A password will be e-mailed to you.

 

Onorate l’altissimo poeta!” – “Yüce şairi onurlandırın!” Dante’nin İlahi Komedyasında, bu sözler Dante’nin Cehennem ve Araf’taki rehberi Virgil için söylenir. Şimdi, Dante’nin 14 Eylül 1321’deki ölümünden 700 yıl sonra, bu sözleri Dante’nin kendisine uygulamak her zamankinden daha doğru görünüyor. Ve bunu da mümkün kılan yeni çıkan bir Dante biyografisi

 

Dante’nin itibarı hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Eliot, Pound, Joyce, Beckett, Borges, Montale ve büyük Ermeni şair Yeghishe Charents gibi son yüzyılın olağanüstü sayıdaki en büyük şairleri ve yazarları tarafından saygı gördü.

Yirminci yüzyılın en büyük Rus şairlerinden Anna Akhmatova, 1965 yılının Ekim ayında, Dante’nin yıldönümü kutlamaları sırasında kamuoyu önüne çıktı. Kendisi ile yıllar önce Sovyetler tarafından öldürülen Rus şairleri Nikolay Gumilyov ve Osip Mandelstam arasındaki en derin bağın “Dante’ye duyulan aşk” olduğunu dile getirdi.

Mandelstam, Dante’nin Cehennem ve Araf’tan en yüksek cennete yolculuğunu anlatan İlahi Komedya’yı, 14.233 mısraya sahip mükemmel bir kristal olarak tanımladı. Kaldı ki, bireysel bölümlerinin ve imgelerinin çoğu, kendi başlarına ezici bir şekilde güçlüdür – ve bu, bir okuyucunun sınırlı bir anlayışa kaymasını çok kolaylaştırabilir ve Dante’nin bir yanının diğerlerini gölgede bırakmasına izin verebilir.

Çoğu kişi onu zalim ve intikamcı olarak görürken, şair T.S. Eliot için klasik kısıtlamanın simgesiydi. Bazıları onu mistik bir vizyoner olarak görüyor; diğerleri İlahi Komedya‘yı Thomas Aquinas‘ın Aristotelesçi Katolikliğinin mısralara dökülmüş hali olarak yorumluyor. The New Yorker’ın yakın tarihli bir sayısında Judith Thurman, Floransa’daki uzun sürgünü sırasında onu “gezici bir diplomat ve kuzey İtalya lordlarının sekreteri” ve “küskün bir sığınmacı” olarak tanımlayacaktı.

İtalyan tarihçi Alessandro Barbero’nun yeni çıkan biyografisi ise bize Dante’yi kendi gündemimize tekrar oturtmak için değerli bir fırsat.

Dante’nin cehennemin alt dairelerinden birinde eşcinseller arasında karşılaştığı Dante’nin eski öğretmeni Brunetto Latini‘nin etrafındaki kafa karıştırıcı tartışmalara yaklaşımında özellikle…

Dante’nin bu kantoda Latince’ye gösterdiği saygı, şefkat ve minnetin yoğunluğu çoğu zaman şaşkınlık uyandırıyor. Barbero, bu bölümün karmaşıklığını ve belirsizliğini incelikle çözüyor. Dante’nin eski öğretmenine olan sevgisinin gerçekliğinden şüphe duymuyor. Dante’nin “onu lanetleyecek şeylerin mutlak kesinliğiyle” bilmesi gerektiğini öne sürüyor. Ve hepsinden önemlisi, Dante’nin Latince’ye yaptığı daha karmaşık hitaplardan birini, ona “kendini yazarak ölümsüzleştirmenin mümkün olduğuna” inanmayı öğreten adama yürekten bir şükran ifadesi olarak yorumluyor.

Barbero, kitaba yazdığı önsözün başlığında şu soruyu soruyor: “Dante Neden Önemlidir?”.

Hatırlamamız gerekirse sanat tarihçisi Martin Kemp, zengin bir şekilde resmedilmiş Cennetin Görüşleri kitabında Dante’nin önümüzdeki birkaç yüzyıl İtalyan resmini derinden etkilediğini ileri sürmüş bunu da şöyle tarif etmişti:

” Hem görsel ayrıntılarının netliği hem de “ilâhi ışığın uç noktalarını tasvir etmeye çalışmaktaki cesareti”  Dünyaya bağlı görme duyumuzun kapsamının ötesinde.”

Kemp, Dante’nin optik bilgisini ve görme eylemiyle ilgili birçok tanımını tartışmış. Bir bölümün başlığını “Dante’nin Göz Kamaştırıcısı” olarak adlandırmış ve İtalyanca göz anlamına gelen occhio ve çoğul occhi kelimesinin İlahi Komedya‘nın 100 kantosunda 263’ten az olmamak üzere geçtiğine dikkat çekiyor. Dante’nin daha önceki çizerlerinden ikisi – Giovanni di Paolo ve Sandro Botticelli – hakkındaki bölümü, İlahi Komedya’yı tasvir etme taleplerinin her iki sanatçıyı da zamanlarının geleneklerinin çok ötesine nasıl yerleştirdiğini gösteriyor.

Kemp, Raphael, Titian, Correggio ve diğer birçok sanatçının eserlerindeki Dante’den ödünç ilahi parlaklık hakkında yazdı. Ama devam etseydi ikinci sezonunda kitabının içine Dante’nin ilham alan iki sanatçıyı daha katar mıydı?

William Blake ve Salvador Dalí.

Blake’in Dante üzerine çizimleri iyi bilinir, ancak Dalí’ninkiler pek değil.

Oysa sanat eleştirmeni Jackie Wullschläger şöyle yazar:

“Bu çizimler [onun] en büyük eseridir: Dante, Dalí’ye rüya manzaralarına ve irrasyonel oyununa odaklanmasını sağlayacak öyle bir konu ve zengin bir bağlam vermiş ki modern zihin çılgına dönmüş.”

İlahi Komedya’nın Cehennem yani Inferno bölümü, Ulysses’in yolculuğu ve Paolo ile Francesca’nın aşk hikayesi gibi antolojik kantoları nedeniyle uzun zamandır Araf yani Purgatorio ve Cennet Paradiso’dan daha geniş çapta okundu. Ancak Araf yani Purgatorio, daha tatmin edici bir bütündür. Yapı daha anlamlı, sözlü bir müziğe sahip ve hepsinden önemlisi daha insanidir. Cehennem’de ve Cennet’te herkes umutsuzluk veya mutluluk içinde sabittir; Ancak Araf’ta yani Purgatorio’da herkes ve herşey akış halindedir. Günahkarlar iç çatışmalarını çözmek için mücadele ederler. Her şeyden önce, umut var.

Dante bilgini Robert Pogue Harrison‘a göre burada İlahi Komedya’nın en az 100 İngilizce çevirisi var. Varlığını haklı çıkarmak için yeni bir çeviri, kavrayamadığımız önemli bir şeyi ortaya koymalıdır. DM Black, felsefe ve psikanaliz geçmişi olan bir şairdir. Purgatorio’nun yeni çevirisi (NYRB Classics’ten iki dilli çekici bir baskıda) her şeyden önce Dante’nin düşüncesinin hareketini ve yapısını aktarmayı amaçlıyor.

Black’in bu konuda başarısını sağlayan şeyin bir kısmı, sayaç ve satır sonlarına karşı titiz bir dikkattir. Zayıf çevirilerde biçim ve içerik genellikle savaş halindedir; burada biçim, önemli kelimeleri vurgulamaya ve böylece anlamı ortaya çıkarmaya yardımcı olur. Black’in son sözü hala daha aydınlatıcı. Edebiyat hakkında yazan birçok psikanalistten farklı olarak Black, anlayışını Dante’nin ruhunu tekrar okumak için değil, çalışmanın kendisine daha derin bir bakış açısı kazanmak için kullanır.

Araf her şeyden önce bir anlam arayışıdır ve son kantoda Beatrice, Dante’nin anlamın tek kaynağının aşk olduğunu anlamasını sağlar. Black’in önceki yayınlarından birinin adı Why Things Matter: The Place of Values ​​in Science, Psychoanalysis and Religion. Hem bu çeviride hem de sonsözünde Black bize Dante’nin neden önemli olduğunu ve ölümünden 700 yıl sonra bile kendi hayatlarımıza neyin anlam verebileceğini anlamamıza nasıl yardım edebileceğini gösteriyor.

İlahi Komedya’nın Türkçe macerasına odaklandığımızda Kader Konuk’un Doğu Batı Mimemis (Metis Yayınları. 2010) kitabını baştan sona okumalıyız. Auerbach’ın sürgün hikayesine kadar uzanmalıyız.

Auerbach, İtalya seyahatinde Benjamin’e mektubunu 1302’de Dante’yi süren Floransa’dan yazar. Toskana’da 14. yüzyıl kalesinin yerine inşa edilen Villa La Limonaia’da kalırken Kader Konuk’a göre Auerbach, Dante araştırmasında yeni bir şeyin, yani milli edebiyatın doğuşunda sürgün ve hafızanın nasıl bir rol oynadığını gözler önüne serer.

Dante’ye göre siyasi felaket, subito movimento di cose, yani dış koşulların aniden değişmesidir ve böylesine ani değişimler de her zaman korkunç krizlere yol açar. Auerbach, Dante’nin yeni dil ve anlatı biçimleriyle deneyler yaptığını ve böylece hakikaten Avrupalı bir ses yaratarak bu krizi aştığını söyler.

1933 felakatinden yıllar evvel, İlahi Komedya’nın çıkış noktası olan kafa karışıklığının 1300’den önceye Dante’nin hala Floransa’da ve felaketin henüz yolda olduğu zamanlara rastladığını iddia eder.

Auerbach sürgününü İstanbul’da sürdürecektir. Ve Kader Konuk’a göre İlahi Komedya’nın belli bir tarih anlayışının, yani ortaçağın geçmiş ve şimdiki olayların figural yorumu biçimindeki baskın tarih anlayışını İstanbul sürgünü sırasında fark edecektir.

Burada önemli olay bunu fark ettiği yerde İstanbul’da İlahi Komedya’nın Türkçe çevirmeniyle karşılaşması hikayesi…

Çeviriyi iki yıldan az bir sürede tamamlayan çevirmen, para kazanmak için başka işler yapmasa daha da kısa süreceğini ifade eder Auerbach’a… Auerbach, onu dil hakimiyetinden ötürü tebrik edince çevirmen bir kelime bile İtalyanca bilmediğini itiraf eder. İtalyanca bilen bir kardeşi vardır ama uzaklarda olduğundan bir yardımı dokunmamıştır.

Çevirmeni beklenen soruyu soran Auerbach, İlahi Komedya’nın Fransızca çevirisini kullandığı yanıtını alır. Gözü seğirmeye başlayan Auerbach, hangi Fransızca çeviriyi kullandığında Türk, “ismini hatırlamıyorum, ama büyük kahverengi bir kitaptı” diye cevaplar.

Bu matrak anekdot Harry Levin’e aittir. Levin’e göre Türk çağdaşlarının cahil olduğu savını iddia etmek için de biriciktir. Konuk’un detaylı ilham verici araştırması bu hikayenin hemen ardından İlahi Komedya’yı çevirme teşebbüslerine detaylı eğilir.

Örneğin 1881 yılında İlahi Komedya’yı modern Yunancaya çeviren Osmanlı’nın Londra Büyükelçisi Musurus Paşa, Cehennem adlı bölümü çevirmez. Çeviremez.  İslamın temsilini düzenleyen dini normlar adına bu mümkün değildir. Osmanlı okuru için İlahi Komedya imkansızdır. Bir imkansızlık…

Bunun için cumhuriyetin ilan edilmesi gerekmektedir ve Türkiye’nin laikleşmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni entelektüel heyecanlar…

1938 yılında Hamdi Varoğlu, ilk çevirmenidir İlahi Komedya’nın.

Zola çevirileriyle tanınan Varoğlu, metnin 1938 tarihli düzyazı çevirisini Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in çeviri projesi takip eder.

Nüshet Haşim Sinanoğlu, 1934 yılında Dante üzerine yaptığı çalışmasında, Cehennem yani Inferno’nun farklı katmanlarındaki çekilen cezaların bir özetini sunar. Özet yaptığı için Dokuzuncu katmandaki Muhammed ve Ali’yi atlar. Cezayı açıklar ama cezayı alanların kimliklerini yani kimin bağırsaklarının deşildiğini belirtmez. Ama yine Konuk’un kitabından öğrendiğimize göre cezayı alanın Hristiyanlar için birçok muharebeye sebep olan dinin müessisi olduğunu söylemekle yetinir.

Bu bakımdan Konuk, Varoğlu’nun çevirisinin ne kadar önemli olduğunun altını çizer kitabında. Ve Varoğlu’nun çevirisinde yaptığı dipnotlarda Abdülhak Hamid’in Dante’ye kafa tutuşunu alıntılar:

“Sen misin o? Büyük iftira ustası Dante!”

 

 

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-04-29 05:38:36