A password will be e-mailed to you.

24. Akbank Caz Festivali kapsamında “Caz müziğinde kadın olmak“ konulu bir panel düzenlendi. Çoğunlukla “vokalist” olarak kendisine sahne bulan kadın caz müzisyenler hakkında Sevin Okyay moderatörlüğünde gerçekleşen panelin katılımcıları Şenay Lambaoğlu ve Karsu Dönmez’di.

 

Genel konuşma içinde öncelikli başlık, kadınların vokal olarak edindikleri yeri, enstrüman söz konusu olduğunda bulamamalarıydı. Enstrüman başında gördüğümüz kadınlar da flüt, keman gibi daha “kadınsı” olanlarını sahiplenmiş görünüyordu. Sevin Hanım’ın kısaca 1920’ler ve devamında kadın ve piyano ilişkisine dair ufak bir bilgilendirmesi oldu. 1920’lerde piyano çalmak, kadın için çay saatlerinde  aile içinde eğitiminin ya da kültürel duruşunun bir göstergesi olarak algılanıyor. İlerleyen yıllarda kadın grupları kurulmaya başlansa da hala piyano başındaki cici aile kızından müzisyen bir kadın figürüne geçilemiyor. 

Öyle ki 1938’de DOWNBEAT dergisinde “kadın müziği neden erkeklerden aşağıdadır?”  başlıklı bir yazı yayımlanıyor. Ancak 2. Dünya savaşı zamanına gelindiğinde kadın sahnede, orkestrada, enstrüman başında bir yer edinebiliyor. Kadın hareketlerinin ilerlemesiyle 1978’de ilk kadın caz festivali yapılıyor. Bu katedilen mesafeye rağmen, günümüzde enstrüman çalan kadın caz müzisyeni dendiği zaman  akıllara piyano, keman ve flüt dışında bir enstrüman çalan kadın görseli gelmiyor pek.

 

Panelde duyduğum en akılda kalıcı yorumlardan birini Şenay Lambaoğlu yaptı: “müzik erkeklere meslek, kadınlara hobi olarak görülüyor.” Herhangi bir meslek hayatında kadının, toplum tarafından getirilen anne olmak, ev işleri gibi zorunlu öncelikleri olabiliyor. Oysa bir enstrümanı hakkıyla çalmak için günde en az 4-5 saatinizi ayırabiliyor olmanız gerek. Turneler, konserler de işin bir diğer yanı; bunlara ayak uydurmak erkek için aile hayatından vazgeçmek anlamına gelmiyor çoğunlukla ama kadın için, aile hayatından vazgeçmeyi gerektirebiliyor. Lambaoğlu, aslında kadın olarak neredeyse her meslek için  çarpışmak zorunda kaldığımız bir gerçekliği dillendirdi.

 

Peki kadın fiziğinin caz müziğinde algısı nedir?  Bu soru anlatılan farklı anılardan, başka başka soruların yanıtlanması sırasında oluşan gizli bir başlık gibiydi. Kadın sahneyi güzelleştiren, estetik kaygısının neticesinde serpiştirilen bir nesne mi? Elinin hamuruyla perküsyon çalamaz mı?  Topuklu giymese sesi duyulmaz mı?

 

Konuşmacıların bu konuyla ilgili ortak kanısı kadının sadece müzisyen olarak sahnede olmasının yeterli görülmediği yönünde. İşin görsel yönü belki de olması gerekenden fazla öne çıkabiliyor. Geçmişte karşılaştığımız zarafet algısı biraz daha cinsel algıya dönüyor belki de. Kadın figürü sunum, vitrin kısmında aranan bir hale geliyor.

 

Karsu Dönmez de  kadının bir enstrüman arkasında başına gelebilecek sıradan bir hikayeyle durumu en iyi şekilde özetledi sanırım. Bir grup kayıt için tromboncuya ihtiyaç duyuyor ve bir kadın tromboncu geliyor stüdyoya. Ufak tefek bir kadın. Bu tanımlama mesleki hayatında o gün karşısına çıkıyor ve grupta “bu ufak tefek kadın mı çalacak trombonu?” endişesi  beliriyor. Kadın verilen kısmı çalıyor. Kayıt bittiğinde tromboncu kadının bu projeye dahil olmasına sebep olan kişi Karsu Dönmez’e “İyi çaldı mı? Çalamadıysa söyle” diye mesaj atıyor. Karsu Hanım’ın kendi cümlesiyle aktarıyorum:”Bugüne kadar herhangi bir erkeğin performansı için böyle bir şey sormamıştı.”

 

Konuşma boyunca vokalist yönü dışında enstrüman çaldığını da  bildiğimiz kadın cazcılar anıldı, Esperenza Spalding gibi. Hem vokal olması hem beraberinde çaldığı entrümanlarla sahnede kendine açtığı yerden bahsedildi.

 

Sonlara doğru izleyicilerin de dahil olduğu konuşma çerçevesinde konuya farklı yaklaşımlar ortaya çıktı. Müzikte başka ayrımcılıklar da var mı konuşuldu. Fizyolojik olarak bir enstrümanı çalmaya yatkın olup olmamak durumu tartışıldı. Klasik müzik için ve konservatuar eğitimi için gerekli olabilecek bazı fiziksel şartların olduğu bir gerçek ama caz müzikte belki de yetersizlik olarak görülebilecek bu fizyolojik durumların avantaja çevrilebileceği söylendi. Örneğin parmakları klasik müzik eğitiminde piyano için kısa görülen bir müzisyenin daha dar aralıklarda daha yaratıcı olabilmesi gibi.

 

Öte yandan baktığımızda caz müzikte neden kadın solistler çoğunlukta noktasında farklı yaklaşımlar ortaya çıktı izleyiciler arasında. Bir izleyici kadınların şarkı içinde  ses  geçişlerinde daha hızlı ve erkek seslere göre daha değişken olabildiğini söyledi. Benim şahsi fikrimse yansıttığı duygu üzerine bir yaklaşım oldu.  Metal, rock gibi müziklerde erkek seslerin daha ön planda olmasına karşın cazda kadın seslerin çokluğu göze çarpıyordu.

 

Keyifli bir sohbetin üstüne ayrıldığımız salondan aklımda kalan ve günü en iyi anlatan ayrıntı da sanırım paneli izlemeye gelenlerin neredeyse tamamına yakınının kadın olmasıydı.

 

 

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-05-10 03:07:36