A password will be e-mailed to you.

Görsel sanat, performans gibi pratiklerin ara kesitlerinde programlar gerçekleştiren disiplinlerötesi sanat mekanı Alt14 Nisan-3 Temmuz tarihleri arasında 4 farklı sergiye ev sahipliği yapacak. 

İlk sezonunda sanatta üreticilik meselelerini inceleyen mekan, Mounira Al Solh’un I Strongly Believe in Our Right to Be Frivolous [Uçarı Olma Hakkımıza Yürekten İnanıyorum], Andreas Angelidakis’in Soft Ruin [Yumuşak Harabe], Brian Eno’nun The Ship [Gemi] ve Michelle Lopez’in Invisible Object [Görünmez Nesne] adlı sergileri görülebilecek.

Beyrut’ta yaşayan Mounira Al Solh’un Öykü Özsoy küratörlüğünde gerçekleşecek sergisi I Strongly Believe in Our Right to Be Frivolous [Uçarı Olma Hakkımıza Yürekten İnanıyorum], sanatçının yeni çizimleri, iki yerleştirmesi ve À la Santé des Alliés [Müttefiklerin Sağlığına] adlı tek kanallı videosunu içeriyor. Göçün yanı sıra ülkesi Lübnan’daki sosyopolitik ve dinsel içerikli çatışmaların insanlar üzerindeki fiziksel ve zihinsel etkilerini araştıran Al Solh, işlerinde hem gerçekçi hem de kurguya yatkın bir tavır sergiliyor.

Andreas Angelidakis’in Soft Ruin [Yumuşak Harabe] sergisi, sanatçının aynı adlı yerleştirmesinden yola çıkıyor. Hiçbir şeyin eskiyip aşınmadığı internet ortamında “harabeleşmenin” nasıl oluşacağını merak eden Angelidakis, Building an Electronic Ruin [Elektronik Bir Harabe İnşa Etmek] adlı videosunda, Second Life internet platformundaki “avatarı” aracılığıyla harabeler inşa etmeye yöneliyor. Yumuşak Harabe [Soft Ruin] adlı işinde ise, Second Life “harabelerinin” galeri ortamında üstüne oturulabilecek veya rahatlıkla hareket ettirilebilecek yumuşak versiyonlarından oluşuyor. İki işin de ortak noktası, analog ve dijital dünyaların birbirlerine çevrilebilirlik sorunsalını konu edinmesi.

Buluntu veya ödünç alınmış, yüksek kaliteli veya kaba sesler Brian Eno’nun The Ship [Gemi] adlı ses ve ışık yerleştirmesine kaynaklık ediyor. Çıkış noktası 12 Nisan 1912’de batan RMS Titanik olan iş, başarısızlık, kayıp ve mücadele ekseninde, Eno’nun deyimiyle “Birinci Dünya Savaşı’na doğru gidişatın analojisi” olarak kabul edilebilir. 1978 yılında Music for Airports’ta [Havaalanları İçin Müzik] olduğu gibi, burada da farklı uzunlukta ses döngülerini harmanlayarak bir ses-resim oluşturuyor.

Brooklyn, New York ve Guilford, Connecticut’ta yaşayan Michelle Lopez, The Halyard [Bayrak İpi] adlı yerleştirmesinde ulusların en önemli simgesini sorunsallaştırarak, Benedict Anderson’ın deyimiyle bu “hâyâli cemaatlerin” yapaylığını ele alıyor. Bu işin Alt’ta gösterilmesi, Bomonti Bira Fabrikası’nın Cumhuriyet’in ilk yıllarında “ulusal ekonomi” yaratma çabalarının bir parçası olarak devletleştirildiği göz önüne alındığında özel bir anlam kazanıyor.

Daha fazla yazı yok
2024-05-10 17:38:11