Bu pazardan itibaren Sanatatak'ta yeni bir bölüm başlıyor. Her pazar bu sayfalarda Sanatatak Fiction bölümünde yeni bir hikaye yer alacak. İlk haftanın konuğu Yaz Tatili Kazası ile Hürehni Fırat Öncü.
“Mukadderat”'ın cam fanuslar içine yerleştirilmiş karikarutize edilmiş bembeyaz, dua eden beyaz yakalı çalışan heykelleri bir nevi empatiye izin vermeyen ucube gösterisi...
Racing Extinction isimli belgeselde J. Ralph ile bir araya gelerek “Manta Ray”i seslendiren Antony Hegarty trans bir birey olmasından dolayı akademinin ayrımcılığına uğradığını açıkladığı bir mektupla bu yılki Oscar törenine katılmayacağını duyurdu.
Engin Sustam'ın küratörlüğünü yaptığı İhsan Oturmak'ın “Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet” sergisi Depo İstanbul’da açıldı. Bu sergi, Osmanlı'nın son dönemlerinde Arap, Kürt ve Arnavut aşiretlerinden toplanan çocukların Osmanlı'ya sadık birer vatandaş olarak yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş Aşiret Mektepleri’ni referans alarak oluşturulmuş bir sergi. Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuşkusuz en büyük travması olan imparatorluğun dağılmasının önüne geçmek amacıyla padişah kararıyla yapılmış bir işlem Aşiret Mektepleri.
Yarın gece geç saatlerde Hollywood'daki Dolby Theatre’da gerçekleşecek 88’inci Akademi Ödülleri’nin arifesinde Hollywood Bulvarı’nda kokain çeken bir Oscar heykeli belirdi.
Berlin Film Festivali’nde bu yıl Türkiye sineması yine adından söz ettirdi. Yarışmalı bölümde Türkiye’den film olmamasına rağmen, Mete Gümürhan ile Aslı Özge festivalden ödülle ayrıldı. 66. Berlin Film Festivali’ne bu yıl damgasını vuran konu ise mülteci krizi oldu.
Josh Mond imzalı James White yılın çarpıcı keşiflerinden. !f İstanbul’da izleyiciyle buluşan film bir yandan zorlu bir kanser vakasını izlerken, diğer yandan da zorunlu bir yetişkinliğe geçiş hikayesi anlatıyor.
Tarlabaşı’nın belli başlı caddelerinden Ömer Hayyam’ı kesen uzun dar sokaklardan biri Kahya Bey Sokağı. İlk 61 metresinde ikamet eden çocuklar ve gençlerle yapılan bir dizi atölye ve bu atölyelerin sonucunda çocukların esnaf, mahalleli ve kendi kendileri ile yaptıkları röportajlardan oluşan katılımcı bir belgesel projesi.
Heinz Mack’in sergisi boyunca hep bunu düşünüyorum ve bu vaat içimi umutla, renkle, ışıkla dolduruyor. Bugün çocuk olanlar yarın Heinz Mack’inkine benzer bir “joie de vivre”le (yaşama sevinci) dolacaklar diyorum içimden. Mack’in koşarak Sahra’ya kucaklamaya gittiği, alıp kimi resimlerine de yapıştırdığı ve şimdi Emirgân’daki müze mekânında, avuçlayabileceğimiz mesafede duran Sahra kumu kadar sıcak ve sarı, hafif ve uçucu, ışık kadar akıcı olabilir hayat…