A password will be e-mailed to you.

Fede Alvarez’in imzasını taşıyan Nefesini Tut (Don’t Breathe) büyük bölümü tek bir mekanda geçen ve izleyiciyi amansız bir kedi fare oyununa davet eden ustaişi bir gerilim.

Yılda, ben diyeyim 50, siz deyin 75 kadar korku filmi giriyor vizyona. Bu kallavi toplamın ne yazık ki çoook büyük bir bölümü tam anlamıyla çöp. Küçük bir bölümü (5-10 tanesi en fazla) “ehh işte” sınıfından ama unutulmaya mahkum. Neyse ki her yıl 2-3 tane gerçekten insanın içine ürperten ve rüyalarına girecek cinsten özgün film çıkıyor da korku filmi meraklıları saadete eriyor. Bu yıl bu kontenjandan maalesef sadece bir film izleyebildik: Goodnight Mommy. Bir de geçen FilmEkimi’nde izlediğimiz The Witch vardı ama o film vizyona bile giremedi yanlış hatırlamıyorsam. Kurak bir yılın son çeyreğine doğru nihayet emelimize kavuştuk neyse ki ve Fede Alvarez’in yeni filmi Nefesini Tut (Don’t Breathe) ile kendimize geldik. 

Uruguaylı sinemacı Fede Alvarez’in adını bundan 3 yıl önce çektiği Evil Dead remake’i ile duymuştuk. Türün kült yapımlarından birine el atmış ve Sam Raimi’nin de desteğini alarak son yılların en kanlı filmlerinden birini kotarmıştı. İlk filmlerin mizah duygusundan pek eser yoktu filmde ama uyuşturucu bağımlılığı üzerinden kurduğu kabusvari kan banyosunda bir nebze daha realist bir ton tutturmaya çalışmış ve ortalama bir iş çıkarmıştı. Neyse ki bu sefer her anlamda çıtayı daha yükseklere çıkarmış ama işin gore kısmında frene basarak (daha az kan, daha çok gerilim) son derece hayırlı bir şey yapmış.

Nefesini Tut son ekonomik buhrandan bu yana eni konu bir hayalet şehre dönüşen Detroit’te geçiyor ve evsahiplerinin bir sebeple bırakıp gittiği (tatil?, göç?) evlere girerek küçük çaplı hırsızlıklar yapan üç genç arkadaşa odaklanıyor. Kör bir savaş gazisinin evinde yüklü miktarda nakit para olduğunu öğrenen gençler buradan kaldıracakları paranın hayallerini gerçekleştirmeye yeteceğini hesap edip “son bir iş” klişesiyle harekete geçtiklerinde ise baltayı sert kayaya vuracaklardır. Kör diye hafifsedikleri adam dişli çıkacak ve onlara hayatı cehennem edecektir. 

Bir yanıyla tipik bir “tekinsiz ev” filmi gibi duruyor ama Fede Alvarez, 90 dakikalık film boyunca o kadar mahir bir reji sergiliyor ki Nefesini Tut rahatlıkla türün klasikleri arasında gösterilebilir. Detroit’in terk edilmiş banliyölerinden birini kuşbakışı gören ilk karesiyle izleyiciyi içine çeken ve %95’i tek bir mekanın içinde geçtiği halde bir saniyesi bile boş geçmeyen, tabiri caizse nefes almaya bile müsaade etmeyen film ucuz numaralara yaslanmadığı gibi beklenmedik açılımlarıyla farklı katmanlar seriyor izleyicinin önüne. Her şeyin ötesinde Alvarez’in mekanla kurduğu ilişki ve izleryiciyi bu ilişkiye ortak ediş biçimi mükemmele yakın. Gençlerin eve girdiği ilk anlarda kesintisiz bir kamera hareketiyle evin için attığımız tur (kör adamın yatağının altına dahi giren kamera sayesinde izleyici olarak karakterlerin bir adım önüne geçiyoruz) yılın unutulmaz planları arasına girmeye aday. Evin kilit altındaki bölümlerinin teker teker açılmasıyla hikayede de farklı açılımlar meydana geliyor. Mekanın keşfiyle birlikte dramatik yapının da daha kompleks bir şekilde gözümüzün önünde belirdiğini görüyoruz ki bu da aslında filmin en büyük başarısı belki de. Tıpkı her yeni sahnede yeni bir girintisini öğrendiğimiz ev gibi hikayenin de yeni bir boyutunu öğreniyoruz. Katmanlar bitmek bilmiyor ve izleyiciyi sürekli yeni hesaplar yapmaya, evden kaçmak için yeni taktikler bulmaya zorluyor.  Çok az diyaloğun yer aldığı filmde, merkez karakterlerden birinin kör oluşunun da etksiyle, ses tasarımı ve kurgusu ön plana geçiyor ve Alvarez burada da hemen her fırsatı değerlendiriyor. Gıcırdayan tahta döşemeler, yerdeki kırık bir cam parçasına basan ayaktan çıkan ses ve tabii ki mutlak sessizlikte kabak gibi oryaya çıkan nefes sesleri… Son zamanlarda sesin bu denli önemli bir gerilim unsuru olduğuna şahit olmamıştık. Aynı şekilde ışık kullanımı da ciddi bir gerilim vesilesi filmde. Evin sahibi kör olduğu ve evinin her santimini ezbere bildiği için bir anda tüm ışıkları kapatıp gençleri kendi karanlık dünyasına hapsettiği sahnede Fede Alvarez (bu sahnede zorlandığını itiraf ediyor) akla Kuzuların Sessizliği’ndeki o meşhur karanlık sahneyi getiren ama farklı bir atmosfer duygusu uyandıran bir teknikle son derece özgün bir ışıksızlık ortamı yaratıyor. 

Bahsetmeden geçmeyelim, bunca az diyaloğun ve böylesine kısıtlı bir mekan kullanımının olduğu bir filmde elbette oyunculuklar çok büyük önem taşıyor. Filmin başrolü hiç şüphesiz kör adam. Stephen Lang’in (Avatar başta olmak üzere sayısız filmde rol alan ama çoğumuzun adını bile hatırlamadığı, ama bundan sonra kolay kolay unutmayacağı usta bir oyuncu) içgüdülerini öne çıkaraka canlandırdığı kör savaş gazisi sinema tarihinin unutulmaz kötü adamları arasına girecek denli başarılı bir performansın ürünü. İzleyici olarak ondan nefret etmekte zorlanıyor ama ondan fena halde korkuyorsunuz, ki bu da onu Hannibal Lecter kategorisinde bir kötü adam yapıyor kanımızca, tabii daha sessiz, daha gerçek ve daha tehlikeli. Filmin final girl’ü Jane Levy (Evil Dead, Suburgatory) çaresizlikle yırtıcılık arasında gidip gelen ve kurtulduğunda bile kabustan uyanmadığını anlayan Rocky rolünde gayet başarılı bir iş çıkarırken filmin gizli kahramanı olduğuna inandığımız ve Rocky’ye içten içe aşık ama bir türlü kendi kabuğunu kıramamış Alex rolünde Dylan Minette (Let Me In, Prisoners) akılda kalıcı bir performans sergiliyor. 

Detroit’te geçen ve en az Nefesini Tut kadar başarılı bir başka korku filmi daha izlemiştik bir iki yıl önce. Meraklıları hemen anlamıştır, It Follows’dan bahsediyoruz. Artık Detroit’in tekinsiz görünüşünden mi, Detroitli gençlerin umutsuz çırpınışlarından mıdır bilinmez, kent tuhaf bir şekilde korku filmlerinin başkenti olmaya doğru ilerliyor. Belki de kıyamet sonrası dünya tahayyülünde yer eden kimi görüntüleri şimdiden barındırdığı içindir. Yıkık dökük binalar, ot bürümüş çatlak asfalt yollar, bomboş caddeler… Yakın gelecekte yeni bir Detroit korkusu çekilir mi bilemeyiz ama Fede Alvarez’in imzasını taşıyan Nefesini Tut barındırdığı sürprizleri, ince ince hesaplanmış kurgusu ve zekice kotarılmış sekanslarıyla şimdiden yılın en iyi korku filmleri arasına girdi, kaçırmayın.

Daha fazla yazı yok
2024-05-06 11:49:37