A password will be e-mailed to you.

Cennet vatanın tali meseleleri bile can acıtacak kalibrede! Malum, şehit cenazeleri tekbirle mi, Chopin’le mi uğurlansın? diye tartışılıyor. 

Her şeyin muhakkak ki en doğrusunu bilen ve bu konuda muhakkak yıllar öncesinden bizi irşat etmiş olan Murat Bardakçı; meşhur segâh tekbirin esasında Itriye ait olmadığı, fakat ona atfedildiğini yazdı. Bu malumat -bence- tartışmadan -şu ana kadar- sadır olmuş yegâne fayda idi. 

Mesela, Ahmet Say demiş ki; “…Chopin’in cenaze marşı uluslararası bir yaygınlık kazanmıştır. Diyanet İşleri Başkanı Itri’nin ‘Tekbir’i diyor, o bu uluslararası anlayıştan kopmak anlamına gelir…
Tekrar hatırlayalım, böyle bir tartışma bir yüce devletlunun cihanşümul defin töreni sebebi ile değil; Sivas’ın, Kayseri’nin, Sinop’un köyünden çıkmış nice gencecik çocuğun cansız bedeni köylerinde feryatlar içinde toprağa verildiği için var! Gençlerini biteviye toprağa veren bir millet cenaze merasimlerinde Chopin değil Anton Webern çalsa ne yazar?

Millî motiflerin uluslararası arenada karşılığı olmadığı hüsnükuruntusunu 2016 yılında dillendirmek de ayrı bir tartışma konusu. Tartışacak takati olanlar geri durmasın, ben yorgunum.

Murat Bardakçı’nın önerisi de bir garip; Chopin’in marşının yerine son halife Abdülmecid tarafından bestelenmiş tekbirin çalınması! Muhafazakarlığın etiketi olmuş bir kalemin, tam da denk geldiğinde reformdan yana tavır alması, Türk sağına pek münâsip olmuştur.  Maksat halkın adet ve inançlarına saygı duymak ise, zaten bir repertuvar çatışması yoktur! Tekbirden anlaşılan salat-ı ümmiye denilen segâh/ırak makamındaki “anonim” eserdir.    

Gelin biz, küberây-ı kiramın dert edindiği entelektüel buhranı bir kenara koyalım, feraset sahibi avamın yanında saf tutalım!

Devletin bekası inancıyla veya emrettiği için canını vermiş insanlar ve onların yakınları bu devlete ve devletlûlarına ‘borçlarını’ ödemişlerdir. Artık muktedirler bu insanlardan elini çekmeli; onların hatıralarına, acılarına, isteklerine ihtiram göstermelidir.

Devlet protokolünün, töreninin elbette bir nizamı ve sembolleri vardır. Mesela saygı duruşu, cenazenin top arabasında taşınması, bilmem kaç pare top atışı yapılması, bayrakların yarıya indirilmesi vs. vs… Ama bunlar değişmez, değiştirilemez kaideler de değildir. El’an değiştiğini de hepimiz biliyoruz.

Mehmet Görmez’in teklifinin, çıkışının halk nezdinde karşılığı olduğu da aşikardır. “Bir yabancının marşının, müslüman cenazesinde ne işi var?” mealindeki çiğlikleri bir kenara koyalım. Tekbirin, insanın içine nasıl işlediğine kaç kere şahit olmuşumdur! Tabutun omuzlar üzerinde akarak taşınması da etkileyicidir. “Six Feet Under” dizisini seyredenler, kefenle toprağa defnedilmenin, cemaatin naaşın üzerine sıra ile toprak atmasının da varoluşa dair ne kadar düşündürücü olduğunu hissetmişlerdir.

Devletin Chopin çalarak kimseyi rencide etmek gibi bir niyeti olduğunu da sanmıyorum.
Hatta bilakis, törene bir vakar katmak istediği muhakkak. Mesele, devlet protokolü ile dini merasimi mukayese etmek, biri bir diğerinin muadili veya zıddıymış algısını taşımaktır.

Kanaatimce meselenin iki önemli noktası var:

Evvela devlet ricali ve zihniyeti, kendisinden başka hiçbir unsura alan açmamaktadır! 

Meramımı en kısa yoldan özetleyeyim: İnsanın olmadığı yerde ciddiyet de olmaz; ancak kibir olur. Devlet ricalinin ciddiyet sandıkları arogan ve abusluğa bu kadar vurgu yapmasındaki gizli sebep de budur! 

Yakını kaybetmenin acısını hazmedememiş insanlar, son görevlerini hakkı ile yerine getirmenin endişesini yaşarken; siyasetçiler, subaylar, onların kara gözlüklü korumaları, onların da peşi sıra ilikli ceketleri ile mülki erkânın arkasına atılmış bulurlar kendilerini. Devlet acılarını kuşatmış, daha toprağa girmemiş sevdikleri çoktan ellerinden alınmıştır. Devlet ‘insanı’ bir kenara koyduğu müddetçe tekbir, cenaze marşı veya tam bir sessizlik. Hiçbiri vicdanları teskin etmeyecektir. (İşte bu insanlara bir salat-ı ümmiye’yi çok gören, buna saygı duymayanları, ille de bir rejim tartışması ve prestij endişesi taşıyanları da anlayamıyorum. )

Diyanet İşleri Başkanlığı (nedense?) makamını, sorumluluğunu belli bir mezhebin hakları ile daraltmış olabilir. Oysa kurumun vergiden aldığı pay ile topluma verdiği hizmet,  ters orantılı olmak mecburiyetinde de değildir. Vergi ödeyen, askerlik yapan alevî vatandaşların da bazı talepleri vardır. Cenazesini cemevinden kaldıramayan şehitler yakınları, herhalde Chopin’e maruz kalan cemaatten daha fazla rencide olmuştur. Bando mızıka takımının repertuvarı üzerine kafa yoran zevatın, cem evlerindeki cenaze merasimlerine gitmekten imtina eden askeri bürokrasiyi de “hak mezhebe” olmasa da iz’ana davet etmesi sevap olsa gerektir. 

Bayrak sarılı tabuta dayanmış nutuk irat edenler, cenaze yakınını tartaklayan korumalar veya tartışmaya giren siyasetçiler, sıra sıra dizilmiş siyah Mercedesler,  uzun namlularla konuşlanmış keskin nişancılar, televizyon kameralarını peşine takıp çocuklarının şehit olduğu haberini verme anının PR’ını yapmaya çalışan kaymakamlar, şehit ailelerini canlı yayında arayıp konuşanlar, merhum Neşet Ertaş’ın tabutuna billboard muamelesi yapanlar, gençlere güzel bir istikbal değil ama şehitlik müjdeleyen siyasetçilerin keşmekeşinde; Chopinin hüzünlü melodisinin bu halkı bîzar etmesi çok daha vahim bir problemdir!

Devletin hoyratlığı, özensizliğini, ne yaşayana ve ne de ölüsüne hürmet etmediği gerçeğini gizleyecek dini veya lâdini bir eser henüz ilham edilmedi. Bizim bununla yüzleşebilecek kanaat önderleri ve mevki sahiplerine ihtiyacımız var. Yoksa Allaha şükür, ölümüz yerde kalmaz!

İkinci ve en hayati husus; şehit cenazelerinin konu olduğu bir tartışmada öznenin gencecik çocuklar, acılı aileler, her geçen gün artan ümitsizlik veya toplumda derinleşen kırılma değil de “kefere Chopin vs. mümin Itrî” eksenine oturmuş olması.


Allah hiçbirimizi affetmeyecek!

http://www.haber7.com/guncel/haber/1903632-itri-mi-chopin-mi
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1226336-sopen-tekbir-ve-halli-gereken-teknik-meseleler
http://www.hurriyet.com.tr/itri-mi-chopin-mi-40089928
http://www.birgun.net/haber-detay/alevinin-olusune-de-dirisine-de-ayrimcilik-83129.html
http://www.hurriyet.com.tr/sehit-cenazesi-icin-mezhep-ayrimi-tartismasi-29925070 

Daha fazla yazı yok
2024-05-17 06:51:15