A password will be e-mailed to you.

Michel Comte, unutulmaz simaların portre fotoğraflarından oluşan “Fame” adlı sergisiyle, 12 Aralık – 25 Ocak tarihleri arasında Elipsis Galeri’nin konuğu olacak.

Michel Comte, çektiği portrelerde sunduğu sahnelerin nihai amacını, bireyin toplum tarafından çizilen çehresini silikleştirip, özündeki karakterin özelliklerini yansıtmak olarak tanımlıyor. Ünlü simaların yer aldığı ve kendi şöhretini yaratan Comte karelerinin diğer portrelerden nasıl ayrıldığını ben de merak edip, Elipsis Gallery’deki sergisi açılmadan önce bizzat Comte’a farklılığının ne olduğunu soruyorum. Sanatçı, “Sylvester Stallone’yi bile Rocky kadar sert biri olarak göstermeyi değil de suratında gül yaprakları olan biri olarak göstermeyi seçen bir fotoğrafçıyım” cevabıyla ayrımını örneklendirmeyi tercih ediyor. Comte, hepten otodidakt biri olduğunu belirterek, İsviçre’de kimsenin ona iş vermediğini ve böylece Paris’te Yves Klein’ın eserlerini restore etmekle meşgulken yakaladığı Chloé’nin kampanya fotoğraflarını çekme fırsatını anlatmaya başlıyor. Karl Lagerfeld’in teklifi sayesinde kariyerini tesadüfen başlatan anılarına, “Hatta geçenlerde Karl’la Paris’te buluştuğumuzda, ikimizin de o günü hala hatırladığından bahsettik.” diyerek dönüyor.

Kusursuz renk geçişleriyle bezeli fotoğraflarında, diğerlerinin “kusur” diyerek etiketlediği özellikleri göstermek isteyen Michel Comte, rötuştan nefret ettiğini de bir anda itiraf ediyor. Aklıma böylece New York dergisinde okuduğum bir makalenin bazı cümleleri geliyor: “Modelin gerçek karakterini dışarı çıkarabilmek için bariz bir efor sarf ediliyor, heykel gibi gözüken şeylerden ziyade, özgünlük algısı oluşturuluyor. Fotoğrafçı ve model arasında yeşeren bir sempati var. Cinsel heyecan, verilen mesajda ortada durmuyor.” Comte’un da aynı kişilerin birden fazla portresini çekmesini aslında bu sempatiye bağladığını fark ediyorum: “Ortada samimiyet yoksa, gelecekte ikinci bir çekim de yok demektir.”

Şöhretin onu başlı başına etkilemediğini ama ünlü isimlerin çoğunu etkileyici bulduğunu söyleyerek yarattığı paradoks nedeniyle, Comte’un portrelerini çektiği yüzleri anımsamaya takılıyorum. Acaba hangisi en şeffaf senaryoya sahip? Comte’un daha önce Elipsis Gallery’de düzenlenen solo sergisinde, sadece kadın fotoğraflarına rastlamıştık. Ancak Elipsis, 25 Ocak’a kadar sürecek olan yeni Michel Comte sergisinde bu kez farklı performans, müzik ve moda yüzlerinin yer aldığı portreleri gösterime sunuyor. Ray Charles, Miles Davis, Geraldine Chaplin, Jeff Koons, Louise Bourgeois, Yves Saint Laurent, Uma Thurman, Sofia Coppola, Isabella Rossellini, Gary Oldman ve Catherine Deneuve bu yüzlerden bazıları… Yani, önümde değerlendirebileceğim pek çok ‘öz’ var; yolum uzun…

“Herhangi bir fotoğrafın iyi olup olmadığına karar vermek için her zaman yalnızca 5 dakikaya ihtiyaç duyarsınız… Fotoğraf ve sanat arasındaki küçük bölünme de işte tam olarak budur.” diyen Comte, son çıkan 30 Years and 5 Minutes kitabının adını da açıklığa kavuşturarak söyleşiyi bitiriyor. Bize de son kertede, Elipsis’e gidip o 5 dakikanın hazzını yaşamak ve ünlü isimlere yakıştırılan perdelerin Comte tarafından değiştirilişini izlemek kalıyor.


*Yazıda alıntı yapılan röportaj, XOXO The Mag Aralık 2013 sayısında yayınlanmıştır.

Daha fazla yazı yok
2024-05-18 05:21:11