A password will be e-mailed to you.

 ‘Çünkü aşk, insana en büyük tuzaktır, her şeyin önüne geçer.’ 

Başka zamanlara, başka hayatlara sahip iki kadın.

Bir gün sürpriz biçimde yolları kesişiyor!

Onları buluşturan kaderin anahtarı, adlarında saklı. 

Çok yaşamış ve ömrünün son sayfasını artık kapatmış olan, yolun orta yerindeki, yorgun ve mutsuz Handan’a elini uzatıp: ‘Sana anlatacaklarım var.’  diyerek ekliyor: ‘İyi bir kulak düşünceleri de duyar.’

Sonrası.. ayrı takvimlere ait hayatların göz gözeliği..

Sorular. Yakınmalar. Meraklar. Keşkeler. Acabalar…

İki kadının fantastik sohbeti,  zaman ne kadar geçse de esasen güneşin altında çok da fazla bir şeyin değişmediğini bir kez daha gösteriyor bize.

Hayatın içindeki yolculuk ne kadar zor!

Etrafın ve ezberlerin dayatması, yönlendirmesi ne kadar acımasız ve kuvvetli!

Özellikle de kendi yolunu kendisi tayin etmek isteyenler için.

Kaldı ki; zorluk bir değil, bin tane. Ona ne şüphe ve hemen yanında esas yakıcı olan duruyor: Aşk.

Kahramanlarımızın bu konudaki ortak fikirlerini not etmeden geçmeyelim:   ‘Kadınlar böyledir işte. Kendilerini aldatıp dururlar. Azıcık alakayla avunurlar.’

xxx

Ayşe Kulin’in son romanı ‘Handan’, usulca ve edeple aşktan konuşan iki kadının şahsi hikayelerinden güncele, siyasete, toplumsal olana evriliyor.

Sona doğru karşımıza çıkan: Gezi.

Gezi’nin birinci yıldönümü henüz arkada kalmışken Taksim direnişi arka arkaya pek çok romanın ve hikayenin konusu oldu.

Bu, Türkçe Edebiyat’ta daha önce karşılaşmadığımız bir durum.

Türkiye malum; toplumsal olaylar açısından çok ‘zengin!’ bir ülke ve bu kulvarda yazılmış romanlar da var. Lakin bu kadar hızlı dahası neredeyse refleksif tepki edebiyat tarihimiz için bir, ilk. 

Ayrıca; Handan ve yeğeni Defne’nin tanıklığında Gezi’yle bir kez daha karşılaşmak  karmaşık duygular oluşturuyor.

Bir yandan Haziran 2013 ile bir kez daha gurur duyarken, öte taraftan protestoculara karşı yapılanları hatırlayıp öfkemizi tazeliyoruz.

Duran Adam’dan David Martello’ya, Kabataş meselesinden acil yardıma koşan doktorlara kadar Gezi’ye imzasını atan pek çok kişi ve toplumsal grubun konuk olduğu ve elbette bol biber gazı eşliğinde okunan sayfalar göz önüne alındığında Handan’ın aynı zamanda bir politik metin olduğu ortada.

Aşk ve siyaset.

Dünün ve bugünün kadınlık halleri. Medya eleştirisi. Edebiyatın çok önemli bir isminin, aynı adlı klasiklerinden birine gönderme. Annelik. Yalnızlık. Kader.  Büyük soru; ‘Ne yapmalı?’ Ve.. dahası: Ayşe Kulin’in bizleri farklı okumalara da yönlendiren romanı, Handan’da.

 

Notlar:

1.     İlk not, roman kahramanından anne ve babalara yönelik mesaja ilişkin. Handan diyor ki; ‘Ey anneler, babalar, çocuklarınıza olur olmaz roman kahramanlarının adını verecekseniz illa, iki kere düşünün bir zahmet! İsmini seçtiğiniz bu kahraman mutlu olmuş mu, yüzü gülmüş mü, sonu nasıl gelmiş öğrenin önce. Seçtiğiniz isim, çocuklarınızın hayatını gölgelemesin…’

 

2.     Handan’ın  yürekten  itirazını okuyunca  şu geldi aklıma: Bir arkadaşım, ‘kızım olursa adını Günseli koyacağım..’ derdi.  Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’daki trajik kahramanı Selim’in platonik sevgilisi. Romanı okuyanlar, Günseli’nin ne kadar zor bir hayatı olduğunu hatırlayacaklardır.  Bu durumda Handan’a kulak vererek şöyle söylemek mümkün; neyse ki arkadaşımın kızı olmadı!

 

3.     İki kadın arasındaki sohbetten şu bölüme bakalım şimdi: ‘Benim aşık olduğum üç erkek, birer semboldür aslında. İlk aşkım Nazım, kadında karakter ve zeka arayan Batılı erkeği, sefil kocam Hüsnü Paşa ise, kadını sadece cinsel bir nesne olarak telakki eden Osmanlı erkeğini temsil eder. Ama kollarında öldüğüm yasak aşkım, bendeki zekayı, ruhu ve kadınlığı aynı anda görebilen tek kişi oldu.’

 

4.     Ve.. Gezi’nin sıcak günleri. Handan  anlatıyor: ‘.. Başbakanı  televizyondan izliyordum. Her konuşmasında olduğu gibi sinirli ve kızgındı. Ben onu sonuna kadar dinlemeye dayanamıyorken, onun bu kadar asabiyet ve öfkeye vallahi iyi dayanıyordu yorgun bedeni. Televizyonu tam kapatırken “Parkı siz boşaltmazsanız, biz boşaltmasını biliriz!” dediğini duydum ama hiç aldırmadım. Karnım toktu palavralara. Yok efendim Kabataş Meydanı’nda gün ışığında türbanlı bacımızın üstüne işeyenler, yok elleri eldivenli üstleri çıplak sapıklar… Başbakan’ın her zaman doğruları söylemediğini tecrübeyle biliyordum…’

 

5.     Handan’ın sürpriz konuklarından biri de,  Gezi’yi odak alan romanı  ‘Biz Burada İyiyiz’ ile Barbaros Altuğ. Ayşe Kulin’in Duygu Asena’ya da  gönderme yaptığı romanın  müzikal  renklerine gelince..  Que Sera, ‘Hayat Bayram Olsa’ , Melahat Pars’ın ünlü eseri ‘Ben gamlı hazan..’ ve  piyanist David Martello’nun Gezi’deki performansı.. metnin seslerinden.  Ancak, Handan’ın soundtracki hiç şüphesiz, eşsiz Boğaz manzarasına karşı o çok özel gecede yankılanan Mozart’ın Keman Konçertosu. Sonu, büyük bir hayal kırıklığı ile biten aşkın hatırası için dinleyelim:  

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=5QlyMNMLlfI

Daha fazla yazı yok
2024-05-05 09:07:28