruz örneğin, Ai Weiwei  tüm estetik girişimler birer direniş girişimidir cümlesini ters çevirip “Tüm direniş girişimleri birer estetik girişimidir” dediğinde." Çeviri: Selman Akıl

"Sanat sadece anlam boşluğuna karşı bir baston olabilir. Üst kertede bir anlamsızlığa erişiyoruz örneğin, Ai Weiwei  tüm estetik girişimler birer direniş girişimidir cümlesini ters çevirip “Tüm direniş girişimleri birer estetik girişimidir” dediğinde." Çeviri: Selman Akıl

 

-Sanatla olan ilişkiniz nasıl başladı?

Resim her zaman beni büyülemiştir ama kilidin çözülmesi 70’li yılların başlarında o zaman henüz tanımadığım bir ressam olan François Martin‘in bana gelip çalışmaları üzerine yazmamı ve bir karbon çizim serisi için bir başlık bulmamı istemesiyle gerçekleşti. Ben de “poncif” sözcüğünü seçtim. Ve bu gerçekten bende bir şeyler tetikledi. 

 

-Felsefe(düşünce) ve sanat arasında bir bağ var mı?

XX. Yüzyılda sanatla biraz olsun ilgilenmemiş bir filozof bulunmuyor: Sartre, Foucault, Lyotard, Derrida. Barthes tiyatro yaparak başladı. Bu bir çift bağlantıdan kaynaklanmaktadır; sanat XX. Yüzyıla kendi kendini sorunlaştırarak girdi. Sanatın ne olduğunu aynı zamanda kendi kendine sormayan tek bir eser bile yoktur. Sanat bunu yaparak bilinmezin anlamını bulmak için felsefeye yönelir böylece. Bunun karşısında, felsefe de daima sanatla ilgilidir. Nietzsche onda “hakikatin uçurumuna karşı” bir koruyucu bir işlev görürdü: “Sanat bize bizim hakikatin yoğunluğundan ölmemizin önüne geçmesi için verilmiştir.” Sanat, Tanrı’nın ölümünün ve logosun içinde güven yoksunluğunun olası ardılı olarak belirir. Leibniz yine de “Nedensiz bir şey yoktur” diyecekti, ama hemen sonrasında gördük ki dünya kendi nedenini kaybetti. Hegel dilin ötesine geçmeyi talep etti. Ve aynı zamanda sanat Hakikatin temsilcisi olma rolünü kaybettiği için, karşılaşmaları bu durumda kaçınılmaz hale geldi. 

 

-Yönetmen Romeo Castellucci filozoflar ve sanatçıların insanlık teknesini uçlarda yüzdürüp bizi çevreleyen karanlıkları aydınlatmaya çalıştıklarını var sayar, ama sonunda keşfettikleri yine karanlıklar. 

Sisin ötesini keşfederler, evet orada hala sis vardır ama tümden bir göz gözü görmezlikten sıyrılırlar. Sanat sadece anlam boşluğuna karşı bir baston olabilir. Üst kertede bir anlamsızlığa erişiyoruz örneğin, Ai Weiwei  tüm estetik girişimler birer direniş girişimidir cümlesini ters çevirip “Tüm direniş girişimleri birer estetik girişimidir” dediğinde. 

 

-Sanat nedir öyleyse?

Sanat, verili anlamların dışına çıkıp anlam sergilemek için dilin yanına konumlanır, ya da dilin içinden geçer(edebiyat, şiir). Dil, bizi artık isimlendiremediğimiz uçların sınırlarına götürür. Sanat da ordadır ve bizi bu öteye taşır. Bize dilin dışında bir boyutun olduğunu gösterir. Dün, Chauvet mağarası ve oradaki hayvansı resimlerden büyülenmiş sanatçı Barcelo ile tartışıyordum. Bu mağara resimlerine dair tüm işlevsel açıklamalar pek inandırıcı değildir. İnsanlar, kuşkusuz bu hayvanlarla, yaşayan ama dilin dışında yer alan ve kendileri için kaygı uyandıran varlıkları göstermişlerdi. Bunlar bilinmeyene ve bilinmeze dair bir çağrıdıydı.  

 

-FN’in (Miliyetçi Cephe) mevcut sanata karşı duruşu ilginç bir durum.

FN, Fransa’da verili bir hakikat olan geleneksel katolikliği referans alıyor. Kendini bu hakikatleri  anlatan simgesel bir sanata bağlıyor, sanat verili anlamların ötesine geçip bunları anlattığındaysa böylece belirsizlik içeren ve onda kaygı uyandıran tüm bir sanatı bir kenara atıyor. Benim için sanatın kriteri kendisini verili anlama ve ilk anda beliren anlama indirgememesi ve ek olarak eserin başlıklığında belirlenmiş isme de indirgememesidir. Bu kritere, otonom bir formun gerekliliği eklemlenir, tıpkı Kapoor‘un Grande Palais’de kırmızı rahim yapısını yaratması gibi.

 

-Güzellik kavramları ve sanat ilerliyor.

Sanatçılar sayesinde. Proust yazarın zaten kendi topluluğunu oluşturduğunu söylüyordu. Poussin de Caravaggio‘nun dünyaya resmi yok etmek için geldiğini söylüyordu.

 

-Beden de anlamın kıyısında.

Evet, gerçekten de beden tüm sanatlarda mevcut. Spor ve erotizm ise başka anlamlara açılan yollar. Aradaki fark erotizm gizliliğe göndermede bulunuyorken, sanattaysa arzu ve zevk diğerlerine yönelir. 

 

-Bugün sanat yeni bir din değil mi?

Uzunca bir süre “sanat için sanat”anlayışını kutsadık. Şimdi ise hakikatler yok, logos yok, rasyonel temel yok, sonsuzların sonuyla (önce bir telefonu arzulamak, sonra GSM, sonra bir akıllı telefon vb.) bir komedi oynayan bilimsel-tekniğe karşı da güvensiziz. Bir son bulmak ya da sonsuzlukları yaşamayı öğrenmek gerekecek. İnatla direnen sonlar da var: yaşamak, çocuk yapmak, sanat yapmak. Sanatı boş verebilirdik, ama neden bizim için hala özel bir yere sahip? İğrenç sanat piyasası nedeniyle değil bu…Çünkü bu piyasa daima vardı, Birinci François’nın Leonardo da Vinci‘yi Amboise’a getirmek için döktüğü serveti hatırlayın. Hayır, sanat daima piyasa ve kullanım değerinden ötesinde, anlam sergileme değeriyle ilişkiliydi.

 

Kaynak: Jean-Luc Nancy : "L’art, pour retrouver du sens" 

Daha fazla yazı yok
2024-05-10 05:55:17