A password will be e-mailed to you.

Borusan Çağdaş Sanat koleksiyonu danışmanı Kathleen Forde ile öncelikle "yeni medya sanatı" deyişi üzerine konuştum. Forde ile dijital sanat üzerine çalışan bir yazar ve küratör olarak daha çok konuşulacak konu var. Bu konuşma bir "giriş", "dijital sanata giriş" niteliğinde!

-Aslına bakarsanız ne diyelim diye soracağım dijital sanat üretimine yeni medya mı demeliyiz çok eski sorunları ele alıyor olsa da çoğu zaman?

Ben Yeni Medya ifadesini kullanmıyorum. Genellikle Medya Sanatı ya da Dijital Sanat gibi daha geniş bir terim kullanıyorum. Bana öyle geliyor ki, Yeni Medya terimi, yaklaşık otuz yılı aşkın süredir ortaya çıkan ve yüzyıllardır süregiden tarihsel hareketlere kök salan çalışmaların genişliğine nazaran fazla sınırlayıcı kalıyor. Kendi adıma onu “bir süresi olan, zamana bağlı” ve dijital teknolojinin; film, video, yazılım, internet, müzik temelli çalışmalar gibi herhangi bir aracıyla yaratılan bir çalışma olarak tanımlıyorum.

 

-Zamana bağlı olan ama bağımlı olmayan belki de… Eleştirel teorinin bize sağladığı sorunlarla bu anlamda nasıl bir alışverişi olduğunu düşünüyorsunuz?

Elbette bu janrın etrafını kuşatan özgün şiirsellikler ve eleştirel teoriden pekala ödünç alabileceğimiz sorunsallar var. Şunu da bilmek de fayda var: Medya çalışmalarını ben herhangi bir çağdaş sanat çalışmasını yorumlayacağım biçimde yorumlamaya ve onlar hakkında çağdaş sanat çalışmaları üzerine düşündüğüm gibi düşünmeye çalışıyorum sonuçta. Yani nasıl yapılmış olduklarından çok, ne anlama geldikleri ve çağdaş yaşamı nasıl yansıttıkları üzerine…

 

-Bu iyi bir tavsiye olabilir. Bir işin teknolojiyle kurduğu yakın ilişki ne var ki bizim o işle kuracağımız ilişkiyi de ister istemez etkiliyor. Peki bu anlamda başka ne tavsiyeniz olur?

Teknolojideki gelişmeler, bizim çağdaş peyzajımızı nasıl etkiliyor. Bu sorudan haraket etmek sanırım. Ama şunu da bilmek bir resim de bunu yapabilir. Kaldı ki, ben dijital araçlarla yaratılmış çalışmaların şu an içinde yaşadığımız özgün toplumumuz hakkında bir söz ürettiğini ve onu yansıttığını düşünüyorum.

 

-Özgün derken?

Öyle bir toplum ki bu, kişisel, profesyonel, psikolojik ve bir bakıma mimari olarak 15 yıl öncesinde bile varolmayan tam bir dijital olgunluğa erişmiş bir toplum. Bu açıdan özgün. Aynı biçimde, izleyiciler için de bu bizim hayatımız. İster mimar, ister doktor, banker, müzisyen, tasarımcı, heykeltraş, yazar ya da programcı ya da her kim olursak olalım, neredeyse herkes o ya da bu biçimde 0 ve 1’lerden oluşmuş ikili kodların araçlarıyla ve aynı zamanda giderek her yere nüfuz eden ağın toplumsal sonuçlarıyla birlikte çalışıyor.

 

-Bu da medya sanatını melezleştiren bir şey tam da…

Evet, bu kesinlikle değinmiş olduğunuz janrların melezleşmesi olgusunu doğuruyor. Ve o zaman, şüphesiz melezleşme sanat eserine bağlı ama bu nedenle, dijital sanat, izleyici için kimi zaman çok daha geniş bir veri girişi ya da kavrayış sunuyor. Özellikle çağdaş sanata asla “kafasının basmayacağını” düşünen ya da çağdaş sanatla bir bağ kuramayacağını hisseden izleyiciler için…Bir de artık dijital dünyanın içine doğmuş olan ve dijital dili doğuştan bilen bir neslimiz var. İnternet ile büyümüş, “internet sonrası” bir kuşak. Özellikle bu kültürden gelen sanatçılara baktığımızda, dijital üretim onların akıllarından ilginç, yeni, özgün bir şey olarak bile geçmiyor.

 

-Ama siz benim kuşaktansınız. Biz internet ile büyümedik. En azından ilkgençliğimizde walkmanler vardı…Siz bu alana nasıl merak sardınız?

Bu alandaki çalışmalarımın izleği oldukça organik. İlk olarak lisans düzeyinde fotoğrafçılık ve gazetecilik okudum. Başlangıçta, öğrenci arkadaşlarımızın fotoğraflarını tartışırken ve düşüncelerimizi açıklarken bana öyle geldi ki, “eleştirmen” olmak için fotoğraf çekmek için duyduğumdan daha fazla heyecan duyuyordum. Bunu kavradığımda fotoğrafçılığı bıraktım ve lisans eğitimimde Gazetecilik ve Sanat Tarihi üzerine odaklandım. Bunun ardından 1945 Sonrası Sanat ve Teori üzerine lisansüstü eğitimime başladım. Goldsmiths’e Londra Üniversitesi’ne gittim. O zamanlar okul, Genç İngiliz Sanatçılar (YBA) diye bilinen bir sanatçı hareketinin doğduğu yerdi. Bu sanatçıların pek çoğu, dışlanmışlığın gettosundan anaakım müzelere, galerilere ve koleksiyonlara doğru yol almaya başlayan video üzerine çalışıyorlardı. Dolayısıyla bulunduğum yer o zaman da tahmin edilemeyecek kadar çok ilginçti öyle ki giderek cazibesine kapılıyordum. Hanidir Dada hareketinin ortaya çıkardığı çalışmalara derin bir ilgi duyuyordum, özellikle Marcel Duchamp’la ve yanısıra Fluxus ve Kinetik Sanat’la ilgileniyordum. Bunların hepsinin medya sanatı alanı üzerinde aşırı bir etkisi var ve çoğu sanatın hem psikolojik hem de estetik olarak temellendirildiği bağlantıları paylaşmaktalar. Dolayısıyla bu ilgi alanlarını “zamana bağlı sanat”a uygulamak benim için hiç de büyük bir adım olmadı. Daha emekleme döneminde olan bir janr içinde yer almaya başlamak fikri de bana ilham verdi ( en azından o zaman da varolan diğer çağdaş sanat janrlarının pek çoğuna göre daha ilham vericiydi). Ardında devasa bir yazı ve teori tarihi ve buna bağlı olarak halihazırda açılmış sergiler yer almayan bir alanda çalışmaya başlamak heyecan vericiydi. O zamanlar esasen bu alanda uzmanlaşan küratörler ve sanatçılar bir elin parmaklarını geçmezdi. Dolayısıyla hepimiz birlikte bir anlamda bunu şekillendirebilirdik. Bu gerçekten özgürleştirici bir andı.

 

-Peki danışmanlığını yaptığınız Borusan Çağdaş’da şu anda sergilenmekte olan teamLab’in işlerini sormak isterim. İddiası büyük işlerin…

Bunun çok fazla olduğunu biliyorum! Ama teamLab hakkında gerçekten hoşuma giden bir şey var ki, onlar tüm bu karmaşık teorik ve kavramsal stratejileri sarmallayarak derhal ilgi çeken, kışkırtıcı ve deneysel eserlere dönüştürebiliyorlar. Birden fazla kişi bana, bunun, şüphesiz son derece incelikli ve karmaşık olmakla birlikte, gerçekten “keyifli” bir gösteri olduğunu söyledi. teamLab’in çalışması, çalışmalarının felsefi kaynağı açısından gerçekten zengindir. Ama onlar asıl olarak aşağıdaki ana kavramları gözden geçiriyorlar; Japonların 2 boyutlu medyaya üçüncü boyutu tanımlama geleneğinin şimdi artık yeniden canlanabilmesi ile dijital teknolojinin potansiyellerinin arasındaki ilişki; onların Ultra Kişisel Mekan olarak adlandırdıkları ve izleyiciyi, manzarayı izleyen birinin yalıtılmış perspektifinin tersine eserle fiziksel diyalog içinde konumlandırmayı deneyen anlayış; doğal olan ile dijital olanın kaynaştırılması; mekandaki tüm izleyicilerin yalnızca sanat eseri ile değil, birbirleri ile olan ilişkileri; muğlak sınırlar ve üç boyutlu mekan.

-Ben Borusan Çağdaş’ın dijital işlere olan vurgusunu merakını biliyorum. Özellikle de koleksiyonda domain olarak yapılmış sanat işleri var. Hep bunları merak ediyorum. Hem de tabii dijital sanat piyasası nispeten daha mı sığınak sanatçıya, bunu…

Kesinlikle gördüm ve hala görmeye devam ediyorum ki sanat piyasası genişliyor. Kurumlar, değerli ve önemli çağdaş uygulamaların kaynaştırılması ile oluşmuş dijital sanatı izlemeye giderek daha fazla alışıyorlar. Gelecekte bu eğilim hiç şüphesiz artmaya devam edecek, özellikle de dijital okur yazar kuşak bu alanda artarak yönetici konumlarına gelmek üzere yetişirken. Dijital teknolojilerin evriminin bir sonu olmadığından, bu pazar hep ilginç olarak kalacak, bu pazarı yaratan ortam onunla birlikte değişmeye ve evrilmeye ve bu pazarı uğraşmak için iddialı ve kışkırtıcı bir alan yapmaya devam edecek. Dijital sanatın olağan şüphelilerinin ötesinde örneğin animasyon GIF’leri, tumblr çalışmalarını ve websitelerini toplamak mümkün artık. Bu olgunun sanat piyasasına getirdiği mesele, “enderlik sonrası” bir ortamda bir eserin nasıl değerli olacağıdır.

 

-Hangi domainişler var Borusan Çağdaş koleksiyonunda peki?

Örneğin koleksiyonda Rafael Rozendaal’ın bir eseri de var. Rozandaal sanatın sınırlarını gerçekten son derece kışkırtıcı ve düşündürücü bir biçimde sorguluyor. Rozendaal bir sanat eseri için tamamen açık internette, bir alan (alan) yarattı. Websiteleri genellikle birbirleri ile etkileşimli, resimsel animasyonlardan oluşan, eşsiz sanateserleridir. Satın alındığında, sahibinin ismi browser’ın başlık çubuğunda görünür. Bununla birlikte parçalar herkese açık ve ulaşmak isteyen herkes için ulaşılabilir olmaya devam eder. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu sadforjapan.com, flyingfrying.comremotelydistant.com ve ifeelstrange.com sitelerinin sahibidir.

Daha fazla yazı yok
2024-05-09 15:10:36