A password will be e-mailed to you.

Shirley Manson’ın bizimle yaptığı özel röportajda elinde tuttuğu EP’yi hatırlıyor musunuz? İşte o çocuklar büyüdü! 19. Roxy Müzik Günleri’nde birincilik ödülü alan, Türkiye alternatif müzik sahnesinin en parlak gruplarından Kinesis’in beyin takımı olan gitarist Yiğitcan Akçelik ve vokalist Aykut Özen ile görüştük.

Öncelikle grup nasıl kuruldu, ne zaman kuruldu? Kuruluştan Roxy zaferine kadarki tarihi kısaca bir özetleyebilir misiniz?

Aykut: Biz Yiğitcan’la liseden arkadaşız aslında, o zamandan beri birlikte müzik yapıyoruz. Lisedeyken beraber heavy metal coverları yapıyorduk. Enstrümanlara hakimiyeti öğrenmekle geçen bir süreden sonra kendi şarkılarımızı yapmaya yöneldik. Bu sırada Türkiye’deki alternatif müziğe ilgimiz arttı. “Acaba biz bunu yaparsak, daha yenilikçi bir şey yapmaya çalışırsak nasıl olur?” diye düşünerek başladık gruba ikimiz. Onun sonrasında da eleman değişiklikleri vs. oldu, en sonunda Rauf (davulcu) ve Arya (basçı) katıldı.

 

Ne zaman son halini aldı grup?

Yiğitcan: 2014 başında.

A: Ama 2011’den beri Kinesis adı altında konser veriyoruz, diğer elemanlarla da vermiştik.

 

Şarkı yazım süreci nasıl yapılıyor, besteler, sözler?

A: Yiğitcan evde fırsat buldukça gitarla uğraşır. Orada kendi bulduğu rifflerle bize geliyor, sonra stüdyoda bunları geliştiriyoruz. Zaten genelde stüdyoya girdiğimizde bir şeyler üretmeye yoğunlaşıyoruz.

 

Düz prova yapmıyorsunuz yani?

A: Konsere yakın öyle oluyor tabii, zira sahnede batırmak istemeyiz. Bunun haricinde genelde Yiğitcan’ın bulduğu rifflerle uğraşıyoruz. Sözleri ve vokal melodilerini de ben yazıyorum.

 

Roxy Müzik Günleri’nde birincilik, kariyerinizin en parlak noktası oldu şu ana kadar. Size 5000 liralık bir para ödülü ve We Play’den single anlaşması verildi. Bu kazandığınız ödüllerle ne yapmayı planlıyorsunuz?

Y: Para ödülünü çeşitli kayıtlar için, grup parası olarak kenara ayırdık. We Play’le toplantı yaptık, EP’de olmayan yeni şarkılarımızdan 3’ünü kaydedip öyle bir single yapacağız.

 

Roxy başarısından sonra Kinesis olarak ne değişti? Size olan ilgi arttı mı, nasıl tepkiler aldınız?

A: Arttı elbette, kendiliğinden bir reklam oluyor sonuçta. Radyo D’de Güven Erkin Erkal, Açık Radyo’da Tayfun Polat, “Lavdanom” şarkımızı çaldılar. Arjantin’de de sen çalmıştın hatta. Dream TV’ye çıktık.

Y: Roxy, internette videolar yayınlayacakmış. Olumlu geri dönüşler aldık. Bandcamp ve Soundcloud sayfalarımızda hareket oldu, gelen tepkilerden çok memnunuz.

A: Yarışmada da bizi ilk defa dinleyen insanlar, beraber yarıştığımız gruplar, konuştuğumuz jüri üyelerinin bir kısmı çok güzel şeyler söylediler.

 

Single haricinde yeni kayıt çalışmalarınız var mı? Bunu bir albüme tamamlayacak mısınız?

Y: Albümden ziyade kısa aralıklarla EP’ler çıkarmak bize daha uygun geliyor. Bir sene uğraşıp bir albüm çıkarmaktansa böyle yapmak hem organizasyon açısından da daha kolay.

A: Mesela Nekropsi’nin son albümü ay ay çıktı ya, onun yapılış tarzı benim çok hoşuma gitmişti. Zaten internetten yaymak en mantıklısı. CD’yi basıp benzinci raflarına yollamak, pop müzik yapmadığımız için, bizim açımızdan çok da büyük bir öncelik değil. Olursa amenna, ama özellikle bunun için uğraşmayız. Büyük kitlelere hitap etmeye çalışmıyoruz sonuçta, stadyum rock yapmıyoruz. Evde çok iyi bir kayıt ortamımız ve ekipmanımız olsa mesela, şarkıları kaydeder kaydetmez yaymayı tercih ederim ben.

 

2014’teki EP “Lavdanom”dan beri yeni bir kayıt duyamıyoruz ama?

A: Her zaman bir şeyler üretmeye çalışıyoruz aslında, ama konserlerdir, farklı denemelerdir, planlamadığımız gelişmeler kayıt sürecini biraz sekteye uğrattı. Bir yandan da geçinmeye çalışıyoruz tabii.

 

“Lavdanom” demişken, EP’nin yapılış sürecini de bize bir anlatsanız?

Y: Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız şarkılar vardı, 10-12 tane. EP kaydetmeye karar verdiğimizde oradaki beşinin üzerine yoğunlaşmaya karar verdik. Peyoteyp stüdyosunda Barkın Engin ve Metin Bozkurt kaydedip mikslediler, Burak Tamer de mastering’ini yaptı. Sound’u çok hoşumuza gitti, çok içimize sindi.

 

Peki siz miks ve mastering sürecine dahil oldunuz mu?

Y: Ben her zaman oradaydım. Miks seanslarına çok dahil oldum, Burak mastering’i yaparken de hep yanındaydım.

 

Kinesis’in müziğini nasıl tanımlarsınız? Bunu oluştururken kimlerden etkilendiniz?

Y: Tarz konusunda, math rock ve psychedelic rock arası bir şeyler yaptığımızı düşünüyorum.

 

Ama yer yer, metale kaçan sert riffler de var.

A: Math rock’ın çoğu örneğinde bunlar var zaten. Indie’ye değil de, post-metal’e daha yaklaşan sularda geziyoruz.

Y: Etkilendiğimiz isimlere gelince… Mr. Bungle, The Mars Volta, Death, The Fall of Troy. Elbette The Dillinger Escape Plan. Sen söyle bir iki tane de.

A: Vokallerde Mike Patton’ın büyük etkisi var tabii. Ayrıca Warrel Dane.

 

Grubun geleceğinde herhangi bir yurtdışı planı var mı? Yurtdışında kalıcı olmayı düşünüyorsanız bunu Türkçe sözle nasıl yapmayı planlıyorsunuz?

Y: Planlarımız var. Olanakları sağlayabilirsek yurtdışında konserler vermek istiyoruz, çünkü EP’mize yurtdışından da olumlu dönüşler aldık. Türkçe söz konusuna gelirsek, fazlasıyla ticari bir amaç güdülmediği sürece ben sözlerin hangi dilde olduğunun o kadar da önemli olduğunu düşünmüyorum.

A: Mesela Mars Volta da İspanyolca başladı, çok ünlü olduklarında da İngilizce’ye döndüler. “Millet bizi sevdi, bir de ne dediğimizi anlasınlar” diye düşündüler.

Y: Öyle dev bir talep gelirse İngilizce’ye dönebiliriz tabii. Ama sonuçta günümüz Türkiye’sinde müzik yapıyoruz, sözleri Türkçe yazmak bize daha samimi geliyor.

A: Evrensel bir mesaj vermekten çok kendi derdimizi anlatma amacında olduğumuz için, kendi dilimizi kullanmak daha uygun.

 

2011’den beri Türkiye alternatif müzik sahnesinin bir parçasısınız. Yiğitcan, sen Replikas’la uzun süre hem perküsyon çaldın, hem teknisyenlik yaptın. Onlarla yurtdışında konserlere de gittin. Buradaki ve oradaki durumu nasıl kıyaslarsın?

Y: Yurtdışında bir kere seyirci çok daha canlı müziğe saygılı. Konser izlemeye gelen insan, konsere geliyor, sadece eğlenmeye değil. Amsterdam’da Paradiso gibi dev bir kulüpte de gördük bunu, Almanya’nın küçük bir kasabasında 150 kişilik bir barda çalarken yaşlı teyzelerde de gördük. Konser izleme geleneği orada çok farklı, bizde pek yok. Bazı mekanlarda “konuşmak yasak” gibi uyarılar var, bu uyarıyı yapmaya ihtiyaç duyuyorlar. Konser izlemekten ziyade “eğlenmeye” geliyorlar. Yurtdışında da insanlar eğleniyor tabii, kimse korkuluk gibi dikilmiyor, ama bakış açısı çok farklı.

 

Türkiye’deki toplumsal ve siyasi durumun canlı müzik sektörüne nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Y: Kötü bir etkisi oluyor. Geçtiğimiz senelerde bazı festivallere yapılan baskıları hepimiz gördük. Bu durumlar hem organizasyona zarar veriyor, zamanla organizasyonların da kalitesi düşüyor. Alkol yasası, içki firmalarının sponsor olamaması, gece hayatına yönelik baskılar… Sonuçta canlı müzik yapan yer sayısı da eskisine göre daha az.

 

Bu aralar ne dinliyorsunuz peki?

Y: Ben Sleater-Kinney’nin seneler sonra çıkardığı yeni albümü “No Cities to Love”ı döndürüyorum 2 aydır.

A: Ben hala aynı şeyleri dinliyorum ya. Mars Volta, Pain of Salvation falan. Thrown to the Sun.

 

Söylemek istediğiniz son bir şey var mı?

Y: M4NM (Music 4 Non Musicians) kolektifinden I’mpty ve Ağaçkakan ile beraber çalışmalar yapıyoruz bu aralar. Ayrıca 27 Haziran Cumartesi gecesi Peyote’de konserimiz var. Herkesi bekleriz!

http://kinesis.bandcamp.com

https://soundcloud.com/kinesisband

http://www.facebook.com/kinesisband


Daha fazla yazı yok
2024-05-06 07:05:15